ROMANTİK İLİŞKİLERDE RIZA KAVRAMI

Klinik Psikoloji - Psk. Nilay ÇOLAK- Prof. Dr. Gülbahar BAŞTUĞ

ROMANTİK İLİŞKİLERDE RIZA KAVRAMI:

“Hayır demek hayır demektir!”

.

Psk. Nilay ÇOLAKa, Prof. Dr. Gülbahar BAŞTUĞb

.

aAnkara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Adli Psikoloji Yüksek Lisans programı

bAnkara Üniversitesi Sağlık Hizmetleri MYO; Adli Bilimler Enstitüsü Adli Psikoloji Anabilim Dalı Başkanı

.

Adli istatistikler tarafından yayınlanan 2024 yılı verilerine göre ceza mahkemelerine getirilen 2.772.732 suç dosyasının 46.925’ini cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar oluşturmaktadır (Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü, 2025). Bu oran işlenen toplam suç sayısının %1,7’sine karşılık gelmektedir. Bu durum cinsel suçların yaygınlığının diğer suçlara kıyasla görece daha az olduğunu düşündürtse de söz konusu durum kanun maddelerince belirtilen tanımlamalardan çok daha karmaşıktır. Fail konumunda olan kişi tarafından tehdit ve fiziksel zor kullanma, mağdur konumunda olan kişinin sözel ve fiziksel olarak direnç göstermemiş ya da gösterememiş olması eylemin taraflar tarafından nasıl yorumlandığını etkileyebilmektedir (Dixie, 2018). Oysa ki cinsel bir eylemin istismar olarak değerlendirilmesi temelde rıza kavramına dayanmaktadır (Jozkowski ve Peterson, 2013).

.

Rıza vermek en genel tabiriyle bir şeyin yapılmasına izin vermek, sunulan öneri ya da teklifi kabul etmek ve bu konuda sorumluluk almak olarak tanımlanabilir. Bir eyleme rıza verilebilmesi için bireyin istekli, gönüllü, samimi olması ve neyi kabul ettiğinin farkında olması gerekmektedir (Archard, 1998). Bahsedilen kriterler düşünüldüğünde alkol ve madde etkisinde olan ya da zihinsel anlamda yeterli olmayan bireylerin duruma dair farkındalık düzeyi ve sorumluluk almak konusunda yetkinliği yerinde olmayabileceğinden rıza vermeye uygun olmayabilmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde belirtildiği üzere 15 yaşını tamamlamamış ya da tamamlamış olsa bile fiilin anlam ve önemini idrak edebilecek durumda olmayan yani farik ve mümeyyiz olmayan çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel anlamda her türlü davranış rıza aranmaksızın suç kabul edilmektedir. Cebir, tehdit, hile ya da kişinin iradesini etkileyen bir neden ile gerçekleştirilen eylem de istismar kapsamında değerlendirilir (Özçelik ve Biçer, 2005; TCK, 2004). Dolayısıyla söz konusu çocuklar ve zihinsel ve bilişsel düzeyi yeterli olmayan ve madde etkisinde olan bireyler rıza kapsamı dışında kalmaktadır.

.

Cinsel anlamda rıza kavramını tanımlamak oldukça karmaşık olabilmektedir. Türk ceza hukuku sisteminde de rıza oluşumu, kapsamı ve rızayı geçersiz kılan durumlar üzerine kesin ve detaylı tanımlamalara yer verilmemiştir (Karabulat, 2024). İstismarın rıza yokluğu temelinde ele alınması hile, aldatmaca, tehdit, ikna gibi yollarla alınmış ya da inşa edilmiş rızayı haklı çıkarmamaktadır. Rızayı geçersiz kıldığı bahsedilen durumlar dışında, çoğu birey cinsel ya da romantik ilişkilerde partnerlerinden nasıl onay alması gerektiğini bilmemekte ya da benzer şekilde bireyler kendi beden bütünlüğüne yapılan ihlalleri ayırt etmekte zorlanabilmektedir. Bu bağlamda bu yazıda rıza kavramını tanımlamanın yanı sıra bireylerin bilgi ve farkındalığını artırmak hedeflenmektedir.

.

Çoğu durumda rıza kavramı taraflar arasında açıkça konuşulmamakta, bireyler sosyal ipuçları ya da beden dilini yorumlayarak partnerinin rıza gösterip göstermediğini anlamaya çalışmakta ve bu durum zaman zaman hatalı kanılara yol açabilmektedir (Jozkowski, Marcantonio ve Hunt, 2017). Jozkowski ve arkadaşları (2017) yaptıkları bir çalışmada heteroseksüel ilişkilerde rıza kavramı konusunda üniversite öğrencileri ile görüşmeler gerçekleştirmişlerdir. Bazı erkek öğrencilerin “Ismarladığım alkolü kabul ederse benimle ilgileniyordur.”, “Net şekilde hayır demediyse onu ikna edebilirim.” şeklinde düşünebildikleri ve sözel olarak reddedildiklerinde fiziksel temas kullanarak ikna yoluna gidebildikleri ortaya çıkmıştır. Kadınların ise kendilerine yatırım yapan erkeklere karşı kendilerini borçlu hissederek ya da reddetmenin erkeklerin özgüvenini zedeleyebileceğini düşünerek rıza gösterebildikleri görülmüştür (Jozkowski ve ark., 2017). Yapılan başka bir çalışmada bazı erkekler saldırgan ve öfkeli davranışlar ya da aldatmaca yolu ile partnerlerini cinsel birlikteliğe ikna etmeye çalıştıklarını ifade etmişlerdir. Bazı kadınların ise erkeklerden rıza almaya gerek olmadığını, onların her zaman cinsel birlikteliği isteyeceklerini düşündükleri görülmüştür (Jozkowski ve Peterson, 2013).

.

Cinsel ilişki ya da yakınlaşmalara dair davranışları talep eden ve başlatması gereken tarafın erkekler, bu tarz taleplere karşı sınır çizmesi, bedenlerini ve cinselliğini koruması gereken tarafın ise kadınlar olduğuna dair geleneksel cinsiyet normlarına dayalı algının rıza kavramına bakışı etkilediği görülmektedir (Humphreys, 2007). Aile içi ilişkilerin özel ve dış müdahalelere kapalı olduğu düşünülen ve kadının erkeğe bağımlı olarak görüldüğü geleneksel ataerkil toplum yapısı evlilik içerisinde rıza gösterilmeksizin gerçekleşen cinsel birlikteliği normal olarak kabul edebilmektedir (Özer, 2012; Sakızcıoğlu ve Doğan, 2020).

.

Türk Ceza Kanunu’nda evlilik ilişkisi içerisinde gerçekleşen cinsel saldırıdan eş olan mağdurun şikayetine bağlıdır şeklinde bahsedilmiştir (TCK, 2004). Bu durum kadınların eşleri tarafından maruz kaldıkları istismara dair şikayetlerini geri çekmeleri halinde dosyanın kapanabileceği anlamına da gelmektedir. Kadınlar çoğu durumda eşleri ve çevrelerinden gelebilecek tepki ya da tehditlerden korkmakta ya da ekonomik bağımsızlıkları yok ise geçimlerinden endişe ederek susabilmektedir. Yapılan bir çalışmada, evli kadınlar istemedikleri halde eşlerinin talebine rıza göstermelerinin sebebi olarak talebi reddettikleri takdirde eşlerinin göstereceği tepkiden korktuklarını söylemişlerdir (Sakızcıoğlu ve Doğan, 2020).

.

Romantik ilişkinin uzunluğu ve türünün de rıza alma davranışı üzerinde etkisi vardır. Yapılan bir çalışmada, cinsel deneyimi olmayan bireylerin olan bireylere kıyasla ya da flört sürecindeki yani kısa süreli ilişkideki bireylerin uzun ilişki içerisinde olan bireylere kıyasla rızanın açık şekilde konuşulmasına daha çok ihtiyaç duydukları sonucu elde edilmiştir (Humphreys, 2007). Ancak bu durum uzun süreli romantik ilişkiler ya da evlilik ilişkisi içerisinde rıza alınmasına gerek olmadığı anlamına gelmemektedir. Daha önce gerçekleştirilen bir eylem ya da temasın daha sonra tercih edilmeme durumunun olması oldukça anlaşılır kabul edilmeli ve partnerlerin bu konuda açık iletişim kurabilmeleri gerekmektedir.

.

Bazı durumlarda bireyler bedensel temasın boyutunu görece küçük ve önemsiz olarak algıladıklarında gerçekleştirdikleri sınır ihlallerinin ciddiyetini de küçümseyebilmektedir (Humphreys, 2007). Kimi zaman da bazı bedensel temaslara gösterilen rızanın cinsel birlikteliğe rıza göstermek anlamına geldiği düşünülebilmektedir. Bu tarz varsayımlar rıza kavramının bağlamına ters düşmektedir. Örnek vermek gerekirse, arabanızı kullanmak isteyen bir arkadaşınızın ricasını kabul etmek arabanızın anahtarını arkadaşınıza vermenizi gerektirir ancak bu onay arkadaşınızın arabanızı çalabilmesi anlamına gelmez çünkü onay verdiğiniz kısım yalnızca arabanızın bir süreliğine kullanılmasıdır (Archard, 1998). Dolayısıyla rıza almak varsayımlar yerine açık iletişimi gerektirmektedir.

.

Açık iletişimin nasıl kurulacağı konusunda ise “Evet” cevabının yeterli olup olmadığı tartışması gündeme gelmektedir. Yalnızca “Evet” cevabı her durumda bireyin gerçekten birlikteliği onayladığı anlamına gelmeyebilir. Baskı altında, tehdit algısında, mecbur hissederek ya da açıkça zorlama, ikna ve manipülasyon sonucu verilen onayları olumlu şekilde rıza verilmiş olarak değerlendiremeyiz. Dezavantajlı gruplar ya da taraflar arasında güç ilişkisi söz konusu olduğunda sadece “Evet”i dikkate almak kişiyi savunmasız hale getirebilmektedir (Featherstone ve ark., 2024). Yaş, ekonomik durum, sosyal statü, kültürel roller gibi etkenler bir ilişkide güç eşitsizliği yaratabilir. Bu eşitsizlikler rızanın gerçek bir “özgür iradeyle” verilmesini engelleyebilir. Bu nedenle her rıza beyanının gerçekten özgürce verilip verilmediği sorgulanabilir olmalıdır. Ayrıca rıza vermenin sürekli ve geri alınabilir bir durum olduğunu bilmek de önemlidir. Bir ilişkide bireyin bir kere rıza vermesi sonsuza kadar her şeye onay verdiği anlamına gelmez. İlişkinin içinde her temas ya da karar için yeniden rıza alınması gerekebilir, bu güvensizlik değil, saygının gereğidir.

.

Etkili ve açık şekilde rıza vermek ve rıza almak her iki taraf için de koruyucu bir unsurdur (Herring, 2014). Gerçekleştirilen ilişkinin her iki taraf için de olumlu bir deneyim olması önemlidir. Söz konusu konuyu Karabulat (2024) tarafından da atıf gösterilen Herring (2014) şu ifadesiyle özetlemiştir: “Cinsel ilişki kuran taraflar birbirini gözetmelidir. Her bir tarafın gerçekleştirecekleri cinsel deneyimin istedikleri gibi olacağına karar verebilme kapasitesi ve özgürlüğüne sahip olması gerekmektedir. Rıza almak "Evet" cevabını elde etmeye yönelik hangi hile ve stratejilerin kullanılabileceğinin düşünülmesi anlamına gelmemektedir. Cinsel birliktelik karşılıklı saygı ve desteğin hakim olduğu, her iki tarafın da arzu ettiği bir deneyim olmalıdır.”

.

Romantik ilişkilerde rıza kavramı sağlıklı, eşitlikçi ve güvene dayalı bir ilişkinin temel taşlarındandır. Sadece cinsel yaşamda değil, duygusal ve fiziksel sınırlar konusunda da önem taşır. Rıza romantik bir ilişkide sevginin, güvenin ve karşılıklılığın en somut göstergesidir. Rızanın olmadığı ilişkide sadece tahakküm, baskı ya da istismar vardır. Rıza bireyin özgür iradesini ifade edebilmesini gerektirir. Bireyin baskı, korku ya da manipülasyon olmaksızın özgürce ve bilinçli bir şekilde “evet” demesi olup sessizlik ya da çekingenlik rıza olarak yorumlanmamalıdır.

.

Her bireyin kendine ait bedensel ve duygusal sınırları farklı farklı olacağından rıza bu sınırların fark edilmesini ve sınırlara saygı gösterilmesini sağlar. “Partnerim olduğun için her şeyi yapmaya hakkım var.” gibi düşünceler sınır ihlallerine yol açar. Sınır ihlalleri bireyde suçluluk, utanç, kaygı ya da travma yaratabilir. Rızaya dayalı ilişkilerde birey kendi bedenini, kararlarını ve duygularını sahiplenir.

.

Kaynakça

Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü. (2025). Adli İstatistikler 2024 (Yayın no. 19). Resmi İstatistik Programı Yayını.

Archard, D. (1998). Sexual Consent. Westview Press.

Dixie, K. (2018). Defining consent as a factor in sexual assault prevention Defining consent as a factor in sexual assault prevention. [Yayımlanmış lisans tezi]. Eastern Michigan University Eastern Michigan University.

Featherstone, L., Byrnes, C., Maturi, J., Minto, K., Mickelburgh, R. ve Donaghy, P. (2024). The Limits of Consent: Sexual Assault and Affirmative Consent. Palgrave Macmillan

Herring, J. (2014). Rape and the Definition of Consent. National Law School of India Review, 21(1), 62-76.

Humphreys, T. (2007). Perceptions of Sexual Consent: The Impact of Relationship History and Gender. Journal of Sex Research, 44(4), 307–315. http://dx.doi.org/10.1080/00224490701586706

Jozkowski, K. N., Marcantonio, T. L. ve Hunt, M. E. (2017). College Students’ Sexual Consent Communication And Perceptions of Sexual Double Standards: A Qualitative Investigation. Perspectives on Sexual and Reproductive Health, 49(4). http://dx.doi.org/10.1363/psrh.12041

Jozkowski K.N. ve Peterson, Z.D. (2013). College Students and Sexual Consent: Unique Insights. Journal of Sex Research, 50(6), 517–523. http://dx.doi.org/10.1080/00224499.2012.700739

Karabulat, C. (2024). Cinsel Suçların Hileyle İşlenmesi: Rıza Gösterilen Kişinin Kimliğine İlişkin Sorunlar. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 26(1), 587-640. https://doi.org/10.33717/deuhfd.1434498

Özçelik, Z. ve Biçer, Ö. (2005). Türk Ceza Kanunu: Hekimler Ve Sağlık Ortamına İlişkin Maddeleri Yorum, Öneri Ve Eleştiriler (1. Baskı). Türk Tabipleri Birliği Yayınları

Özer, Y. Y. (2012). Türkiye’de Evlilik İçi Tecavüz Suçu Tartışmaları. Kadın Araştırmaları Dergisi, 2(11), 1-20.

Sakızcıoğlu, S. ve Doğan, T. (2020). Evli Bireylerin Evlilik İçi Tecavüz Olgusu Hakkındaki Görüşleri: Nitel Bir Çalışma. İstanbul Üniversitesi Kadın Araştırmaları Dergisi, 20, 19–49. http://dx.doi.org/10.26650/iukad.2020.20.0002

Türk Ceza Kanunu (2004), T.C. Resmi Gazete, 25611, 12 Ekim 2004.