“Başlangıçta söz vardı ve söz Tanrı’yla birlikteydi… -Yuhanna 1:1-2, Yaratılış 1:1-2 “ mitinin esas amacı bana göre insanı kavranılmayan bir gücün üstünlüğüne hapsetmek, onun bilmek, öğrenmek ve sorgulamak çabasını sınırlamaktı. Keskin bir hiyerarşi ve alt-üst ilişkisinin korkunç koşullarını başlatan yollardan birinin öncülüdür bu sözler… Neden olduğu bilinç şekillenmesi ise acı veren bir süreklilikle, bireyi kendi dışında gelişen yapı içinde tutmak, sorgulama yeteneğini erteletmek ve söz konusu yapıyı destekler hale getirtmek olmuştur.
Peki insan kendisini değersizleştiren bir güce neden destek verir? Bu destek karşılığında kazandığı veya kaybettiği nedir? Daha geniş şekilde sorarsak, kendisine boyun eğdirene, hakkını çalana, ezene, kendisini yok veya hiç olarak görene neden desteğini sürdürür? Hatta daha vahimi söz konusu güce desteğini sürdüremediğini sezdiği an neden suçluluk hissine kapılır?
Bu sorular dikkat çekici, üzerinde düşünülmesi gerekeli sorulardır. Doğru soru oluşturmak bize önemli ipuçları verir. Ayrıca hem hayal gücümüzü hem de zihinsel yeteneklerimizi artırır ve kendi adıma yukarıdaki sorulara bir cevap vermem istenirse şunu derim: Bu durum mantığın ve aklın dışında gelişen boşluktan kaynaklanmaktadır…
*-*******
Elbette barınmak, beslenmek önemlidir. Yalnız kalmamak, sosyal ilişkiler ağının parçası olmak önemlidir. Bunlar yaşamın evrensel bölümleridir. Zorunlu ihtiyaçların karşılanması, bir şeyler elde etmek, bir şeylere sahip olmak, neredeyse yaşamımızın tümüne egemendir ama bunların bedeli özgürlüğü satmak olmamalıdır. Yaşamımızı tamamen mekanik ihtiyaçlar üzerinden inşa ettiğimizde, özgürlüklerden de vazgeçmiş oluruz. (Özgürlük: Duygu, bilinç ve mantığın birliği temelinde oluşan bir ihtiyaçlar bütünlüğüdür. Bunlardan birinin eksikliği özgürlüğü yoksun kılar ya da yarım bırakır. Ona ya tamamen sahipsin ya değilsin ve eğer onu tekrarlanan zorunlu, temel eylemlerle sınırlı tutarsak, her defasında seçimini sadece peynirden yana kullanan mutfak faresinden farkımız kalmaz. )
Günümüzde özgürlük en ucuza satılan, sahip olduklarımız içinde en kolay vazgeçtiğimiz, en kolay harcadığımız şey olmuştur. Oysa o muhteşem bir değerdir. Eğer insanlar bu değerin kendileri için neyi ifade ettiğini fark edebilselerdi, kabarık bir banka hesabına sahip olmak için bütün bir ömür çalışıp özgürlüklerini satmazlardı. Güce ve iktidara teslim olmazlardı. Aynı yerde onlarca yalan ve hile geliştirmezlerdi. Yanılgılar içinde debelenmezlerdi… Yalnızlaşma, kaybolma, tükenme ve çürüme yaymazlardı ve öyle bir geleceğe doğru yürüyoruz ki dayanışmaya, yardımseverliğe, özgürlüğe pek de gönüllü olmayan yeni kuşaklar büyütüyoruz. Ve bütün bunlar çağın açgözlü canavarları, Tanrı sözü, politikacıların ve çıkar gruplarının, bireyi, sistemin parçası yapma çabalarından kaynaklanmaktadır. Böyleyse eğer, neden Tanrı sözünü ilelebet taşımak zorunda kalayım?.. Ya da pratik hayatta hiçbir gerçekliği olmayan, insanın gerçek bilincini yansıtmayan, tamamen uydurma millet-ulus-kavim vs. gibi yaşamın esası dışında var edilen yapıların devamlılığına neden destek olayım?. Neden bir politikacının, bir “kahramanın” sözlerini ilelebet taşıyayım?..Neden aklımızı başımızdan alıp ateşe sürükleyen şu “kişisel gelişim” saçmalıklarına destek olayım?
Her söz taşınmaz, her sözle birlikte olunmaz. Her söz de sahibini değerli kılmaz. Sözgelimi hile ile hayatını kazanan, birinin sözünü taşımak doğru mu?.. Bana göre suskun ama içten, dürüst biri daha değerlidir, çünkü en azından yalan söylemiyordur. Ve burada, hoşgörünüze sığınarak, aşırı uçlarda, sınırı aşan bir örnek vermek istiyorum: Bir öküz konuşamadığı için yalan söyleyemez ve onun bu özelliğini, konuşan ama boş konuşan, sürekli yalan söyleyen birinden daha makul bulurum.
Yaşama nedenimiz ve köklerimiz önemlidir. İnsanın dünyaya açılan penceresi özgürlüktür ve kök buradadır… Eğer yanlış zemin üzerinde ömür tüketirsek, tavuklar gibi hep aynı çöplükte eşeleniriz. Şimdi diyeceksiniz ki, başka bir gezegende yaşamıyoruz, dolayısıyla tavuklarla ortak yanımız, benzerliklerimiz olacaktır elbette. Bu durumda ben de şunu derim: Ama bizler de karşıya geçmek için ırmağın üzerine köprü kurabilen türüz.
*********