Alaaddin DİNÇER
Kategori: Eğitim Bilimleri - Tarih: 06 Şubat 2020 13:24 - Okunma sayısı: 1.087
Eğitim, bireyin kendi potansiyelini ve yaratıcı gücünü keşfetmesine yardımcı olarak; insani gelişimini sağlar, içinde yaşadığı topluma ve dünyaya duyarlılığını ve uyumunu artırır, vatandaşlık bilincini geliştirir, ulusal ve uluslararası işgücü piyasalarının gerektirdiği yetenekleri, becerileri ve donanımı kazandırır. Bunun yanında, özellikle uygulamalı eğitim, bireylerin öğrendiklerini gerçek hayata uygulayabilme kapasitesini artırır, günün koşullarına göre yeni bilgi ve teknolojileri etkin olarak kullanabilmelerini ve daha üretken olmalarını sağlar. Ülkemizde, eğitim alanında sorunlar ciddi düzeyde devam etmektedir. Eğitime erişiminde belirli sosyal ve ekonomik gruplar için halen zorlukların olması, okuma-yazma oranlarının ve eğitim yılı ortalamasının istenen düzeyde olmaması önemli sorunlar olarak öne çıkmaktadır. Mesleki öğretimde yaşanan sorunlar, eğitimde ve istihdamda yer almayan ve mesleki becerisi olmayan gençler arasında işsizliğin yüzde 30’ları aşaması, eğitimin sağladığı yeteneklerin günün gereklerine yanıt vermede yetersiz kalması gibi birçok eğitim sorunu ile karşı karşıyayız.
Eğitime ayrılan kamusal kaynakların yetersizliği, eğitimde niteliğin düşük olması, sınavlara hazırlayıcı kurumların kılıf ve ad değiştirerek okulun yerini almaya bugünde devam ediyor olmaları sorun olmaya olanak eşitliği ilkesinin uygulanmasını engellemeye devam etmektedir. Eğitim hakkı ve sosyal devlet anlayışının bir kenara itilerek özelleştirmeden medet umulması, çok önemli bir kamusal-toplumsal hizmet alanı olan eğitimin piyasaya ve sivil toplum adı altında faaliyet gösteren tarikat ve cemaatlere devri de önemli sorunlar arasındadır.Uygulanan bu yanlış politikalar sonucu oluşan sorunlar nitelikli insan gücü yetitirilmesine ve ülkenin kalkınmasına zarar verecektir. Daha da önemlisi, uzun dönemde birlikte yaşama iradesine, toplumsal adalete, birliğe ve barışa zarar verecektir.Yürütülmekte olan bu politikaların uygulanmasında ısrarcı olmak hem kurumlara hem de demokrasiye olan güveni sarsacaktır.Bu vahim ve karanlık tablonun görülememesi veya görülmek istenmemesi de ayrıca üzerinde önemle durulması gereken bir husustur..
Yukarıda sıralanan sorunların yanında eğitim yönetiminde de ciddi ve önemli sorunlar bulunmaktadır.Yönetim yapısını oluşturmanın başta gelen sorunları arasında, yönetici atama ya da görevlendirmelerinde kullanılan yöntemlerde uygulanan siyasi ve cinsiyet ayrımcı uygulamalar gelmektedir. Hiç bir liyakatı ölçmeyi amaçlamayan, tamamen torpile/kayırmaya/kadrolaşmaya dayandırılan mülakat sonucuna göre veya mülakatsız yönetici atama tercihinde de siyasi ve eril cinsiyetçiliğe yer verilmektedir.Her ne kadar yönetici atama yönetmeliğinde “okul müdür yardımcılığına atanacak üç ya da dört müdür yardımcısınından birinin kadın olması” istense de yönetim hiyerarşisinin üst katmanlarına doğru erkek yöneticilerin tercih edildiği gerçeğini oransal veriler göstermektedir.
Öğretmenlik mesleği ülkemizde ve dünyada kadınların en çok ilgi gösterdiği çalışma alanlarının başında gelmektedir. Bunun sonucu olarak, MEB’e bağlı yaygın ve örgün, resmi ve özel kurumlarda görev yapan öğretmenlerin 2018-19 istatistiklerine göre %67’17’si kadınlardan oluşmaktadır. Kadın çalışan oranı bütün kamuda %37 iken, oranın MEB’te %67,17 olması öğretmenlik mesleğine kadınların gösterdiği ilginin sonucu olsa gerek.Ayrıca öğretmen olmak için yüksek öğretimin ilgili pek çok programına devam edenler arasında da kadınlar erkeklerden daha yüksek oranlardadır.Halen MEB’e bağlı bütün eğitim öğretim kurumlarında görev yapan kadın öğretmenlerin dağılımına bakıldığında;okulöncesi eğitimde yüzde 93,14,özel eğitimde yüzde 57.24,ilkokullarda yüzde 64,03,ortaokullarda yüzde 54.98,liselerde yüzde %50,77,yaygın öğretimde ise yüzde 48,21 oranındadır. Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu eğitim hizmetinin yönetiminde de aynı oranda kadınların temsil edilmesi beklenir. Ancak veriler bunun tam tersini söylüyor. Bırakalım eşit temsili, kadınlar merkez ve taşra teşkilatının üst düzey yönetiminde yok denecek kadar az. Bir bakıma erkek olmak yönetici olmanın kriteri haline getirilmiş durumdadır.
Bakan Değişti Yönetimin Eril Yapısı Değişmedi
Taşra teşkilatının 3 Şubat 2020 tarihi itibarıyla il milli eğitim müdürlüklerinde yönetici pozisyonunda görev yapan ve çalışmamıza konu olan;il müdürü,müdür yardımcısı ve şube müdürlerinin yüzde %4,46’sı (52 kişi) kadınlardan oluşmaktadır.Erkeklerin oranı ise %95,54’tür.(1115 kişi) Bakanlık merkez teşkilatında yönetici pozisyonunda görev yapan ve bakılan; Bakan,Bakan Yardımcıları,Genel Müdürler, Başkanlar,Müşavir,Özel Kalem Müdürü/Yardımcıları ve Daire Başkanlarının %9,20’si (16 kişi) kadınlardan,%90,80’i (158 kişi) erkeklerden oluşmaktadır. Önceki Bakan İsmet Yılmaz döneminde 2 olan kadın il milli eğitim müdürü sayısı Sayın Seçuk döneminde 3’e(muğla,şırnak ve sakarya), bakanlık merkez teşkilatında görev yapan daire başkanı ve üzeri bürokratların %7,05 olan kadın oranı ise Sayın Selçuk döneminde %9,20’ye çıkmıştır.81 ilin 44’ünde il müdürü,müdür yardımcısı ve şube müdürü düzeyinde kadın yönetici bulunmamaktadır. Bu düzeyde 3 kadın yöneticinin bulunduğu iller; Antalya, Hatay, İstanbul, İzmir,Muğla,Trabzon’dur. Adana, Mersin, K.Maraş,Tekirdağ, Kocaeli, Balikkesir ve Konya gibi büyükşehirlerde hiç kadın yönetici bulunmamaktadır.
Sonuç olarak,MEB’in merkez ve taşra teşkilatında görev alan bürokratlar seçimle gelmemektedir.Yöneticilerin tamamı siyasi iradenin tercihlerine dayanan atama yöntemine göre yapılmaktadır. Yukarıda yer alan yönetim piramidinde erkeklerin çoğunlukta kadınların azınlıkta olması da bir siyasi karar olup,oluşan bu tablo tamamıyle ideolojik yaklaşım ve tercihlerden kaynaklanmaktadır. Özgür ve demokratik bir eğitim için, merkezine erilliği alan teşkilat yapısnın bütünlüklü olarak gündeme alınıp, cinsiyet eşitliği temelli dönüşümü ile birlikte kadınların yönetimlerde eşit temsilini olanaklı kılacak düzenlemelerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.Bu yaklaşım müfredatta yer alan topllumsal cinsiyet eşitliği eğitimini de daha inandırıcı yapacaktır.MEB’e 9 Temmuz 2018’de Bakan olarak atanan Sayın Selçuk’tan, toplumsal cinsiyet eşitliği ve yönetimlerde ki eril egemen tablonun kadınlar lehine değişime uğratılması konusunda daha cesur adımlar atmasını bekliyoruz.
04 Ekim 2024 14:08
09 Ekim 2024 01:01
01 Ekim 2024 22:48
06 Ekim 2024 21:34
06 Ekim 2024 20:54
01 Ekim 2024 17:29
05 Ekim 2024 13:12
01 Ekim 2024 19:24
09 Ekim 2024 10:39
05 Ekim 2024 19:52