UĞUR ÖZEREN
Kategori: Eğitim Bilimleri - Tarih: 30 Haziran 2021 08:51 - Okunma sayısı: 1.463
ÖĞRETMENLERİMİZİN HİZMET İÇİ EĞİTİMİ VE UYGULANACAK HARMANLANMIŞ HİZMET İÇİ MODEL ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Uğur Özeren : Sayın Prof. Dr. Tuncay Akçadağ, kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz ?
Prof.Dr. Tuncay Akçadağ: Prof. Dr. Tuncay Akçadağ: Merhaba, halen Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümünde öğretim üyesi ve Eğitim Yönetimi Anabilim Dalı başkanlığını yürütüyorum. Köy öğretmenliği ile başlayan eğitimcilik hayatım, müzik öğretmenliği, rehber öğretmenlik, Millî Eğitim Bakanlığı’nda eğitim uzmanlığı olarak devam etti. Doktora eğitimimin ardından Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde öğretim üyeliği ile devam etti. Daha sonra çalışmalarım 4 yıl boyunca Öğretmen Akademisi Vakfı’nda uzman eğitimci olarak öğretmen, okul yöneticisi ve eğitim müfettişlerine hizmet içi eğitimler düzenleyip uygulamak suretiyle devam etti. 4 yıl başka bir vakıf üniversitesinde çalıştıktan sonra halen FSMVÜ de devam ediyorum. Fırsat buldukça okul modelleme, yönetici ve öğretmen eğitimleri yapıyorum.
Uğur Özeren : Okulların kapanması ile tüm kademe öğretmenleri için mesleki çalışmalar dönemi başlamış oluyor. Bu dönemi nasıl değerlendirebiliriz?
Prof. Dr. Tuncay Akçadağ: Biliyoruz ki bu dönem okulların çoğunda verimsiz bir biçimde, sadece bu zaman dilimini doldurmak için bir şeyler yapmakla geçiyor. Oysa ortaya çıkarılış amacı her okulun kendini gözden geçirmesi ve mümkün olduğu kadar hizmet içi eğitimler tasarlayarak mesleki anlamda iyileştirmeler yapmasını sağlamak idi. Ancak gelinen noktada sadece okulları suçlamak doğru olmaz. Sonuçta süreçte yer alan her öğenin payı var. Her şeyden önce ana sistem davranışların oluşmasında en büyük paya sahiptir. Siz okulları nasıl tasarlamışsanız, yani okul müdürünü, öğretmenini, öğrencisini, okulun fiziksel oluşumunu vb. konumlandırdığınız biçimiyle sonucun oluşmasını temellendirmişsiniz demektir. Şu an okulun sözü edilen bu yapısıyla mesleki iyileştirmeleri gerçekleştirecek, bunu öncelikle sorun haline getirip çözüm arayacak bir pozisyonu yok. Çünkü sistem(!)in performans kaygısı yok. Her türlü gidiş bir biçimde kabul görüyor. Hal böyle olunca okulların bu süreci genel olarak verimli geçiremeyeceği, zaten salgından dolayı yapılacakların çoğunun uzaktan eğitim yoluyla olacağı söz konusudur. Muhtemelen bir şeyler yapmak isteyen okullar online seminerler düzenleyeceklerdir. Bu seminerlerin de genel olarak amacı bazı mesleki durumlar için farkındalık oluşturmak olacaktır.
Uğur Özeren : Mesleki eğitimleri yeniden yapılandırmak istesek nelere dikkat etmeliyiz?
Prof.Dr. Tuncay Akçadağ: Mesleki eğitim dediğimiz şey hizmet içi eğitimdir. Hizmet içi eğitimlerle mesleki iyileştirmelerden söz ediyoruz. Bu tür eğitimlerin etkili olabilmesi için beceri kazandırmaya yönelmesi gerekir. Bir eğitimde becerinin oluşabilmesi bilgi vermek ve bilgiyi kullandırmakla olur. Bu kolay gerçekleştirilecek bir eğitim değil kuşkusuz. Öyle olduğu içindir ki genellikle bilgi vermekle yetiniyoruz. Bu nedenle hizmet içi eğitimlerin etkililiği sürekli tartışılıyor. Olması gerekenleri kısaca belirtirsek öncelikle okullar kendi özellerinde öğrenci çıktısı üzerinden amaçlarını belirleyecek, yazılı hale getirecek; öğretmenlerine ve öğrencilerine bunu teyit ettirip ortak amaç haline getirecek; sonra bu amaçlara ulaşabilmek için mevcut durumları analiz edecek ve açık alanları belirleyecektir. Sonuçta ise bu açık alanların eğitim yoluyla nasıl kapanacağını planlayıp gerçekleştirmeleri gerekecektir. Büyük okullarda bu sözü edilen sistemin oluşturulması ve işletilmesi kurulacak ayrı bir birimle, daha küçük okullarda ise yönetim kadrosu ve bir destek ekibi ile gerçekleştirilebilir.
Uğur Özeren: A-senkron öğrenme modeli, mesleki gelişim için nasıl yapılandırılmalıdır?
Prof.Dr. Tuncay Akçadağ: A-sekron öğrenme dediğimiz sistem, bilginin önceden üretildiği ve depolandığı, daha sonra kullanıcıların dilediği zaman ve sayıda tekrardan erişebildiği bir uzaktan eğitim-öğretim şeklidir. Bu tür öğrenme şekli kuşkusuz yararlıdır, kullanılmalıdır. Mevcut duruma gelince, öğretmenlerin mesleki gelişimlerine katkı olarak sanırım bu kapsamda en fazla bazı işlerin gerçekleştirilmesinde oluşturulan iş akışlarının tarifi, yapılan bazı eğitimlerin videoları, oryantasyon eğitimlerinin sunuları yer alabilir. Bu tür eğitimlerin özelden çok genele hitap edecek biçimde yapılandırıldıklarını sanıyorum.
Uğur Özeren : Alınan hizmet içi eğitimler müfredat üzerinde değişim isteklerini hızlandırır mı? Veya öğretmenlerin yeni donandığı bilgiler müfredattaki değişimi nasıl etkiler?
Prof.Dr. Tuncay Akçadağ: Öncelikle yazılı müfredatı ne kadar uygulayabildiğimizi gözden geçirmek gerekir sanırım. Hala müfredata girmiş yöntem, teknik, ölçme ve değerlendirme durumlarını öğretmenlerin büyük bir kısmı bilmiyor düşüncesindeyim. Bunu yapmış olduğumuz öğretmen eğitimlerindeki durumlardan anlayabiliyoruz. Ayrıca araştırmalar da var. Ayrıntılarıyla yazılmış, öğretmene neyi nasıl yapacağını anlatan detaylandırılmış bir eğitim programına sanırım bizim konumumuzdaki ülkeler daha çok ihtiyaç duyuyor. Bunun bir nedeni öğretmenin niteliği ile ilgili. Öğretmeni iyi yetiştiremeyince ona güven oluşmuyor, dolayısıyla onun yapacağı her şeyi ayrıntısıyla tarif ederek bu açığı kapama yolu tercih ediliyor. Oysa olması gereken her öğretmenin yasal çerçeve içerisinde kalmak koşuluyla kendi müfredatını oluşturması. Böylece hangi durumda nasıl ilerleneceği de o durumun gerektirdiği şartlara göre belirlenip hayata geçirilmiş olur. Eşitlik ve adalet de böyle sağlanır. Her neyse sorunuza dönecek olursak öğretmenin niteliğinin artması sonucu sadece müfredatı değil diğer pek çok değişkeni de etkiler. Yeni talepler oluşur ve sistemi iyileştirme hareketleri tetiklenir. Sanırım bunların olabilmesi için de okul müdürü ve öğretmen yetiştirme seferberliğine girişilmesi gerekir. Hem hizmetin içinde hem de hizmetin öncesinde bunu devreye sokmak acilen gerekli görünüyor.
Uğur Özeren : Mesleki çalışmaların planlanmasında okulların bulunduğu çevreler dikkate alınmalı mıdır? Neden
Prof.Dr. Tuncay Akçadağ: Çevre dikkate alınmadan bir işin yapılandırılması söz konusu olamaz. Çünkü tasarlanan işin uyumu çevrenin şartları ile mümkündür. Şöyle açıklayalım: söz gelimi köy şartlarında çalışan bir öğretmenin mesleki gelişim ihtiyacı ile büyük şehrin bir okulunda çalışan öğretmenin mesleki gelişim ihtiyaçları farklı olacaktır. Hatta aynı bölgedeki okulların bile ihtiyaçları çevredeki beklenti ve koşullardan dolayı farklı olacaktır. Bu nedenle burada farklılaştırılmış eğitim modelleri ile çözüm aramak anlamlıdır. Bir okulun varlık nedeni bulunduğunuz çevre koşullarında okul amaçlarını belirlemek, bu amaçları gerekçelendirmek, ortak amaç haline getirmek ve gerçekleştirmek için mücadele etmektir. Bu nedenle her okul kendi gerçeğinden hareket edecek biçimde davranma kabiliyeti kazanmalıdır.
Uğur Özeren : Birleştirilmiş sınıflar ve kırsal bölgede bulunan okullarımızda uygulanması gereken mesleki gelişim konuları farklı olabilse, içinde bulunan konu başlıkları neler olmalıdır?
Prof.Dr. Tuncay Akçadağ: Genel olarak buralardaki okulların yaptıkları işleri okulun fiziksel işleri, eğitim-öğretim işleri, köye ve köylüye öncülük etmek biçiminde başlıklara ayırabiliriz. Bu başlıkların her biri için öğretmenlerin mevcut durum analizi yaparak hedefler oluşturması ve bunları gerçekleştirecek bir döngüsel akış yaratmaları olabilir. Bu durumun öğretmenlerin o yerlerde bir başlarına yapacakları giderek vicdani işler olarak ele alınmasından veya bireysel başarılarla yol alınmasından çok sistemsel olarak ele alınması ve çözüme kavuşturulması gerekir.
Uğur Özeren: Sayın Prof. Dr.Tuncay Akçadağ, değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için hem Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi ailesi adına hem de okuyucularımız adına çok teşekkür ederiz.
Prof.Dr. Tuncay Akçadağ: Ben teşekkür ederim, kolay gelsin.
04 Ekim 2024 14:08
09 Ekim 2024 01:01
01 Ekim 2024 22:48
06 Ekim 2024 21:34
06 Ekim 2024 20:54
01 Ekim 2024 17:29
05 Ekim 2024 13:12
01 Ekim 2024 19:24
09 Ekim 2024 10:39
05 Ekim 2024 19:52