
ÇOCUĞUNUZUN KİMLİĞİNİ İPOTEK ALTINA ALMAYIN
“Hayat ileriye bakarak yaşanır, geriye bakarak anlaşılır.”
Aile, bir devletin en küçük ama en güçlü birimidir. Türk tarihinde aile; orduyla, devletle ve toplumsal düzenle iç içe geçmiş, milletin karakterini asırlardır ayakta tutan temel yapı taşı olmuştur. Oguş (aile) ile başlayan bu örgütlü yapı, urug (sülale), boy (kabile), bodun (millet) ve il (devlet) zinciriyle devlete dönüşür.
Tarih incelemeleri ortaya koymuştur ki, Türk milletini bütünlük içinde tutan iki güç merkezi mevcut olmuştur: Biri ordu düzeni, diğeri aile yapısı. Bunlardan biri bozulduğu takdirde Türk topluluğu dağılmakta veya tamamen yok olmaktadır.
İslam öncesi Türk aile tipi ve yaşayış biçiminden islama ve sonrasına baktığımızda Türk töresi aileden devlete kadar uygulanır bir biçimde kendi varlığını devam ettirmiştir. Ordu-millet anlayışı içinde eğitim ailede başlamış ve dönemin şartlarına uygun bir eğitim yapısı oluşmuştur.
Asker ihtiyacı, doğayla verilen yaşam mücadelesi neslin eğitiminde büyük rol oynamıştır. Beşikte yatan çocuğun bacaklarının arasına takoz denilen kalın tahta parçası yerleştirerek ileride ata binmesi kolaylaştırılmıştır. Osmanlı’da yeniçeri ocağında yetişen gençlere ıslak mermere tokat attırılarak bedensel becerilerinin gelişmesi sağlanmış ve askerin gerektiğinde silahsız savaşabilmesi sağlanmıştır.
Ailelerin çocuklarına güveni ve gelişimindeki destekleyici tavrı, Türk toplumundan sayılamayacak kadar kahraman çıkmasının en büyük ispatıdır.
2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesi, bu köklü anlayışın modern Türkiye’de yeniden hatırlanması açısından büyük bir fırsattır. Çünkü güçlü aile; güçlü toplum, güçlü çocuk ve güçlü gelecektir. Günümüzde aile-çocuk ilişkisini yeniden değerlendirmeyi zorunlu kılan bir gerçeklik karşımızda duruyor.
GÜNÜMÜZDE AİLE – ÇOCUK DENGESİ NEREDE?
Modern yaşamla birlikte bazı ailelerde aşırı korumacı, müdahaleci tutumlar öne çıktı.
Artık karşımızda:
- Sorumluluk verilmeyen,
- Fikirleri önemsenmeyen,
- Kendi başına karar vermesine izin verilmeyen bir çocuk profili var.
Ve etraflarında sürekli pervane olan “helikopter ebeveynler”…
Sonuç?
Fırlatıldığında geri dönen ‘’bumerang çocuklar.’’
Kendi yolunu bulamayan, kimlik gelişimi ket vurulmuş gençler.
Oysa Aile Yılı, bu dengeyi yeniden kurmak için bir hatırlatma niteliği taşıyor: Aile, çocuğu boğan değil büyüten yapı olmalıdır.
KİMLİK GELİŞİMİ: MARCIA’NIN DÖRT STATÜSÜ
James Marcia kimlik gelişimini dört statüde açıklar:
Çocuklarımız eğitim hayatının başından itibaren “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusuyla karşılaşır. Ama çocuğun cevabı çoğu evde gerçekten duyulmaz. Yerini hazır kalıplar alır:
- “Öğretmen olma, atama yok.”
- “Asker olma, tehlikeli.”
- “Moda tasarımından ne çıkacak?”
Bu noktada İpotekli Kimlik oluşur. Çocuk kendi hayalini değil, ebeveynin hayalini yaşamaya başlar.
Oysa Aile Yılı bize şunu hatırlatıyor: Aile, çocuğun kimliğini yöneten değil, kimliğinin oluşmasına alan açan kurumdur.
BAKIŞ AÇISINI DEĞİŞTİRMEK
Adamın biri, bisikletle Türkiye’den İran’a geçiyormuş, selesinde kocaman bir torba. Gümrük görevlisi şüphelenmiş haliyle, “Aç torbayı” demiş, açmış, kum çıkmış…
İki gün sonra, aynı adam ıslık çala çala gelmiş sınır kapısına, çıkış yapacak, selesinde gene torba… “Aç” demişler, açmış, gene kum.
İki gün sonra, aynı adam pedal çevire çevire gelmiş sınır kapısına, selede gene torba. Bu sefer, polis çağırmışlar, narkotikçi gözüyle incelemişler, nafile, bildiğin kum. Delirecekler.
Bir, üç, beş, hep aynı manzara… Adam geliyor geze geze, termal kamerayla bakıyorlar, tahlil yapıyorlar, köpeklere koklatıyorlar, uyduyla takip ediyorlar, hikâye… Hep kum çıkıyor.
Aradan yıllar geçiyor. Gümrük görevlisi çarşıda rastlıyor o adama. “İçim içimi yiyor” diyor, “Bu saatten sonra bir şey yapamam sana, Allah aşkına söyle, ne kaçırıyordun o torbayla?”
Adam cevap veriyor: “Bisiklet”
Olaylara bakış açımızı değiştiremediğimiz sürece, olayların arka planını görememeye devam edeceğiz.
Ebeveynlikte de durum aynıdır. Kuma odaklanırsak, bisikleti kaçırırız; yani çocuğun gerçek potansiyelini…
EĞİTİM AİLEDE BAŞLAR, GELECEKTE ŞEKİLLENİR
2025 Aile Yılı bize önemli bir sorumluluk yüklüyor:
- Çocuklarımızı bugünün kaygılarına göre değil, geleceğin ihtiyaçlarına göre yetiştirmek.
- Düşünceleri özgür, kimliği sağlam bireyler ortaya çıkarmak.
- Problem yaratan değil, çözüm üreten bir nesil yetiştirmek.
Ebeveynin görevi:
- Yol göstermek,
- Destek olmak,
- Kararlara saygı duymak,
- Hayallere alan açmak,
- Mutlu ve üretken bireyler yetiştirmektir.
Çocuklarımız belki iyi bir statüye sahip olacak, maddi imkanları her şeyi satın almalarına yetecek.
Ya hayalleri?
Mutsuz bir doktorun elinde nice hayatlar, işini sevmeyen bir avukat ve hakimin elinde adalet bekleyen insanlar, kız çocuğuna en uygun meslek öğretmenlik deyip alana yönlendirilen eğitimcinin elinde gelecek nesiller vb örnekler…
Evet eğitim ailede başlar. Çocuklarımızı bugünün şartlarına göre değil geleceğe göre hayata hazırlamalıyız. Düşünceleri, fikirleri hür, sorumluluk alan, problem yaratan değil çözüm üreten bir nesil için her zaman yanlarında olmalıyız. Kararlarına saygı duymalı ve mutlu olabileceği, insanları mutlu edebileceği ve topluma faydalı olabileceği bir geleceğe hazırlamalıyız.
Hazırlamalıyız ki köklerinden gelen mücadeleci, teşkilatçı yapısı ile ülkeye faydalı bireyler kazandıralım…
Çocuğunuzun kimliğini kendi beklentilerinizle ipotek altına almayın.
Hayat onun, yol onun, karar onun…
Sizin göreviniz ona bir yol çizmek değil, kendi yolunu çizebileceği cesareti vermektir.
Yusuf COŞAR
Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Eğitim Bilimleri10 Aralık 2025 20:43