Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular Klinik Psikoloji İletişim
Okumanın Gelişmişlik ile İlişkisi

Okumanın Gelişmişlik ile İlişkisi

Eğitim Bilimleri 25 Ekim 2025 22:27 - Okunma sayısı: 432

Nermin Çetin

Okumanın Gelişmişlik ile İlişkisi

Bir toplumun gelişmişlik düzeyini, gökdelenlerinin yüksekliği veya yollarının genişliğiyle değil

bireylerinin düşünsel derinliğiyle ölçmek gerekir. Bu derinliğin anahtarı ise basittir: Okuma.

Bir toplumun okumayla kurduğu ilişki, o toplumun zihinsel ve kültürel sermayesinin en net

göstergesidir. Bugün durup baktığımızda ne yazık ki bu sermayeyi yeterince

zenginleştiremediğimizi görüyoruz.

Hepimizin olmasa bile, toplum olarak çoğumuzun okumayla sancılı bir ilişkisi var. Bu, birkaç

farklı düzeyde kendini gösteren karmaşık bir sorun. Bir kesim, yoğun hayat temposu veya

dijital dünyanın anlık tatminleri arasında okumaya hiç vakit bulamıyor. Daha endişe verici bir

kesim ise okusa bile okuduğunu anlayamıyor; kelimeler gözünün önünden akıp giderken

metnin ruhuna nüfuz edemiyor. Bir diğeri, okuduğunu anlasa dahi bunu hayatına tatbik

edemiyor, bilgiyi pasif bir yığına dönüştürüyor. Ve belki de en tehlikelisi, okumanın günümüz

dünyasında "gereksiz" bir çaba olduğunu düşünenlerdir. Elbette, hayatını okumaya adamış,

bugünkü entelektüel duruşunu ve başarısını buna borçlu olan değerli bireyleri bu tablonun

dışında tutuyorum. Ancak temennimiz, bu değerli azınlığın, toplumun büyük bir çoğunluğuna

dönüşmesidir.

Peki, ısrarla savunduğumuz bu "okumak" eylemi nedir? Öncelikle, okumaktan kastım, onlarca

kitabı devirip niceliksel bir rekor kırmak değildir. Okumak, bir öğrenme yolculuğudur. O, pasif

bir bilgi alımı değil aktif bir zihin inşa sürecidir. Okumak, öğrendiklerimizi kullanabilme, veriler

arasında bağ kurabilme ve en nihayetinde özgün fikirler üretebilme sanatıdır.

Okumak, en temelde "düşünmeyi öğrenme" yoludur. Bir kitabı okurken, yazarın zihinsel

patikalarında gezer, onun argümanlarını tartar, karakterlerle empati kurarız. Bu süreç, bize

eleştirel düşünmeyi, olaylara farklı perspektiflerden bakabilmeyi öğretir. İşte tam da bunun

için okumalıyız: Duygularımızı ve düşüncelerimizi sığlıktan kurtarıp daha kaliteli, daha rafine

bir noktaya taşımak ve onları doğru yönetebilmek için.

Bu noktada bir "okuma güzellemesi" yaptığımı düşünebilirsiniz. Ancak mesele, romantik bir

övgüden çok daha derindir. Bugün toplumumuza baktğımızda, kitapla, derinlemesine bilgiyle

arasına kilometrelerce mesafe koymuş bireylerin çokluğu endişe vericidir. Bu bireyler, bilgi

boşluğunu, ne yazık ki doğruluğu sorgulanmamış, filtrelenmemiş, "kulaktan dolma bilgilerle"

doldurur.

Günümüzün dijital çağında bu durum, bir "bilgi kaosu" yaratmaktadır. Hiç okumayan, hep

duyan ve hiç sorgulamayan bir zihin, sosyal medyanın ve çevrenin sunduğu her türlü

manipülasyona açık hale gelir. Bu "hazır bilgilerle" benimsenmiş hayatlar, kişinin kendi

potansiyelini keşfedememesine ve uzun vadede derin bir mutsuzluğa kaynak oluşturur.

Burada amacım, okumayan kesimi küçük görmek veya suçlamak asla değil. Aksine, asıl

sorgulamamız gereken "bizleriz". Eğitimciler, aydınlar, ebeveynler ve politika yapıcılar olarak

bu kişilere neden ulaşamadığımızı dürüstçe kendimize sormalıyız. Neden okumayı bir zevk, bir

ihtiyaç olarak sunamadık? Eğitim sistemimiz, okumayı bir "ödev" ve "sınav" yükü olmaktan

çıkarıp, onu bir "keşif" macerasına dönüştürebildi mi?

Evet, bizler toplumun bu geniş kesimini derhal ele almalı; onlara nasıl ulaşabileceğimizi ve bu

entelektüel çarpıklığı nasıl düzeltebileceğimizi acilen tartışmalıyız. Çözüm, sadece

kütüphaneler açmak değil, aynı zamanda o kütüphanelerin içini dolduracak merakı da

uyandırmaktır.

Unutmayalım ki, sağlam ve üretken kuşaklar yetiştirmek, toplumun dinamik ve sorgulayan bir

yapıya kavuşması, en temelde bu okuma ve anlama becerisine bağlıdır. Bir ülkenin geleceği,

fabrikalarında değil o fabrikaları tasarlayacak, yönetecek ve geliştirecek donanımlı zihinlerde

yatar. Bu zihinleri besleyecek tek gıda ise nitelikli okumadır.

Yorumlar (0)

SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Eğitim Bilimleri
Öğrenme Hakkındaki Eski Varsayımları Kullanmaya Devam Ediyoruz!

Eğitim Bilimleri10 Aralık 2025 20:43

Öğrenme Hakkındaki Eski Varsayımları Kullanmaya Devam Ediyoruz!

EĞITIMDE SESSIZ TEHLIKE  (Öğrencilerde Duygusal Yorgunluk)

Eğitim Bilimleri10 Aralık 2025 16:42

EĞITIMDE SESSIZ TEHLIKE (Öğrencilerde Duygusal Yorgunluk)

Bir Üst Ortaöğretim Kurumu Olarak Lise

Eğitim Bilimleri09 Aralık 2025 22:01

Bir Üst Ortaöğretim Kurumu Olarak Lise

ÇOCUĞUNUZUN KİMLİĞİNİ İPOTEK ALTINA ALMAYIN

Eğitim Bilimleri07 Aralık 2025 23:52

ÇOCUĞUNUZUN KİMLİĞİNİ İPOTEK ALTINA ALMAYIN

Toplumların Kaderini Yazdıran Güç: Eğitim

Eğitim Bilimleri07 Aralık 2025 01:43

Toplumların Kaderini Yazdıran Güç: Eğitim

Eğitim Felsefesi ve Cumhuriyet Eğitimi

Eğitim Bilimleri05 Aralık 2025 23:48

Eğitim Felsefesi ve Cumhuriyet Eğitimi

İLETİŞİM SÜREKLİ KONUŞMAK DEĞİLDİR

Eğitim Bilimleri01 Aralık 2025 10:31

İLETİŞİM SÜREKLİ KONUŞMAK DEĞİLDİR

Sanayi Çağının Mirası Okul Sistemiyle Nereye Kadar?

Eğitim Bilimleri30 Kasım 2025 19:49

Sanayi Çağının Mirası Okul Sistemiyle Nereye Kadar?

Yönetimin PUK Kodu  Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU ile Aralık Ayı Röportajı

Eğitim Bilimleri30 Kasım 2025 16:50

Yönetimin PUK Kodu Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU ile Aralık Ayı Röportajı

Dr. Ayhan Ural' ın Eğitim Politikası Kitabı üzerine Söyleşi

Eğitim Bilimleri30 Kasım 2025 09:13

Dr. Ayhan Ural' ın Eğitim Politikası Kitabı üzerine Söyleşi