Miras Yükü

Fikir Yazıları - Prof. Dr. Faik KANATLI

Miras Yükü

Prof. Dr. Faik KANATLI[1]

.

İster doğulu, batılı, kuzeyli ya da güneyli olsun; ister Avrupalı, Asyalı, Afrikalı, Avustralyalı ya da Amerikalı olsun; ister siyah, beyaz, sarı ya da kızıl olsun; ister Müslüman, Hristiyan, Yahudi ya da Budist olsun; dünyanın herhangi bir yerinde doğan her çocuk yüklü bir mirasla doğar. Dünyadaki değerler, kabuller ve eğilimler sürekli değiştiği için de doğuştan edinilen bu mirasın bir yüke mi yoksa bir avantaja mı dönüşeceği de bütünüyle öngörülemez. Her dilde var olan mirasla ilgili deyimlere ve kalıp sözlere kafa yormak gerekir, çünkü burada kültür kendini açıkça dışa vurur ve rengini belli eder. Örneğin Türkçede mirasa konmak, miras yemek, mirasyedi deyimleri; miras alanın edilgenliğine dikkat çeker. Emeksizce hazır sunulan mirasın geçiciliği de; “hazıra dağ dayanmaz” atasözüyle pekiştirilir. Bu bağlamda mirasyedinin daha kolay har vurup harman savurduğu varsayılır. Halk arasında “çocuğun tahtını yaparsın da bahtını yapamazsın” sözüyle, özellikle şans/talih/mutluluk gibi çok bileşenli olgularda ekonomik mirasın tamamen belirleyici olamayacağına vurgu yapılır. Söz, aynı zamanda bireyi dış müdahaleyle değiştirmenin ve hatta eğitmenin sınırlılığına dikkat çeker. Türkçe deyim ve atasözlerinde mirasın geçiciliği/dayanıksızlığı ve baştan çıkarıcılığı öne çıkarken; Almancada ayrıca mirasın bir yüke dönüşebileceği “Erblast” (miras yükü) tamlamasıyla kavramsallaştırılıyor. Erbe (miras) ve Last (yük) sözcüklerinin bir araya gelmesinden oluşan tamlama Almanca sözlüklerde, “önceki bir zamandan kalan bir yük; ağır bir yük olduğu kanıtlanan, bir selef tarafından çözülmeden devredilen bir sorun” olarak yer alıyor. Daha özgür bir anlatımla, bu yazının başlığını oluşturan miras yükü, nesilden nesile aktarılan çözümsüzlük olarak da nitelendirilebilir. Miras yükü kavramının davet ettiği, çağrıştırdığı ve hatta kışkırttığı düşünsel yolculuğa çıkmadan önce mirasın ne olduğunu ve kapsamını belirlemek için Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğüne bakalım. Sözlük, mirasın üç farklı anlamına yer veriyor:

.

  • Hukuk terimi: Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet, kalıt, bırakıt, tereke.
  • Mecazi anlam: Kalıtım yoluyla gelen herhangi bir özellik.
  • Mecazi anlam: Bir neslin kendinden sonra gelen nesle bıraktığı şey.

.

Artık Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünün belirginleştirdiği ekonomik miras, genetik/kalıtımsal miras ve tarihsel/kültürel miras penceresinden miras yüküne bakalım mı? Sanırım bu üçlü bütüncül bir bakışa olanak sunuyor.

.

Türkiye’de ve belki de dünyada miras; mal, mülk, para ve servetle özdeşleştirilmiştir sanki. Mahkemeler bu sorunun çözümüne kendini adamış görünüyor. Bitmeyen miras kavgaları ve entrikaları, filmlerin ve dizilerin değişmeyen konuları olarak varlığını sürdürüyor. Halk arasında “bana atalarımdan, ebeveynlerimden hiç miras kalmadı” denebiliyor. Anne ve babalar da çocuklarını miraslarından mahrum bırakabileceklerini sanıyor! Bütün bu söylemler, miras anlam alanının yeterince bilinmemesinden ya da gözetilmemesinden kaynaklanıyor. Peki, ekonomik miras da bir yüke dönüşebilir mi? Ekonomik mirasa borçlar da dâhil olduğundan bu soruya rahatlıkla “elbette” yanıtı verilebilir. Kaldı ki, yüklü ekonomik miraslar da hayatta bir yüke dönüşebilir. Bir zamanlar TRT’de Milli Piyangoda büyük ikramiyeyi kazanan talihlilerin hayatlarına mercek tutan bir program vardı. Programda, bir bakıma büyük bir mirasa konan talihlilerin hayatlarının kısa denebilecek bir zaman diliminde nasıl paramparça olduğu gösteriliyordu. Talihlilerden kimileri intihara, kimileri de uyuşturucu bataklığına sürüklenmişti. Geri kalanların önemli bir bölümü yeniden yoksullaşmıştı. Maddi birikime düşünsel/kültürel birikim eşlik etmemişti herhalde.

.

Genetik ya da kalıtımsal mirasta, hem miras bırakan hem de miras alan edilgendir. Bugünkü bilgimize göre İki tarafın da bilinçli bir seçme hakkı yok. Tesadüfler belirleyici olduğu için birçok dil ve kültürde kalıtım kaderle özdeşleştirilmiştir, dolayısıyla kromozomların ifadesini etkileyen “epigenetik değişiklikler hipotezi” ilk olarak Rus biyolog Nikolai Konstantinovich Koltsov tarafından ortaya atılana kadar kalıtımsal mirasa dokunulamayacağı kabul ediliyordu. Peki Epigenetik neyle uğraşıyor, hangi açılımları sunuyor? Yazının ve konunun kapsamını gözeterek bu soruya bir yerli[2] ve bir yabancı[3] siteden alıntılarla yanıt vermeye çalışacağım:

.

Epigenetik, modern biyolojide devrim yaratan alanlardan biridir. Gen diziliminde herhangi bir mutasyon olmadan, genlerin aktifleşip susturulma mekanizmalarını inceler. Genetiğin aksine, epigenetik doğrudan DNA dizisini değiştirmez; bunun yerine, gen ifadesini kontrol eden biyolojik mekanizmaları araştırır. Bu nedenle bireylerin yaşam tarzı, çevresel faktörler ve psikolojik durumları gibi dışsal etkenler, sadece kendi sağlıklarını değil gelecek nesilleri de etkiler, çünkü her birey hem miras alan hem de miras bırakan olduğu için mirasçıdır.

.

Yaşam tarzı ve koşulları, çevresel etkenler ve psikolojik durumlar gibi dış etkenlerin epigenetik değişikliklere yol açabileceği deneysel olarak da kanıtlanmıştır. Deneyde 3 yaşında genetik olarak yüksek oranda birbiriyle eşleşen 80 tek yumurta ikizinin hayatı gözlenmiştir. Özellikle birlikte çok az zaman geçiren ikizlerin 50 yaşından sonra aynı genetik eşleşmeleri sağlamadıkları görülmüştür, dolayısıyla daha yaşlı tek yumurta ikizleri, genetik kimliklerine rağmen, ikizlerin yaşamları ne kadar farklıysa epigenetik olarak da o kadar farklık göstermiştir. Epigenetik değişikliklerin bir ömür boyunca genetik mutasyonlardan çok daha sık meydana geldiğini bulgulayan bilim insanları, gelecekte henüz genetik olarak açıklanamayan çok sayıda yaşa bağlı hastalığa çare bulabilmeyi beklemektedir. Bunlar arasında şizofreni, Alzheimer, kanser, yaşa bağlı diyabet, sinirsel bozukluklar gibi hastalıklar yer almaktadır.

.

Bana göre Epigenetik, kişinin kendi genleriyle ilişkisini ve etkileşim olanaklarını araştırıyor. Bu yazı bağlamında, kişinin kalıtımsal mirasına itiraz hakkı ve imkânının olup olamayacağını irdeliyor, bulguları da ümit verici…

.

Her çocuk seçmediği bir ailede, dilde, kültürde ve coğrafyada doğar, dolayısıyla her çocuk yüklü bir tarihsel/kültürel mirasa maruz kalır. Çocuk, kimi farklılıklar gösterse de belli bir yaşa kadar doğduğu mirasa karşı savunmasızdır, onu tereddütsüzce içselleştirir. Kültür kavramının bütün bileşenleri, çocuğa bilinçli veya bilinçsiz aktarılır. Çocuğun doğduğu, biçimlendiği kültürüne mesafe koyması, ancak başka kültürlerle buluşmasıyla olanaklıdır. Kendi kültürel mirasına dışarıdan bakabilmek, çocuğun hem kendini üstün tutmasını hem de kendini küçümsemesini önler. Her kültürün insan üretimi olduğu gözetildiğinde, herhangi bir kültürün mükemmel olamayacağı sonucuna kolayca varılır, dolayısıyla ister ailevi, ister ulusal, ister bölgesel ve hatta ister evrensel olsun her kültürel miras bir yüke dönüşebilir. O halde, hem aileler, hem ülkeler, hem de uluslararası kurumlar nasıl bir miras yükü bıraktıkları üzerinde sürekli ve yeniden kafa yormalılar.

.

Bu yazıyla sadece miras yükü kavramına ve kapsamına dikkat çekebildiğimi sanıyorum. Miras yükü olarak önyargı, miras yükü olarak korku, miras yükü olarak kıskançlık gibi konular ayrı ayrı yazılmayı hak ve talep ediyor. Şimdiden üzerine düşünmeye başlayalım mı?

.

Artık genetik, ekonomik ve kültürel mirasın hem bir yük hem de bir şans olabileceğini biliyoruz. Söz konusu miras türlerinin birbirini etkilediği ve birbirinden etkilendiği de netleşti, dolayısıyla bu miras türlerinin tamamen birbirinden ayrı düşünülemeyeceği de belirginleşti. Hayatımızın değişik evrelerinde kimi zaman ekonomik, kimi zaman genetik, kimi zaman da kültürel mirasın belirleyici olduğunu da deneyimlemişizdir. Acaba insan hayatında bunların hangisi daha belirleyicidir? Bireysel farklılıklar genel bir yanıt vermeye izin vermez. Ama benim hayatımda kültürel miras daha ağır basıyor sanki. Ya sizde?

.

[1] Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi.

[2] https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/epigenetik-nedir

[3] https://flexikon.doccheck.com/de/Epigenetik

Buradaki görüşler Almancadan Türkçeye çevrilmiş ve özetlenmiştir.