Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Köy Enstitüleri Üzerine (Bir Aydınlanma ve Kalkınma Projesi)

Cahit BULUT Yazdı

Kategori: Eğitim Bilimleri - Tarih: 17 Nisan 2020 15:31 - Okunma sayısı: 1.466

Köy Enstitüleri Üzerine (Bir Aydınlanma ve Kalkınma Projesi)

Yıllar önce bir seminere katılmıştım. Konu eğitim ve öğretimde yeni yaklaşımlar üzerine, nasıl verimli ve kalıcı bir yöntem uygulayabiliriz ve saire. Finlandiya eğitim örneği ballandıra ballandıra anlatılıyor, okullarda öğretmenlere dağıtılmış “Beyaz Zambaklar Ülkesi” kitabından örnekler veriliyor. Yaparak öğrenmenin önemi üzerinde duruluyor.

Belli ki M.E. Bakanlığınca uygulanan yöntem yine başarısız olmuş, istenilen sonucu vermemiş, yeni arayışlara girişilmiş. Söz hakkı aldım:

"Nedense biz başarıyı hep kedimizin dışında arıyoruz. Başkalarını model olarak almaya çalışıyoruz. Bir zamanlar Almanya’ya, ardından Fransa’ya sonra Amerikan eğitim sistemine öykünmeye başladık. Bunların hiç birisi bünyemize uymadı. Şimdi de Finlandiya eğitim sistemi bize örnek olarak sunuluyor. Oysa sizin deminden beri anlattığınız sistem 1940’tan 1954’e kadar Türkiye’deki Köy Enstitüleri sistemi. Ama Amerika’nın Sovyet sistemidir diye, büyük toprak sahiplerinin baskısıyla bu okullar kapatıldı. Bence Türkiye’ye yapılan en büyük ihanetlerden birisi budur”& quot; demiştim.

Seminerde sunum yapan şahıs “ Haklısınız hocam!” demek zorunda kalmıştı.

Köy Enstitüleri bir zorunluğun milli bir ürünüdür.

Cumhuriyet kurulduğunda 13 milyon olan Türkiye nüfusunun & quot;%80’ni köylerde yaşamaktaydı. Köylü tarım ve hayvancılığı ilkel yöntemlerle gerçekleştirdiğinden istenilen verime ulaşılamıyordu. O çok övülen Osmanlı sisteminden kalma Okuma yazma oranı ise ancak %5 civarlarında. 1935 yılı sayımına göre 40 bin köyün 35 bininde öğretmen yok. Köylü halk ile aydınlar tamamen yabancılaşmış durumda.

Yeni sistemin yerine oturması, verimliliğin artırılması için bilinçli, eğitimli insan kaynağına şiddetle ihtiyaç vardı. Bilimsel ve pratik bir eğitim için okul ve öğretmen açığı devasa boyuttaydı. Kentli öğretmenlerin köylere uyum sağlaması da odlukça zor olacaktı. Oysa 1.Dünya savaşından çıkan Türkiye’nin hızla kalkınıp “ Çağdaş medeniyet seviyesine” yükselmesi için kaybedecek zamanı yoktu. Eğitim bu konuda ihmal edilecek bir konu olmamalıydı.

Aslında bir ülkenin “Çağdaş medeniyet” seviyesini yakalamasının eğitimden geçtiğini bilen Mustafa Kemal daha 16 Temmuz 1921 tarihinde Ankara’da maarif kongresini toplamıştı. Açılış konuşmasında uygulanan eski yöntemlerin toplumu gerilemesine neden olduğunu, bundan dolayı milli nitelikte özgün yeni bir eğitim üzerinde durmuştur.

1 Kasım 1928’de yeni harflerin kabulü eğitim-öğretim alanında yapılan önemli bir devrimdir. 1932 yılında 14 il merkezinde kurulan Halk Evleri de halka ulaşma düşüncesinin ürününden başka bir anlam taşımaz. Bütün bunların kırsal kesimdeki yansımaları ise Köy Enstitüleri olmuştur. Bu durum aynı zamanda& quot; “Halkçılık” ilkesinin de bir gereğiydi.

17 Nisan 1940 yılında 3803 sayılı kanunla, ilkokullara öğretmen yetiştirmek amacıyla kurulan Köy Enstitüleri eğitim sorunlarını çözecek, kültürel zihniyet değişimini ve dönüşümünü sağlayacak kuruluşlar olarak yapılandırılmıştı. Aslında önemli ve özgün yöntem aydınlanma projesinin bir ürünü olarak 1935 yılında izlenen politikalarla başlar.

Kırsal sorunları çözmek amacıyla onun dilini anlayan yeni bir aydın tipine ihtiyaç vardı. Bu da ancak onun içinden çıkmış kişilerle gerçekleştirilebilirdi. Köylünün eğitilmesi, eğitilen köylünün de çevresini eğitip aydınlatılması gerekiyordu. Bu aynı zamanda bütün ülkenin kalkınması anlamına da geliyordu.

Askerliğini onbaşı ve çavuş olarak yapmış yetenekli gençler Devlet Üretim Çiftliklerinde eğitimden geçirilip yetiştirildikten sonra atandıkları okullarda, genel eğitimin yanında tarımsal alanda da öncülük yapıyorlar. 1936 yılında başlayan ve olumlu meyveler veren bu yöntem üzerine konu daha da kapsamlı ele alınarak 1937 yılında 3238 ve 1939 yılında 3704 sayılı kanunlar çıkartılır.

Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından desteklenen Tonguç’un amaçlarına bir göz attığımızda, bu kuruluşların neden kapatıldığını daha iyi anlamak mümkün. Tonguç tarafından ortaya konan amaçları şöyle sıralayabiliriz:

1-Köylüyü içten canlandırmak, istismardan kurtarmak için bilinçlendirmek.

2-Köylüleri bedava ve şuursuz çalıştırılan birer iş hayvanı haline gelmesinler, hakkına kavuşabilsinler.

3-Köylüler, köyden başlayarak Kamutay (T.B.M.M)’ya varıncaya kadar devletin bütün kademelerinde yöneticilik üstlenerek gerçek iradenin yönetime yansımasını sağlamak.

4-Köylü vatandaşlarda Cumhuriyet vatandaşlığa şuurunu aksiyon haline getirilecek şekilde yetiştirip uyandırmak.

Kısaca Tonguç, modernleşme düşüncesinin temellerini köylüyü yukarıdan aşağıya “Halka rağmen halkın anlayışıyla”& quot; kalkındırmak değil, kendi içinden çıkacak elemanlar ile canlandırılıp şuurlandırmaktı. 20 yıllık bir plan taslağı hazırlayan Tonguç, bu okullar kapatılıncaya kadar köylüyü öğretmen, koruyucu sağlık hizmetleri, tarım teknisyenleri vb yönlerden eksik bırakmamıştır.

Köy enstitüleri hem birer eğitim-öğretim okulu hem de modern birer çiftlik işlevi görüyorlardı. Öğrenciler kendi binalarını kendileri& quot; inşa ediyor ve toprak işlemeyi öğreniyor, diğer yandan da kolektif bir üretim ve çalışma olanakları oluşturacaklardı.

Bu okullar, 1945 yılında çıkartılan “Toprak Reformu” ile desteklenmek istendi. Fakat bu girişim CHP’nin sağ kanadı tarafından engellendi. 1946 seçimlerinde bu konuda atılan adımlar nedeniyle hükümet şiddetli bir biçimde eleştirilir. Bu durum üzerine M.E.B. Hasan Ali Yücel, Selahattin Tonguç ve onun sağ kolu olan Ferit Oğuz Bayır görevlerinden uzaklaştırılır. Sonradan Milli Eğitim Bakanlığını üstlenen Reşat Şemsettin Sirer bu okulları Köy Öğretmen Okulları’na dönüştürüldü.

2.Dünya savaşından sonrasında, 1945 yılında SSCB’nin Türkiye’den Kars,& quot; Artvin ve Ardahan üzerinde hak talep edip buraları istemesinin yanında Boğazlarda askeri üs talebinde bulunması üzerine İsmet İnönü ABD’ye yaklaşmak zorunda kalır. Truman Doktrini ile Türkiye’ye “destek” vermeye başlar. Fakat bu destek karşılığında Sovyet sistemine benzediği için 5 yıllık kalkınma planını uygulamaya sokmamasını ve Köy Enstitüleri’nin kapatılması talebinde bulunur.

Enstitüler önce öğretmen okullarına dönüştürülür. CHP içerisinde Toprak Reformu’na karşı çıkan bir gurup milletvekili ayrılıp DP kurar. 1950 seçimlerinde İktidara taşınır. Bu bir karşı devrim projesinin iktidara taşınmasından başka bir olay değildi. Ve köy enstitüleri& quot; 27 Ocak 1954 tarihinde DP hükümeti tarafından tamamen kapatılır!

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Eğitim Bilimleri Yazıları