Uğur Özeren
Kategori: Eğitim Bilimleri - Tarih: 26 Ekim 2022 20:01 - Okunma sayısı: 1.607
Okullarımızın Avrupa Okullarına Denkliği veÖğretmenin Kariyeri
Uğur Özeren: Okullarımız, dünya ülkelerinin okullarıyla ne derece benzeşiyor? Ereklerden (amaç) çıktılara uzanan süreçlerde onlarla hangi alanlarda ne kadar benzeşiyoruz? Bu soruların yanıtlarını bilimsel sonuçlar olarak saptadık mı? Tüik verilerine kadar gitmeye gerek yok, okul istatistiklerimiz ne derece yeterli ve güvenilir? Hangi okulunun öğretmensiz olduğunu bilen kaç il eğitim müdürümüz var? Bunların kaçı okullarının olanaklarından, gereksinimlerinden ne kadar haberli?Okul Müdürlerimiz öğretmenlerini ne derece tanıyor, gelişimleri için neleri yapıyor, ya kendi gelişimi için ? Sınıflardaki öğrenci sayıları ve bunların okullardaki farklılıkları nasıl? Öğretmenlerimizin ne kadarı hala eğitimi ders anlatmak sanıyor? Ne kadarının ciddi bir mesleksel gelişime gereksinimi var?
Velilerin ne kadarı, öğrencilerin gereksinimlerini karşılayabiliyor? Öğrenciler, doyabiliyor, çalışacak uygun ortam, araç bulabiliyor, yardımlaşabiliyor, ev ve okul çevresinden yararlanabiliyor mu ? Ev ve okul çevresi, onu kullanan öğrencilere ne derece örnek olabiliyor, okulun amaçlarına uygun davranabiliyor, destek olabiliyor? Öğretmenlerimiz velilerle uygun iletişim kurabiliyor mu, onları okulun bir paydaşı olarak görüp ona göre davranabiliyor mu? Okul yöneticileri, veli ve öğrencilerin beklenti ve gereksinimlerinden ne derece haberli, bu konularda neler yapıyor, hangi engellerle karşılaşıyor? Öğrenciler okula gitmekten ne derece mutlu, ne kadarı okulu hiç sevmiyor, neden, okul çalışanları ve veliler bu nedenlerden haberli mi, çözüm için neler yapılıyor? Bu ve daha pek çok soruları ve yanıtlarını görevliler ne derece ve ne gerçekçilikte biliyor, çözebiliyor?
Prof. Dr. Hüseyin Başar: Tedavi edebilmesi için doktorun hastasını çok yönlü ve çok iyi tanıması gerekir. Okullarımız Avrupa okullarıyla ne kadar denk sorusunun yanıtı için de, yukardaki ve benzeri soruların yanıtları gerçekçi olarak bilinmeli. Sonra, Avrupa okulları nasıl, erekten sonuca kadarki süreçleri nasıl işliyor sorusu yanıtlanarak onların da durumu betimlenmelidir. Üçüncü aşama, Avrupa okullarının yaşadığı sorunların, nedenlerinin ve çözüm için neler yapıldığının ortaya konması olmalıdır. Bunların alınmış sonuçları ve yeni uygulama planları ile uygulamaları da öğrenilmelidir. Dönümcül(kritik) bir nokta da denklik aradığımız çalışmaların sadece bugünkü durumu değil, gelecekleri hakkında da bilgi toplamaktır. Gelecekle ilgili planları öğrenildiğinde, denklik bugün için değil, gelecek için de sağlanabilir. Bu yapılmazsa, kısa süre sonra denklik kalmaz, yeniden denklik çalışmaları yapılması gerekir. Kendi eğitimimizin durumu ile denklik aradığımız ülke okullarının durumu gerçekçi olarak bilinip karşılaştırılmalıdır ki, farklar ve nasıl giderilebilecekleri soruları ortaya çıkabilsin.
Denklik aradığımız okulların gezilip görülmesi, özellikle de oralarda çalışanlarla yapılacak görüşmeler, sorulacak sorular, izlenecek uygulamalar yararlı olabilecektir. Bunlar için öğretmenlerimizin oralara gruplar halinde gitmesi gerekmeyebilir. O ülkelerin hepsinde, çok sayıda eğitim ateşelerimiz var. Gereksinim duyduğumuz bilgilerin pek çoğunu, bu görevliler yerinde toplayıp bakanlığa gönderebilir, bakanlığın olası sorularını da yanıtlayabilir. Çağdaş görsel teknolojiler, eskiden gittiğimiz yerleri şimdi oturduğumuz koltuğun önüne getirebiliyor. Bu teknolojiler kullanılarak da herkesin o ülkelere gitmesine gerek kalmadan istenen bilgiler elde edilebilir. Bu işler, hem zamanı hem diğer harcamaları azaltarak çoklu yarar sağlar.
Kendi okullarımızı ve denk olmak istediğimiz okulları çok iyi tanıdığımızda, aradaki farklar nesnel olarak görülebilir, yapılması gerekenler denklik ölçün(standart) ve ölçütleri(kriter) açılarından karşılaştırmalar yapılıp, denklik planlarına altyapı hazırlanabilir. Özellikle karar yetkisine sahip olan bakanlık bürokratları, bu çalışmaları öğrenmeli, okulların ve il eğitim yönetimlerinin önerilerine kulak vermeli, bilmedikleri konularda, yetkili benim deyip işleri bozmamalıdır. Bunun için de her görevlide yetki-yeterlik dengesi bulunmalıdır. Öncelikle kendi yanlışlıklarımızdan kurtulabilmeliyiz. Denklik için yapılması gerekenler belirlendikten sonra,sıra uygulama planlarına gelir. Bunun için önce kararlı ve istekli olunmalı, çalışmalar bilimsel bilgilerden yararlanılarak yapılmalı, kişisellik ve amatörlük ile zaman ve kaynak ziyan edilmemelidir. Her işi ehline vermeyi öğrenmeli ve yapmalıyız, yoksa en iyi planların bile istenen sonuçları vermesi hayal olur.
Yapılacak işlerde başarı, insan kaynağının kalitesine bağlıdır, çünkü diğer kaynakların kullanım kararlarının hepsini bu insan kaynağı verecektir. Bu kaynakların, temel hedef olan öğrenciye en yakını öğretmenlerdir. Okul yöneticilerinin temel görevlerinden biri, belki başlıcası, öğretmenlerinin kişisel gelişimleri ile ilgilenmek, bunu her koşulda sağlamaya çalışmaktır. Bu çalışmalar, öğretmenlerin adaylık sürecinden sonra da planlı olarak yürütülmelidir. Okulların ve öğrencilerin başarısı buna bağlıdır. Okullarda, eğitim sürecinin her aşaması için gruplarca yapılacak hazırlıklar, seminer zamanı beklenmeden öğretmenler kurullarında dinlenip tartışılmalı, okul gelişimi eylem planları hazırlanıp uygulanmalıdır. Öğretmenin, ben konularımı biliyorum, yıllardır da anlatıyorum, herşeyi ezberledim, ön çalışma yapmama ve yeni bilgiye gereksinimim yok diyebildiği okullar, yerinde sayar, ilerleyemez, gelişemez, çağdışı kalır.
Çabucak çıkarılan birkaç maddelik güdük öğretmenlik meslek yasasında yer alan yargılar, yetersiz ve yanlış bilgiler içermektedir. Kariyer sözcüğü bile iyi anlaşılmadan oluşturulan yapı, sorunların çözümüne hizmet edici değildir. Bir bütün olarak, el ele verip işbirliği yaparak öğrencinin ve çevresinin eğitimine katkı sunması gereken okulda, bu işbirliğini bozan, gerekçesiz ayırım ve uygulamalar içeren yasa, bilimsel bilgiler ışığında yenilenmelidir. Kariyer, insanın gelişim aşamalarıyla uyumlu uygulamalar getirmeli, çalışanın bir noktadan diğerine taşıyıcısı olmalıdır. Öğretmen, başöğretmen, uzman öğretmen diye ayrıştıracağınız insanlar, yine aynı öğretmenliği yapacak yani görevde aynı basamakta olacaksa, onları farklı basamaklara taşımayacaksa bunun neresi kariyer kavramı içinde olur? Öğretmenleri geliştirmek, bunun için de onları değerlendirmek gerekir ama kimlerin neye göre nasıl belirleyeceği sıkıntılı sorular bile kuşku yaratırken, bu sorularla hangi uzmanlık bilgi-beceri ve tutumu belirlenebilir. Biliyor olmak yetseydi, trafikteki sürücülerin hepsi dönüşlerinde işaret verirdi.
Öğretmenleri geliştirebilmek için önce değerlendirmenin gerektiği açıktır. Bu değerlendirmede bilgiden çok alınan sonuç kullanılmalıdır. Yani öğretmeni değerlendirirken sınav yapmak yerine, onlardan beklenen sonucu ne derece alabildiğimiz, onların öğrenci başarılarına yaptıkları katkı belirlenmelidir. Bunun nasıl yapılacağı, seksenli yıllarda yazılan ve öğretmenin öğrenci başarısına yaptığı katkıyı belirlemeyi amaçlayan “ Öğretmenlerin Değerlendirilmesi” adlı kitaptaki matematik modelde anlatılmıştır. Bu modelin uygulama sonuçları, öğretmenlere isteklendirme puanı olarak yansıtılıp, bu puana göre ek ödemeler verilebilir. Bu uygulamalar, her okul ilçe,ilin eğitim durumunu sergileyerek gelişim uygulamalarına temel olabilir. Bu yöntem ayrıca öğretmenleri kendilerini geliştirmeye isteklendirebilir. Öğretmenlerinin bu çalışmaları yaptığı okullar, okul yönetimi ve üst yönetimlerce engellenmediği, desteklendiği zaman, okulların denklik sorunları da kısa sürede ortadan kalkacaktır.
Yöneticiler karar verirken, kendi isteklerini-bilgilerini değil, bilimsel bilgileri kullanırsa, tek seçeneğe sıkışmayıp “daha başka”, “daha sonra” “daha yararlı” gibi sorularla seçeneklerini çoğaltırsa, okulların amaçlarını herşeyden üstün tutarsa, sorunlara daha kolay ve daha çabuk, daha ekonomik çözümler bulabilecektir.
Hüseyin Başar
04 Ekim 2024 14:08
09 Ekim 2024 01:01
01 Ekim 2024 22:48
06 Ekim 2024 21:34
06 Ekim 2024 20:54
01 Ekim 2024 17:29
05 Ekim 2024 13:12
01 Ekim 2024 19:24
09 Ekim 2024 10:39
05 Ekim 2024 19:52