YENİ DÜNYA DÜZENİNDE ÖĞRETMENLİK[1]
.
Prof. Dr. Ali BALCI
Giriş
.
Terim olarak Yeni Dünya Düzeni ( YDD), ilk kez 1990 yılında ABD Başkanı George H. W. Bush tarafından, Irak’ın Kuveyt’i işgalinin ardından kullanılmıştır. Bu dönemde 1989’daki Berlin Duvarı’nın yıkılışı, eski düzenin sona erişini; 1991’deki Körfez Savaşı ise yeni bir düzenin başlangıcını simgelemektedir (Motaharnia ve Salehi, 2017). Dolayısıyla YDD Yirmibirinci Yüzyılda oluşmuştur. YDD, tek kutuplu yapıdan uzaklaşarak çok kutuplu bir sisteme evrilmeyi temsil etmektedir. Bu düzende Çin’in otoriter kapitalizmi ile ABD’nin liberal modeli arasında bir hegemonya mücadelesi öne çıkmaktadır. YDD’de kimliklerin bilgi temelli olacağı; ancak gerçek deneyimlerden kopuk kalabileceği bir döneme girileceği ileri sürülmüştür. Alan Coddington bu durumu, “yedek bilgi” ve “yoldaş bilgi”[2] kavramlarıyla açıklayarak, bilgi ile gerçeklik arasındaki boşluğa dikkat çekmektedir. Uluslararası ilişkilerde ise kuramsal-teorik bilgi ile pratik politika arasındaki gerilim belirginleşmektedir. Bu bağlamda Christopher Hill, akademik alanın politika yapım süreçlerine daha fazla katkı sunması gerektiğini, aksi halde akademinin gerçek dünyadan kopuk kalacağını vurgulamaktadır. YDD’nin, yapı (örgütlenme biçimi) ve işlev (ne işe yaradığı) açısından belirli bir sosyal örüntü oluşturduğu ileri sürülmektedir. Ancak görünen o ki bu düzenin kalıcılığı ve meşruiyeti, işlevselliğiyle doğrudan ilişkilidir. Sonuç olarak YDD; bilgi, çok kutupluluk, güç dengesi ve uluslararası iş birliği kavramlarını içerir olarak tanımlanmaktadır (Firhy, 2009 in Motaharnia ve Salehi, 2017). Burada şu soru mantıklı görülebilir? “YDD’yi neler ortaya çıkarmıştır?”
.
YDD’nin kuramsal temelleri. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte, Francis Fukuyama ve Samuel P. Huntington, oluşan YDD üzerine zıt görüşler ortaya koymuşlardır. Fukuyama (1989), "Tarihin Sonu" adlı makalesinde liberal demokrasinin ve kapitalizmin nihai ideolojik zaferini ilan ederek, insanlık için kalıcı barış ve refah döneminin başladığını savunmuştur. Buna karşılık Huntington (1993), "Medeniyetler Çatışması" (1993) makalesinde, soğuk savaş sonrası dönemde ideolojiler yerine medeniyet temelli bölünmelerin ön plana çıkacağını ve medeniyetler arası çatışmaların artacağını öne sürmüştür. Bu dönemde küresel kapitalizmin yükselişiyle birlikte Batı değerlerini yansıtan kitlesel tüketim kültürü dünya genelinde yaygınlaşmış, bu durum liberal değerlere karşı bazı toplumsal tepkileri tetiklemiş olsa da, bu tepkilerin büyük çaplı medeniyetler arası çatışmalara dönüşmeyeceği ileri sürülmüştür. YDD’de medeniyetlerin küresel kapitalist düzene uyum sağlamadıkları takdirde dışlanabilecekleri ifade edilmiştir (Poynter, 2015).
.
Poynter’e (2015) göre ise küreselleşme, ulusal ve kültürel kimlikleri güçlendirebilir; dolayısıyla bu durum küresel güç dengelerini temelden sarsmaz. Gelinen noktada Poynter, küresel kapitalizme karşı muhalefetin etkisiz kalacağını ve medeniyetlerin giderek daha fazla entegre olan bir dünyada barışçıl biçimde varlıklarını sürdüreceklerini ileri sürmektedir. O’na göre gene de son dönemdeki bazı gelişmeler bu iyimser öngörüleri sorgulatmaktadır. YDD’nin ortaya çıkışına yol açan faktörler aşağıda daha ayrıntılı olarak tartışılmaktadır.
.
Bir komplo teorisi olarak YDD. YDD’nin bir komplo teorisi olduğunu ileri sürenler de olmuştur. YDD komplo teorisi, gizli bir elit grubun dünyayı totaliter bir hükümet altında birleştirmeye çalıştığını öne sürmektedir. Bu grubun medya, sivil toplum ve demokrasiyi kontrol ederek küresel gücü ele geçirmeyi hedeflediği iddia edilmektedir. Teorinin kökenleri 1800’lere, Masonluk ve İlluminati karşıtı söylemlere dayanmakta; günümüzdeki formunu ise 20. yüzyılın ortalarında anti-küreselci hareketlerle oluşturmuştur. Kanıtlanmamış bu teorinin, özellikle sağcı aşırılıkçılar, milis grupları ve antisemitik çevreler arasında yaygın olduğu bilinmektedir. ABD’de bazı gruplar, silah kontrol yasalarını YDD’nin bireysel özgürlüklere müdahalesi olarak görmektedir. Teori sıklıkla antisemitik anlatılarla iç içe geçmiştir; George Soros ve Rothschild ailesi gibi Yahudi figürler hedef gösterilmekte, sahte “Siyon Liderlerinin Protokolleri” belgesi ise bu anlatıları desteklemek için kullanılmaktadır. Sonuç olarak denilebilir ki , YDD teorisi, temelsiz bir küresel kontrol iddiası olup tarih boyunca korkular ve önyargılarla şekillenmiş, özellikle antisemitizmle beslenmiştir (ISD, uk.).
.
YDD’nin ortaya çıkışı. Son yıllarda yaşanan SSCB’nin dağılması, Berlin Duvarı’nın yıkılması, AB’nin kuruluşu ve Çin’in küresel ekonomiye entegrasyonu gibi büyük siyasi ve ekonomik dönüşümler YDD’ ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Saraslan’a (2024) göre bu düzenin temelinde üç ana eğilim yer almaktadır:
.
Siyasal özgürlüklerin evrenselleşmesi. İnsan hakları ve birey özgürlüklerin küresel ölçekte savunulması, devletlerin daha çok bireylerin haklarını koruyan yapılar olarak görülmesi.
.
Ekonomik özgürlüklerin yaygınlaşması. Serbest piyasa ekonomisinin dünya genelinde benimsenmesi, devlet müdahaleciliği geri planda kalırken rekabeti destekleyen yapıların ön plana çıkması.
.
Zihinsel güç ve girişimciliğin yükselişi. Bilgi ve teknoloji odaklı yeni toplumsal yapıların oluşması, bireysel yaratıcılığın ve girişimciliğin değerinin artış göstermesi.
.
Sonuç olarak şunlar söylenebilir: Bu üç eğilimin birleşimiyle şekillenen YDD, çoğulcu demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, piyasa ekonomisine ve bireysel yaratıcılığa dayanmaktadır. YDD’de küreselleşmenin etkisiyle ülkeler arası bütünleşme (entegrasyon) artmakta, siyasi ve ekonomik farklılıklar azalmakta, AB, NAFTA ( Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması), APEC ( Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği) gibi bölgesel iş birlikleri yaygınlaşmaktadır. Ayrıca finansal piyasaların entegrasyonu, dünya ekonomilerini birbirine bağımlı hale getirmektedir. Saraslan’a göre uzun vadede, bu eğilimlerin tüm dünyayı ortak bir ekonomik sistemde birleştirmesi ve küresel ölçekte bütünleşmiş bir pazar yapısının oluşması beklenmektedir (Saraslan, 2024).
.
YDD’nin etkileri. Soğuk Savaş'ın 1990'ların başında sona ermesi, uluslararası ilişkilerde hem istikrar hem de istikrarsızlık yaratan çift yönlü etkiler doğurmuştur ( Yılmaz, 2008). İstikrar ya da olumlu etkiler olarak şunlar sıralanabilir:
.
Olumsuz etkiler olarak ise şunlar söylenebilir:
.
Görüleceği üzere YDD, yani Soğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası sistem, “tek kutupluluk – çok kutupluluk” arasında bocalayan, hem istikrar sağlayıcı (demokratikleşme, silahsızlanma, barış girişimleri) hem de istikrarsızlaştırıcı (etnopolitik çatışmalar, terör, ayrılıkçılık, kaynak savaşı) dinamiklerin iç içe geçtiği karmaşık bir yapıya evrilmiş görünmektedir.
.
YDD’nin özellikleri. Bu bağlamda soğuk savaş sonrası oluşan uluslararası sistemin, diğer bir deyişle YDD’nin özellikleri şöyle sıralanabilir (Yılmaz, 2008 ):
.
Sonuç olarak görülen o ki, soğuk savaş sonrası dünya düzeni, küreselleşme ve bölgesel çatışmalar arasında şekillenmekte; ancak büyük güçler arasındaki iş birliği bu süreçte belirleyici olmaktadır. YDD, tek kutupluluk ile çok kutupluluk arasında salınan, küresel iş birliği ile bölgesel çatışmaları aynı anda barındıran karmaşık ve kırılgan bir uluslararası düzen olarak değerlendirilebilir.
.
YDD’de Eğitim
YDD’de eğitime bakışı gösteren aşağıdaki iki temel gelişmeden söz edilebilir.
.
Neoliberal politikalar ve eğitimin dönüşümü. Son 20 yılda iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmeler, gelişmiş ülkelerin, örneğin ABD’nin küresel kaynaklara erişimini artırmış; ancak neoliberal politikalar, üretim ve bilişim işlerinin yurt dışına kaymasına ve düşük ücretli hizmet işlerinin artış göstermesine yol açmıştır. Bu dönüşüm eğitim sistemine de yansımıştır ve aşağıdaki temel noktalarda etkili olmuştur ( Taylor Webb, Briscoe ve Mussman, 2009):
.
Neoliberal politikalar: Özellikle dezavantajlı öğrencileri düşük becerili işlere hazırlayan denetleyici eğitim sistemlerini (örneğin, NCLB) öne çıkarmıştır.
.
Öğretmenler: Sadece bilgi aktaran değil, toplumu koruyan ve dönüştüren siyasi aktörler olarak görülmelidir.
.
Mesleki özerklik: Öğretmenlerin özgür düşünebilmesi ve öğrencileri dünyayı sorgulamaya teşvik edebilmesi için korunmalıdır.
.
Devlet desteği ve yeni hesap verebilirlik sistemleri: Okulları finanse etmek ve eğitimin kalitesini artırmak için gereklidir. Piyasacı yaklaşımlar (örneğin, okul seçimi) tek başına yeterli değildir.
.
.
Eğitimde uluslararasılaşma- küreselleşme. Eğitimde küresel vizyon, daha açık bir deyimle küreselleşmenin eğitim vizyonu, bireyleri sadece yerel değil, küresel ölçekte düşünebilen, hareket edebilen ve katkı sunabilen donanımlı yurttaşlar olarak yetiştirmeyi hedefler. Eğitim, böylece sadece bilgi aktarımı değil; dönüştürücü bir toplumsal araç hâline gelir (Torres, 2009; UNESCO, 2015; UNESCO, 2018). Bu vizyon eğitimin YDD’ye uyumunu gerektirmektedir. Eğitimde yaşanan dönüşüm, deyim uygun ise Kopernik Devrimi kadar büyük bir değişime işaret etmektedir. Bu dönüşüm küresel ekonominin bilgiye dayalı hale gelmesini, teknoloji ve göçlerin etkisiyle kültürler arası bağlantıların güçlenmesini, eğitim sistemlerinin de buna uyum sağlamasını zorunlu kılmaktadır. Artık küresel yeterlik, sadece dil uzmanları ve uluslararası ilişkiler öğrencileri için değil, hukuk, çevre bilimi, insan kaynakları ve halk sağlığı ve eğitim gibi birçok meslek için temel bir gereklilik haline gelmektedir (Clydesdale, 2025).
.
Bu konuda George Washington Üniversitesi'nden Dr. Donna Scarboro, günümüz eğitim sisteminin temel bir paradigma değişimi yaşadığını ve küresel anlayışın artık bir zorunluluk olduğunu belirtmektedir. Amerikan Eğitim Konseyi’nden Bradley Farnsworth de, uluslararasılaşmanın yalnızca eğitim programı ve araştırmalarla sınırlı kalmayıp üniversitelerin genel işleyişini de değiştirdiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda Çin, eğitimde uluslararasılaşma sürecinde en çok odaklanılan ülkelerden biri durumundadır. ABD, Obama döneminde başlatılan 100,000 Strong Initiative ile Çin’de okuyan Amerikalı öğrenci sayısını artırmayı amaçlamaktadır. Ancak halen Çin’den ABD’ye gelen öğrenci sayısı, ABD’den Çin’e gidenlerin 10 katı fazlasıdır. Gelinen noktada finansman ve iş dünyasının rolü şöyle özetlenebilir: (1) ABD’de bütçe kesintileri ve eğitimin özerk yapısı, uluslararası eğitim fırsatlarının artırılmasını zorlaştırmaktadır. (2) Bu nedenle devlet desteğinin yetersiz olduğu durumlarda özel sektörle işbirliği yapılması önerilmektedir. (3) İş dünyasının desteğini çekmek için, küresel becerilerin iş piyasasında nasıl bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan araştırmalar öne çıkmaktadır (Clydesdale, 2025 ).
.
Sonuç olarak bu satırlar küreselleşen dünyada eğitim sistemlerinin değişmesi gerektiği, bu konuda, sürekli yeni araştırmalara ihtiyaç duyulduğunu vurgulamaktadır. Bu bağlamda eğitim kurumlarının, öğrencileri küresel dünyaya hazırlayacak becerilerle donatması gerektiği açıktır. Dolayısıyla geleceğin eğitim sistemleri, ezberci yöntemlerden uzaklaşıp, bireylerin hızla değişen dünyaya uyum sağlayabilecekleri becerileri kazanmalarını hedeflemelidir. Bu bağlamda eğitim, YDD’nin gereği olarak bireyleri teknoloji odaklı ve beceri temelli bir dönüşüm sürecine hazırlamalıdır.
.
YDD’de küreselleşmenin yavaşlayan hızının artırılması. YDD’de küreselleşme süreci sürmekte ise de, özellikle de kültürel ve dini farklılıklar bu sürecin hızını yavaşlatmaktadır. Ayrıca ekonomik ve siyasi sınırlar kalksa da, sosyal ve zihinsel engeller devam etmektedir. Bu engelleri aşmanın her halde en etkili yolu eğitim, özellikle de yükseköğretimdir. Yükseköğretim kurumlarından, bireyleri, küresel sorunları sorgulayan, çözüm üreten ve farklı kültürlerle etkileşime açık bireyler olarak yetiştirmesi beklenmektedir. Zira küreselleşme sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi, sosyal ve teknolojik boyutları olan bir süreçtir. Dolayısıyla yükseköğretimin küreselleşmedeki dört temel işlevinde söz edilebilir (Saraslan, 2024):
.
.
Bu noktada uluslararası değişim programlarının (örneğin Bologna ve Kopenhag Deklarasyonları), farklı kültürlerin barış içinde yaşayabileceği bir küresel toplum oluşturmaya katkı getirdiği görülmektedir.
.
YDD’de -Yirmi Birinci Yüzyılda Öğretmenlik ve Öğretmenin Değişen Rolleri
Bu konunu aşağıdaki başlıklar altında tartışmak mümkün görünmektedir.
.
Dönüşen eğitim ekosisteminde öğretmenlik.Yirmi birinci yüzyılda eğitim sistemleri, bilgi toplumunun talepleri doğrultusunda köklü bir dönüşüm sürecine girmiştir. Bu dönüşüm, öğretmenlik mesleğini de derinden etkilemiş; öğretmenleri yalnızca bilgi aktaran bireyler olmaktan çıkararak, öğrencilerin entelektüel, sosyal ve duygusal gelişimlerini destekleyen çok yönlü eğitim liderlerine dönüştürmüştür (Teacherflow, uk.). Bu yeni vizyonda öğretmenlerden eleştirel düşünme, problem çözme, iletişim, iş birliği, yaratıcılık, dijital okuryazarlık ve küresel farkındalık gibi 21. yüzyıl becerilerini öğrencilerine kazandırmaları beklenmektedir. Küresel sorunlar, yapay zekâ, iklim değişikliği ve eşitsizlik gibi temalar, eğitimde esnek, yaratıcı ve yaşam boyu öğrenmeye açık bireylerin yetiştirilmesini zorunlu kılmaktadır (Teacher, 2022).
.
Öğretmenliğin yeniden tanımlanması. Judith Taack Lanier (1997), öğretmenlik mesleğinin yalnızca bilgi aktarma işleviyle sınırlı kalamayacağını vurgulamış; öğretmenlerin öğrencinin bireysel ihtiyaçlarını anlayan, öğrenmeyi yönlendiren ve topluma katkı sağlayan bireyler yetiştiren profesyoneller olması gerektiğini savunmuştur. Bu doğrultuda öğretmenler:
.
.
Taack Lanier'e göre bu dönüşüm yalnızca öğretmenlerin değil, eğitim sisteminin tüm paydaşlarının desteğini gerektirmektedir.
.
Öğretmenliğin temel rolünün evrimi. Öğretmenliğin temel işlevi olan rehberlik zaman içinde sabit kalmakla birlikte, mesleğin niteliği büyük bir dönüşüm geçirmiştir. Geleneksel öğretmen, bilgiyi aktaran ve sınıf düzenini sağlayan bir figür iken, günümüzde öğretmenler bireysel farklılıkları gözeten, teknolojiyi etkin kullanan, öğrenme süreçlerini yönlendiren ve duygusal gelişime rehberlik eden profesyoneller olarak tanımlanmaktadır (Indeed Employer Content Team, 2025). Eğitim artık bireyselleşmiş; öğretmenlerden öğrenci merkezli, yaratıcı ve teknolojiye entegre bir yaklaşım sergilemeleri beklenmektedir.
.
YDD’de öğretmenin yeni rolleri.Veriye dayalı düşünme yaklaşımı çerçevesinde öğretmenlerin rolleri yeniden şekillenmiştir. Artık öğretmenler, yalnızca ders anlatan değil, öğrenmeyi yönlendiren, öğrencilerin bireysel öğrenme süreçlerinde onlara rehberlik eden mentorlar olarak tanımlanmaktadır. Öğrencilerin bilgiye aktif biçimde ulaşmasını teşvik eden, öğrenci merkezli ve teknoloji destekli öğrenme ortamlarını yapılandırmaları beklenmektedir (Teacherflow, 2022). Bununla birlikte öğretmenlerin:
.
.
Öğretmenin çoklu rolleri. Nola (uk.) YDD’de olması gerekli öğretmen rollerini aşağıdaki gibi sıralamıştır:
.
Elbette bu roller sabit değil, bağlama göre değişkendir. Etkili öğretmenler, ihtiyaçlara göre bu roller arasında esnek geçişler yapabilmelidir.
.
YDD’de öğretmeni için temel beceriler. Öğretmenlerin yukarıda belirtilen rollarini oynayabilmeleri için sahip olmaları gerekli temel beceriler şunlardır (Teacherflow, 2022):
.
.
Görülen o ki teknoloji, eğitimi daha erişilebilir, esnek ve bireyselleştirilmiş hâle getirmiştir. Etkileşimli tahtalar, dijital içerikler ve çevrim içi platformlar, öğretim sürecini daha etkileşimli ve öğrenci dostu kılmıştır. Öğretmenlerin, dijital yerliler olarak büyüyen öğrencilerle etkili iletişim kurabilmesi için teknolojiye hâkim olmaları ve eleştirel dijital okuryazarlık, çevrim içi güvenlik, dijital vatandaşlık gibi konularda yetkinlik kazanmaları gerekmektedir (Teacherflow, 2022). Bu bağlamda YDD’de öğretmenlerin karşılaşacağı en büyük zorluklarından biri, farklı öğrenme stilleri ve bireysel ihtiyaçlara göre öğretimi sürekli uyarlama zorunluluğudur. Yenilikçi ve geleneksel pedagojiler arasında denge kurmak, öğrenci motivasyonunu sağlamak ve etkili sınıf yönetimi geliştirmek öğretmenlerin sorumluluk alanlarını genişletmiştir. Ancak zaman, kaynak ve destek yetersizliği gibi faktörler bu dönüşümün önünde engel teşkil etmektedir.
.
Son sonuç olarak YDD’de öğretmenlik ve rolleri konusunda aşağıdaki çkıkarımlara gidilebilir: YDD’de-21. Yüzyılda öğretmenlik mesleği yalnızca sınıfla sınırlı olmayan, çok boyutlu ve dinamik bir meslek hâline gelmiştir. Öğretmenler; teknoloji, iletişim, psikoloji ve farklı öğrenme dinamikleri konusunda donanımlı, rehberlik eden, ilham veren ve anlamlı öğrenme deneyimleri sunan bireylerdir. Bu dönüşüm, yalnızca öğretmenlerin değil, aynı zamanda okul yöneticilerinin, politika yapıcıların ve toplumun tüm kesimlerinin desteğini gerektirmektedir. Nitelikli bir eğitim sistemi inşa edebilmek için öğretmenlerin bu yeni profesyonel rollerine uygun şekilde desteklenmesi ve yetkinliklerinin tanınması büyük önem taşımaktadır.
.
Tartışma Sonuçlar ve Öneriler
YDD kavramı , Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte ortaya çıkan uluslararası sistemin belirsizliklerini, fırsatlarını ve tehditlerini aynı anda barındıran çok boyutlu bir olgu olarak görülmektedir. 1990’larda ABD Başkanı George H. W. Bush tarafından dile getirilen bu kavram, bir yandan tek kutuplu ABD hegemonyasına işaret ederken, diğer yandan Çin, Rusya ve Avrupa gibi aktörlerin yükselişiyle çok kutuplu bir yapıya doğru evrilmiştir. Kuramsal açıdan bakıldığında, Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” yaklaşımı liberal demokrasinin zaferini vurgularken, Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” tezi kültürel-dini fay hatlarının önemini ortaya koymaktadır. Poynter’in (2015) yorumları ise bu iki uç yaklaşımın ötesinde, küreselleşmenin kimlikleri güçlendirdiğini ancak bunun sistemik bir çöküşe yol açmadığını ileri sürmektedir. Bu çerçevede, YDD’nin kalıcı bir barış mı yoksa artan çatışmalar mı getireceği sorusu hâlen tartışmalıdır. Bir diğer tartışma noktası, YDD’nin bir komplo teorisi olarak yorumlanmasıdır. Özellikle aşırılıkçı gruplar tarafından dile getirilen bu teori, küresel elitlerin tek bir dünya devleti kurma hedefi üzerinden şekillense de, tarihsel ve bilimsel temellerden yoksundur. Bu durum, YDD kavramının hem bilimsel hem de popüler söylemler düzeyinde farklı anlamlar kazandığını göstermektedir.
.
Eğitim bağlamında ise YDD, neoliberal politikaların ve küreselleşmenin etkisiyle öğretmenlik mesleğinin yeniden tanımlanmasını zorunlu kılmıştır. Öğretmenler artık yalnızca bilgi aktaran değil; rehberlik eden, dijital araçları kullanan, öğrencilerin eleştirel düşünme ve küresel farkındalık becerilerini geliştiren çok yönlü profesyoneller olarak görülmektedir. Ancak bu dönüşüm, zaman, kaynak ve politika desteği yetersizliği nedeniyle uygulamada çeşitli zorluklar barındırmaktadır.
.
Sonuç olarak YDD, hem uluslararası ilişkilerde hem de eğitim alanında ikili eğilimler doğurmuştur: Küreselleşme ile bütünleşme artarken, bölgesel çatışmalar ve eşitsizlikler sürmektedir. Eğitimde de benzer şekilde, fırsatlar ve dönüşüm potansiyeli ile eş zamanlı olarak sınav odaklılık, eşitsizlik ve neoliberal baskılar devam etmektedir. Bu durum, YDD’nin karmaşık, çelişkili ve dinamik bir süreç olarak anlaşılması gerektiğini göstermektedir.
.
Yukarıdaki tartışma ve sonuçlardan aşağıdaki öneriler geliştirilebilir:
.
Yararlanılan Kaynaklar
Clydesdale, H. (2025 ). Global Vision: Education Aligns to a New World Order https://asiasociety.org/education/global-vision-education-aligns-new-world-order
Darling-Hammond, L. ve Baratz-Snowden, J. (2007 ). A Good Teacher in Every Classroom: Preparing the Highly Qualified Teachers Our Children Deserve Educational Horizons , 85(2), 111-132
Dogra, A. (2020). New World Order in Education. https://www.linkedin.com/pulse/new-world-order-education-ajay-ny/
Guo, E. (2014). Preparing Teachers to Educate for 21st Century Global Citizenship: Envisioning and Enacting. Journal of Global Citizenship & Equity Education 4(1), 2-23
Indeed Employer Content Team. ( 2025). The 7 Roles of a Teacher. https://www.indeed.com/hire/c/info/7-roles-of-a-teacher
ISD (The Institution for Strategic Dialogue) , (uk.) New World Order. https://www.isdglobal.org/wp-content/uploads/2022/09/New-World-Order-ISD-External-August2022-.pdf
Larsen, M. A. ( 2016 ). Globalisation and internationalisation of teacher education: a comparative case study of Canada and Greater China. Teaching Education, 27(4), 396-409
Motaharnia, M. ve Salehi, E. (2017). The New World Order in the Twenty-first. Journal of History Culture and Art Research 6(1):852-862
Nola, A. ( ). The 7 Roles of a Teacher in the 21stCentury. https://www.etoninstitute.com/blog/the-7-roles-of-a-teacher-in-the-21st-century
Poynter, M. (2015 ). The New World Order. Its Impact On Culture And Civilization. Https://Www.Dr.Com.Tr/Ekitap/The-New-World-Order-
Saraslan, H. (2024). The Rise Of A New World Order and The Role Of Higher Education. Başkent Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi Dergisi, (8)1,16 -26
Taack Lanier, J.(1997). Redefining the Role of the Teacher: It’s a Multifaceted Profession A closer look at what being an educator really means. https://www.edutopia.org/redefining-role-teacher
Taylor Webb, P., Briscoe, F. M. ve Mussman, M. P. (2009). Preparing Teachers
for the Neoliberal Ponopticon. Educational faundations,23(3,4), 3 -18
Teacherflow(2022). The Evolving Role of Teachers in the 21st Century. https://teachflow.ai/the-evolving-role-of-teachers-in-the-21st-century/
Torres, C. A. (2009). Globalizations and education: Collected essays on class, race, gender, and the state. New York: Teachers College Press.
UNESCO (1996)Unıted Natıons Educatıonal, Scıentıfıc And Cultural Organızatıon
Internatıonal Conference On Educatıon.
https://unesdoc.unesco.org/ark:/48223/pf0000104891
UNESCO. (2015). Rethinking education: Towards a global common good? Paris: UNESCO.
OECD. (2018). The future of education and skills: Education 2030.
Yılmaz, M: E. (2008 ). The New World Order”: An Outline of the Post-Cold War Era. Turkish Journal of International Relations, 7(4), 44-58
[1] ISNITE 2025: 7th International Symposium on New Issues in Teacher Education (3-5 September , 2025, Bursa/ Türkiye) de özeti sunuldu.
[2] Alan Coddington bu kavramları bilgi türlerini ayırt etmek için kullanır. O’na göre yedek bilgi (surrogate knowledge): bir kişinin doğrudan bilgiye sahip olmadığı, başka kaynaklardan (kitap, uzman görüşü, rapor, vb.) edindiği, yerine geçen dolaylı bilgidir. Kısaca bireyin kendi tecrübesine dayalı değildir; onun “yerine geçen bilgidir. Yoldaş bilgi (companion knowledge) ise kişinin, kendi alanı dışındaki bilgileri anlamasını ve yorumlamasını sağlayan, “yan bilgi” niteliğindeki tamamlayıcı bilgidir. Coddington’a göre özellikle karar verme süreçlerinde, yöneticiler ya da araştırmacılar çoğu kez sadece kendi uzmanlık bilgilerine dayanmaz; hem başkalarının ürettiği yedek bilgi hem de tamamlayıcı, ilişkilendirici yoldaş bilgiyi kullanır ( Firhy, 2009; in