Muhammet Özdemir
Kategori: Epistemoloji - Tarih: 12 Kasım 2022 23:01 - Okunma sayısı: 1.269
İnsanların çoğunluğu bilimin önemli olduğunu söylemektedirler. Profesyonel okuryazarlar bizzat bilimi anarak, halkın geneli de eğitimin yararlı olduğunu ifade ederek bunu yapmaktadırlar. Tüm dünya toplumlarında böyle olan söylem durumunun karşılığı pek pratize edilememektedir. Örneğin Brezilya’da veya Güney Afrika’da insanların geneli bilimin ve eğitimin gerekli olduğunu söyler, ama her iki ülke de gelişmekte olan ülke kategorisinden ileriye gidememektedir. Çünkü her iki ülkede de bilimin ve eğitimin önemi söylemde ve araçsal kalmaktadır. Açık bir deyişle bilimin ve eğitimin önemli olduğunu söylemek birçok insana kendi özel amaçları için fırsatlar sunar. Fakat bunun gereğini yerine getirmek uzun vakit alacağı ve birçok zahmet doğurabileceği için bilim ve eğitim insanların pek işine gelmez. Genelde bilim ve eğitimin öneminden söz eden insanlar bilimin ve eğitimin ne olduğunu yaşayarak öğrenmemiş bilgisiz insanlardır.
Ortaçağ Avrupası’nın, ondan önce Ortaçağ İslâm’ının, ondan da önce İlkçağ Roması’nın ve ondan da daha önce başka deneyimlerin gösterdiği, bilimsel etkinliğin gerisinde insan kaynaklarına verilen değerin etkili olduğudur. Yeterince yanılma ve hata yapma bir araya gelerek bir doğru üretmediğinde bir bölgede özgün fikir ve bilim oluşmaz. Yanılma ve hataya tahammülü olmayan insanlar her şeyi dışarıdan ve hazır almaya alışmış insanlardır bir bakıma. Oysa bugün örneğin uçakların uçabilmesinin nedeni geçmişte uçma denemelerinde ödenmiş maliyetli bedellerdir. Bu bedellere yanılma veya hata da denilebilir. Alexandre Koyré, Karl Popper, Thomas Kuhn, Imre Lakatos ve Paul Feyerabend gibi bilim felsefesinin önde gelen düşünürlerine göre, yanılma ve hataya dayanmayan öğrenme gerçekte öğrenme değildir. Günümüzde dünya hazırcılığa ve tembelliğe o denli alışmıştır ki, çocukların her şeyi ebeveynlerinden beklemeleri gibi yetişkin insanlar da yaşamın yanılmasız ve hatasız olması gerektiğine ikna olmuşlardır. Çocuklarını eleştiren ebeveynlerin gerçek yaşamda mükemmel işleyen bir düzen talep etmeleri aslında çocuklarının yaptıklarını gerekçelendirmekten başka bir şey üretmemektedir. Bu nedenle bilim ve eğitim ileriye gidememektedir. Sözgelimi Alain Deneault’nun insanların zekâca gitgide gerilemeye başlamış olmalarını toplumsal deneyimlerin ve bireyselleşme kültürünün insanları tembelleştirmesine bağlaması boşuna değildir. Deneault’nun saptamasına göre çalışkan ve zeki bilim insanları tarih boyunca bundan daha talihsiz bir dönemde yaşamış değillerdir. Modern kimyanın kurucusu Antoine-Laurent de Lavoisier’in hemen Fransız ihtilalinden sonra, Giardano Bruno’nun hemen bilimsel devrimden önce, Şehabeddin es-Sühreverdî’nin Kudüs’ün fethinden biraz sonra ve Sokrates’in dürüst olduğu için öldürülmesine üzüldüklerini söyleyenler her gün birçok bilim insanının hayatıyla kolayca oynamaktan çekinmemektedirler. Bilimin ne olduğunu bilmeyince onun hakkında atıp tutmak herhalde bir o kadar kolay olmaktadır. Hele de kahramanlık ve başarı öykülerine sığdırılan bilimsellik imajının altı büsbütün boş olduğunda bilime verilen önem daha da artmış gibi yapılabilmektedir. Jean Baudrillard’ın üniversite kavramına getirdiği eleştirilerde görüldüğü üzere Deneault da popüler Amerikan kültürünü itham etmektedir. Fakat bu ithamda ve başkalarında da bir kolaycılık ve indirgeme var gibidir. Örneğin aydınlanmanın getirdiği ölçüsüz seçkincilik kitleleri dışlamasaydı belki de insanlar Amerikan rüyasına mecbur kalmayacaklardı.
Dünyadaki derin ekonomik krizin nedeni kısmen üretimsiz geçen son 25 yıl ve bütünüyle üretimsiz geçen Pandemi sürecidir. Bunun anlamı insanlık için talihsiz bir dönemin yaşanıyor olmasından ziyade bazı toplumlar için talihli bir döneme girildiğidir. Her şeyin kötüye gittiğini söyleyenler de mutlaka bir şeylerin peşindedirler. Dünyada Arjantin gibi üretimle hak etmediği şeyleri kabul ederken kendi toplumsal alım gücünü gözeten toplumlar da vardır. Bu ülkede ortak refahtan nasiplenen insanların sayısı korunmaktadır ki bir gün topluma güven zedelenmesin. Ekonomik kriz zamanlarında insan kaynaklarına saygıyı korumaya dikkat eden toplumlar bilim üreterek yakın zamanda refaha geçiş için bazı avantajlara sahip olacaklardır. Bu nedenle insanlığın bir kısmı için kriz olan dönem başka bir kısmı için fırsat yaratabilmektedir. Robert Putnam’ın yazdıklarına bakılırsa ABD ve Kanada’nın dışarıdan göç kabul etmesinin nedeni de yetişmiş insanları değerlendirmek istemesidir. Dünyada bazı toplumlar insanlarından kolayca vazgeçebilirken bazıları da insanlarına özellikle değerli olduklarını hissettirmeye çalışabilmektedir. İki tavrın bilim ve eğitim kavramlarından anladıkları aynı olmasa gerektir.
Bilim ve eğitimin önemli olması insan malzemesinin ve kaynağının değerli olduğu anlamına gelmektedir. Sanal dünyaların gerçek yaşamı baskılamasının yanlış olduğunu bilmek de insan kaynağına sahip çıkmak demektir. İnsan olmaksızın hiçbir şeyin anlamı yoktur. Uzmanların yorumuna göre, insanın değerli olmadığı Nepal, Sri Lanka ve Sudan gibi toplumlarda bilim sözde önemli olabilir, ama gerçekte önemsizdir. Bu gibi toplumlar için bilim önemsiz bir ayrıntıdır. İnsan da bilim ve eğitim de sadece konuşulmak için vardırlar.
04 Ekim 2024 14:08
09 Ekim 2024 01:01
01 Ekim 2024 22:48
06 Ekim 2024 21:34
01 Ekim 2024 17:29
06 Ekim 2024 20:54
05 Ekim 2024 13:12
01 Ekim 2024 19:24
09 Ekim 2024 10:39
05 Ekim 2024 19:52