Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Kırmızı Işıklara Yakalanmak Sendromu ve Sevgi Üzerine

Muhammet Özdemir

Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 21 Eylül 2021 20:35 - Okunma sayısı: 1.440

Kırmızı Işıklara Yakalanmak Sendromu ve Sevgi Üzerine

Kırmızı Işıklara Yakalanmak Sendromu ve Sevgi Üzerine

2021 yılının çok beğenilen (hit) pop şarkılarının neredeyse tamamında bir duygu kırılması ve yaşama karşı bir dargınlığa rastlanmaktadır. Mutlaka örnek vermek gerekirse, Irmak Arıcı’nın Güya’sı ve Ziynet Sali’nin Efkârım Var’ından Hande Ünsal’ın Gönder Gelsin’ine, Ayla Çelik ve Hakan Altun’un ortak Seviyoruz Hâlâ’sından Funda Arar’ın Gerisi Bende’sine değin bütün pop şarkılarında yaşama karşı bir çeşit hayal kırıklığı, yetersizlik ve sitem güçlü bir şekilde seslendirilmektedir. Türkiye’de pop müzik genellikle eğlence müziği olarak bilinmektedir ve bazen hüzünlü sözler de içermektedir, ama ilk kez 2021 işleyiş pratiği, içerisinde protest niteliği öne çıkarmaktadır. Bunun neden böyle olduğu üzerinde biraz düşünüldüğünde insanların yaşam deneyimleriyle ilgili ortak bir eksiklik hissine ulaşılabilmektedir. Eksikliği hissedilen şey sevgidir. İnsanlar günlük yaşam pratiklerinde sevgiyi yaşayamıyorlar. Aslında daha doğrusu şöyle: Sevgiyi ve sevmeyi bilmiyorlar! Ayrıca sevmekten korkuyorlar ve sevmemeyi tercih ediyorlar. Bu köşe yazımda sevmeyi bilmemekten kaynaklanan olumsuz deneyimlerle trafikte sürekli kırmızı ışıklara yakalanmak arasında bir ilişki kuracağım.
Müzisyenlerle ilgili Batılı yaygın literatürde “kırmızı ışık sendromu” şeklinde Türkçeye çevrilebilecek bir sinir kontrol sistem rahatsızlığı var. Rosie Bennet’in tanıtımına göre, aynı zamanda müziğin paradoksu olan bu durumu ilk elden hisseden müzisyenler bedenlerinin adrenalin kontrolü ve müzik icrasının görev rasyonelleştirmesi sırasında kontrol başarısızlığı veya rasyonelleştirme başarısızlığına düşerler. Sahnede yüksek farkındalıkla bir performansa girişildiğinde müzisyenler bir anlamda bedenleriyle akılları ve duyguları arasında bölünürler ve korkuya kapılırlar. Kimi zaman anında toparlanamayan ve üstesinden gelinemeyen bu duruma “kırmızı ışık sendromu” denilmektedir. Bennet bu vakıanın müzisyenlerle sınırlı olmadığını ve yaşamayı ve sevmeyi öğrenmek gibi insan yaşamının temel becerileriyle de ilgili olduğunu dolaylı olarak saptamaktadır. Kırmızı ışık sendromu, her şeyin farkında olan bedenle ilgili bir sorundur. İnsan aklı ve duyguları ise özellikle son yıllarda telaşla var olmaya başladılar. Bu ne demek? İnsan bedeninin toplam algıları, akıl ve duyguların yönlendirme altındaki kuruntulu durumlarına kendi hafızasıyla isyan ediyor. Beden, müzisyenin aklını ve duygularını sahnede güvenerek bedeninin hafızasına bırakabilmesi gibi bütün insanlardan kendisine biraz güven talep etmektedir. Bu arada kısaca beden, insan derisi veya vücudu olmayıp, bu vücudun algılayarak söze tercüme etmeksizin biriktirdiklerinin toplamı anlamına gelmektedir.
2020 ve 2021 olayları geriye doğru sarıldığında, dünyada korona, göç ve ekonomi krizlerinin, özel olarak Türkiye’de ise, korona, göç ve ekonomik krizlerinin yanı sıra orman yangınları ve sel felaketlerinin öne çıktığı hatırlanabilir. Bunların renklerle ilişkileri muhtemelen hep ihmal edilmiştir. Sözgelimi 2 yıldır her günün akşamında yayınlanan Koronavirüs Türkiye Haritasında vaka sayıları ve riskin yüksek olduğu bölgeler kırmızı renkte gösterildi ve gösterilmeye de devam ediyor. Hastanelerde “kırmızı alan” riskli hastaların yönlendirildiği odaları gösteriyor. 2021 yaz yangınlarında yeşil bitkiler haftalarca kırmızı alevlerle göründüler. Sel felâketlerinde su hep kızıl veya çamurlu aktı. Bu kadar kırmızıyla ilişki içinde kalmak, insan bireyinin bu renk hakkında düşünmesine yol açıyor. Kırmızı, ateş, ıstırap, öfke ve korkunun rengi. Britanyalı 17. yüzyıl filozoflarının bütün felsefelerini akılcılara karşı üzerine dayandırdıkları bir renk: Kırmızıyı görmeyen birine sözcüklerle nasıl anlatırsın? Orhan Pamuk’u şöhretli kılan ilk romanı bence “Benim Adım Kırmızı” (1998) idi ve yakınlarda da “Kırmızı Saçlı Kadın”ı (2016) yayınladı. Kırmızı, reddedilmeyi ve yeşil ise buyur edilip benimsenmeyi simgeliyor. Kaynağı elbette modern kültür ve özellikle İngiltere. İngilizce Google’a sorulduğunda, Antikçağda savaş, refah ve güçle özdeşleşmiş kırmızı ortaçağda Hıristiyanlıktaki kanla birleşiyor ve teolojik bir anlam kazanıyor. Seküler dönemde ise, sevgi, ihtişam ve güzellik kırmızıyla ifade ediliyor. Şu durumda kırmızı, çelişkili bir renk olmuyor mu? Sevgi kırmızı iken felâketler nasıl kırmızı renkle hayatımızın her anını baskılıyor?
Araç kullanırken sürücülerin en sevmedikleri anlar kırmızı ışığa yakalandıkları anlardır. Hatta birçok sürücüde tam anlamıyla “kırmızı ışık sendromu” bulunmaktadır ve bunu çözmek için birçok yerde “yeşil dalga”dan söz edilmektedir. Saatte şu kadar hızla yeşilden geçerseniz kırmızı ışıklara yakalanmaksızın devam edebilirsiniz diye. 2021 hit pop parçalarında görünür olan sitem ve protest yoğunluğu bir şekilde ustalıkla iki insan arasındaki aşk ilişkisi veya sevgi iletişimine yedirilmiş görünüyor. Oysa insanın kendi sosyal doğasına yabancılaşarak hem yalnızlaşması hem de zaman zaman tek-başınalaşması; bir de bunun insanların birbirlerine kötü davranmaları nedeniyle bir savunma mekanizması şeklinde gerçekleşmesi protesto ediliyor. İnsan, sosyal olduğunda kandırılıyor ve mutsuz oluyor, yalnız kaldığında da bunu sürdüremiyor ve yine yalnız oluyor: O halde neden yaşam var? 2021’nin bütün hit pop parçaları bunu adeta haykırıyorlar. 1970 ve 1980’lerde arabesk müziğin yaptığına benzer bir protest durumu var ki, ben bunun sürücülerin kırmızı ışığa yakalanmaları, müzisyenlerin kırmızı ışık sendromları ve son 2 yılda kırmızı ışığa çok maruz kalmakla sonuçlanan felâketlerle birleştirerek anlayabileceğimizi düşünüyorum. Sevgiye inancın kaybolmasıyla kırmızının bir kâbus haline gelmesi birbiriyle çok fazla örtüşüyor. Bedenin kendini iletişimde (sevgide) güvende hissedememesi tam olarak kırmızıya denk gelmektedir. Belki de modern kültür ve kapitalizm çöküyor. Çünkü sevgi bütün yaşam olarak, kırmızı ışıklar da her kavşak olarak alınırsa, her daha iyi olma ve yükselme sürecinde kırmızı ışıklara takılmak bugünü ifade ediyor. Yeşil ise bedenin istediği güvenli dünyadır. Bu durumda sevgi veya sevmek nasıl ve ne olacak?
Bir süredir Instagram’da hikâyelerimde kırmızı ışıklarda durduğum esnada denk gelen 2021 hit pop parçalarını paylaşıyorum. Bunu spontan yapıyorum. Yoğun ilgi görüyor. Bu arada kırmızı ışıkla hit parçaların bir araya geldiği anları araç kullanan sürücülere değil de yanlarındaki yolculara öneririm. Benim Instagram hesabım muhammet_ozdemir34 ve beni takip ederek bu deneyime katılabilirsiniz. Ayrıca Youtube’da beden felsefeleri adlı youtube kanalımdaki videolarımda bu konuyu özellikle işliyorum. Söz konusu sosyal medya hesaplarımdaki arkadaşlarımla karşılıklı bir diyalogumuz mevcut ve bu diyaloglarda benim gördüğüm de adına “kırmızı ışık sendromu” diyemedikleri, ama hep onunla ilişkilendirilebilecek olumsuzluklar yaşadıkları. Müzisyenlerdeki adrenalin ve rasyonelleştirme kontrolüyle burada sevginin akış yerine manipüle edilmiş ve günlük yaşamda toplumsallaşmaktan korkan bireyin zihnine koşullu kılınması birbirine benzemektedir. Sevgi ve sevmek, birbiriyle yaşamda bir araya gelmelerini ve yaşama katılmayı hesaplı yönetmeye çalışmayan unsurların samimi davranışlarını imlemektedir. Bunu da bir dahaki yazıya bırakıyorum.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Fikir Yazıları Yazıları