Başkası Adına Utanmak
Gabriel Garcia Marquez’in bir eserinde, işlediği bir suç nedeniyle gökyüzünden utanıp bir daha asla yukarı bakamayan bir adamın hikayesi anlatılır. Hikâyenin ilginç yanı ise aslında bu adamın değil, en yakın arkadaşının suç işlemiş olmasıdır. Adam, arkadaşının işlediği suçtan öylesine utanç duyar ki kendi yaşamını zehredeceğini bile bile utanç duymaya devam eder. Hikâyede bir insanın diğeriyle özdeşleşmesinin izleri sürülürken, diğeri adına utanç duyma olgusu oldukça dramatik şekilde belirginleşir.
Yapıp ettiklerimizden utanç duymak doğal bir tepkidir. Toplum kurallarına aykırı bir eylemde bulunduğumuzda, bunun bir karşılığı olacağını biliriz. Çoğu kez bu karşılık bir cezaya indirgenir. Oysa duygusal olarak kendimizi cezalandırdığımız anlar da söz konusu olur. Utanç bu cezalardan belki de en yaygın olan tepkidir.
Mahalle baskısından veya sosyal etkiden bağımsız bir utanç duygusu yok denecek kadar azdır. Çünkü utanmak, diğerleriyle etkileşimimizin sonucudur. Toplum içine girip insanlara alıştıkça kendi davranışlarımızın sınırlarına erişmek isteriz. Kendimizi diğerlerine daha iyi sunabilmek için aslında sahip olmadığımız karakter özelliklerini öne çıkarır, bunlarla diğerlerini etkilemeye çalışırız. Bazı durumlarda sahip olunmayan karakter kırıntıları, diğerleri tarafından fark edilir ve bir şekilde yalan bir hayat yaşadığımız yüzümüze vurulur. Bu durum utancın derin bir hali olan “yıkıcı utanç” halini besler. Belçikalı Sosyal Psikolog Werner’e göre diğerlerine yalan söylediğimizde çeşitli hayali bilişsel şemalar geliştiririz. Bu şemalar gerçek hayatla ne denli ilişkili ise yalan o denli güçlü olur ve bu yalanın diğerleri tarafından fark edilmesi zorlaşır. Ancak yalan fark edildiğinde yıkıcı utanç devreye girer. Bir süre kendimizi tüm sosyal etkileşimden uzak tutarız; bu durumda sessizlik önemli bir bilişsel başa çıkma mekanizmasıdır. Zamanla insanlar, bizim onlara yalan söylediğimizi unutmaya başlar. Ancak utanç duygumuz bir süre daha devam eder; ta ki her şey unutulana ve artık utanma duygumuzu yitirene kadar…
Utanç duygusunun kritik bir formu olan “başkası adına utanma” oldukça üst düzey bir duygudur. Öncelikle diğeriyle yani utanılacak işi yapanla yüksek düzeyde empati kurmanız gerekir. Empati sayesinde diğerinin hangi nedenlerle böylesi bir eyleme giriştiğini anlayabiliriz. Buna karşın Gert H. Mueller, başkasının işlediği suç adına toplum içinde üzüntü duyanların olabileceğini, ancak çok azının bu suç nedeniyle utanç duyacağından bahseder. Diğeriyle empati duygusunun olmadığı anlarda yaşananlar nedeniyle üzüntü duyulmasının birkaç nedeni vardır. Öncelikle suçu işleyenin çaresizliğine odaklanırız. Suçu işlemekten başka çaresi olmadığına kanaat getirdiğimizde onun için üzülürüz ve en hafif ceza ile bu süreci atlatmasını umarız. Bir parktaki kadın şiddetine tanık olan Kadir Şeker’i ve onun başına gelenleri az çok hatırlarız. Kadir Şeker olayı toplumu birkaç şekilde etkiledi. İlkin bir haksızlığı önlemenin verdiği ahlaki doğruluk toplumda yankı buldu. Ancak kadına şiddeti önlemek için bir insanın hayatına son vermek, önemli bir suç olarak kabul edildiğinden Kadir Şeker yasalarca suçlu bulundu. Üçüncüsü Kadir Şeker’in başına gelenlerden haberdar olanlar, artık benzer bir suça şahit olduklarında kendilerini geri çekmeye başladılar… Söz konusu etkileşimlerin sayısı çoğaltılabilir. Ancak benzer etik ikilemlerin sayısı arttıkça toplumsal ayrışmanın da artacağı unutulmamalıdır.
Başkası adına utanma davranışında suçu işleyen kişinin sosyal statüsüne de odaklandığımız olur. Topluma yön veren bir liderin işlediği suç veya yanlış bir eylemi sonucu onun adına üzüntü duyup utanmak oldukça yaygındır. Buna karşın utanılacak davranışın sıklığı arttıkça artık diğeri adına utanç duymaz, ona tahammül ettiğimiz için kendimizi suçlarız. Çoğu siyasetçi toplum önünde defalarca rezil olmasına karşın hala hiçbir şey olmamış gibi topluma hitap etmeye devam edebilir. Bu durumda siyasetçi adına üzülmek veya utanç duymak yerine, kendi adımıza üzülmek belki de daha mantıklı bir eylemdir. Çünkü onları dikkate aldığımız zaman diliminde yapabileceğimiz onca verimli iş varken zamanımızı bir siyasetçinin manipülasyon, spekülasyon veya palavralarına harcamanın mantıklı bir açıklaması olmayacaktır. Zamanında geldiği konumu siyasete borçlu olan ve tek yapabildiği şeyin her durumda kendisini oraya getiren siyasi konjonktürü övmek olduğunu düşünen insanlarla yolum kesişmişti. Onlarla geçirdiğim her dakika utanç duyardım; onlar adına kendimden utanırdım. Çünkü onlarla harcadığım zaman diliminde yapabileceğim onca iş varken değerli vaktimi boş sohbetlerle harcamak kendimden utanmamı sağlıyordu…
Pek çoğumuz kamera şakalarını izlerken diğeri adına utanç duyar. İzlediğimiz görüntüdeki insanı tanımasak da asında bir şeylerin ters gittiğini ve görüntüdeki olağanüstü durumun istemeden yaşandığından haberdarızdır. Oysa içimizden gelmese de kamera şakalarına güleriz. Hatta canı çok yanan insanların acılarını içimizde hisseder, bazen onları yaptıkları akıl dışı eylemler için eleştiririz. Pek çok kamera şakasında, şaka mağduru veya faili için utandığımız da olur. Aşağılık kompleksinin özel bir türü olan bu durumda biz, kamera şakasında başına garip olaylar gelen insanlardan daha üstün olduğumuzu ve aynı durumda kalsak böylesi bir olayı asla yapmayacağımızı düşünürüz. Diğerini bizden aşağıda konumlamak narsisist bir eylem olarak görülebilir. Onları küçük görerek kendimizi erişilmez bir konuma getirdiğimizde, diğeri adına utanç değil bir tür haz duygusu hasıl olur. Başkasının hatasına sevinmek veya diğerinin hatasından zevk almak da denilen bu durumun literatürdeki karşılığı “Schadenfreude”.
Başkasının hatasından haz aldığımızda, diğeri adına utanma duygumuz en alt seviyededir. Onun adına utanç duyuyormuş gibi görünüp aslında onun yaşadığı talihsizlik için içten bir haz alırız. Ancak bunu herkese karşı yapmayız. Diğerinin yaşadığı negatif durumdan haz almak için onun bir nefret objesine dönüşmesi gereklidir. Diğerinden ne denli nefret edersek, onun başına gelen olumsuzluklardan o ölçüde zevk alırız. Buna karşın diğerine ne denli acırsak ve kendimizi ona karşı üstün görürsek, onun yaptığı eylemi maruz görme ihtimalimiz artacaktır. Yine de her durumda acıdıklarımız adına utanç duymayız; utanacağımız kişi ile bir tür etkileşim olmalıdır. Yani bu kişi ile özel bir tür gönül bağımız varsa onun yaptığı olumsuzluğu bertaraf etmeye çabalarız, belki telafisi olur ümidiyle onun adına utanırız. Bu utanç halinin çevremizde bilinmesini isteriz. Çevremizin onaylamadığı davranışı sergileyen diğeri adına bizim utanç duymamız, çevremizin bizi onaylayacağına yönelik yaygın kabulümüzdendir.
Toplumdan onay almak adına başkalarının işlediği suçlara üzülmek, yüzeysel bir özgecilik olarak kabul edilebilir. Buna karşın bizim bahsettiğimiz utanç duygusu, daha derin, daha içsel bir etkileşimdir. Çoğu kez hiçbir çıkar beklemeksizin diğeri adına üzülür, onun adına utanır ve bu durumdan kimseyi haberdar etmeyiz. Durumuna üzüldüğümüz çok arkadaşımız olmuştur. Yaşadığı utancı paylaştığımız yakınlarımızda olmuştur. Ancak hiç tanımadığımız birinin yaşadığı utanç adına üzülmek veya o utanmasa da onun yerine mahcup olmak oldukça zor ve üst düzey bir davranıştır.
Psikoloji-Sosyal Psikoloji11 Kasım 2024 10:10
Psikoloji-Sosyal Psikoloji06 Ekim 2024 20:44