Prof. Dr. Murat ÖZDEMİR Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Kategori: Eğitim Bilimleri - Tarih: 02 Ekim 2020 18:41 - Okunma sayısı: 2.190
Ortaöğretimde Yapısal Sorunlar Üzerine Bir Değerlendirme
Prof. Dr. Murat ÖZDEMİR
Hacettepe Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
Twitter: @muratozdemir_
Milli Eğitim Temel Kanununa göre ortaöğretim, ilköğretime dayalı, en az dört yıllık zorunlu, örgün veya yaygın öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim kurumlarını kapsayan bir öğretim kademesidir. Ortaöğretimin amaç ve görevleri arasında ortaöğretim düzeyinde asgari ortak bir genel kültür vermek yoluyla öğrencilerine fert ve toplum sorunlarını tanımak, çözüm yolları aramak ve ülkenin ekonomik, toplumsal ve kültürel yönden kalkınmasına katkıda bulunmak şuuru ve gücünü kazandırmak yer almaktadır. Bununla birlikte ortaöğretimin bir diğer amacı öğrencilerini çeşitli program ve okullarda ilgi ve yetenekleri doğrultusunda ve nispetinde bir üst eğitim kademesi olan yükseköğretime, hayata ve iş alanlarına hazırlamaktır. Bu iki temel amacın gerçekleştirilmesi sürecinde öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçları ile toplumun ihtiyaçları arasında bir denge sağlanmaya çalışılmaktadır.
Ülkemizde ortaöğretimdeki okulları üçlü bir sınıflandırma içerisine almak ve incelemek mümkündür. Bunlardan ilki genel ortaöğretimdir. Genel ortaöğretim kurumları ilköğretime dayalı en az dört yıllık zorunlu eğitimle öğrencilere genel kültür kazandırmayı; bununla birlikte öğrencilerini ilgi, istek ve kabiliyetleri doğrultusunda yükseköğretime ve hayata hazırlayamaya çalışmaktadır. Bir diğer ortaöğretim türü mesleki ve teknik ortaöğretimdir. Mesleki ve teknik ortaöğretim de yine ilköğretime dayalı en az dört yıllık zorunlu eğitim yoluyla öğrencilerine ortak bir genel kültür kazandırmakta, bununla birlikte genel ortaöğretimden farklı olarak öğrencilerini bir mesleğe ve çalışma hayatına hazırlayamaya gayret göstermektedir. Ortaöğretim kurumları arasında İmam-hatip liseleri de yer almaktadır. İmam-hatip liseleri ise imamlık, hatiplik ve Kur’an kursu öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere Milli Eğitim Bakanlığı [MEB] tarafından açılan ortaöğretim sistemi içinde öğrencilerini hem mesleğe hem de yükseköğretime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır.
Yukarıda sıralanan okul türlerini örgün eğitim kurumları içerisinde değerlendirmek mümkündür. Bununla birlikte ortaöğretim düzeyinde ülkemizde yaygın eğitim faaliyetleri de yürütülmektedir. Yaygın eğitim genel itibariyle örgün eğitim yanında veya dışında düzenlenen eğitim faaliyetlerinin tümünü kapsamaktadır. Ortaöğretim düzeyinde yaygın eğitim faaliyetleri Açık Öğretim Lisesi üzerinden yürütülmektedir. Açık öğretim lisesi yüz yüze eğitim yapan örgün eğitim kurumlarına devam edemeyen, örgün eğitim çağını geçiren ve liseye devam ederken açık öğretim lisesine geçmek isteyen öğrencilere hizmet vermektedir. Bununla birlikte yaygın eğitim kapsamında yine ortaöğretim düzeyinde Mesleki Açık Öğretim Lisesi de faaliyet göstermektedir. Mesleki Açık Öğretim Lisesi örgün eğitim kurumlarına devam edemeyen, örgün eğitim çağını geçiren ve lise veya meslek lisesine devam ederken mesleki açık öğretim lisesine geçmek isteyen öğrencilere hizmet vermektedir. Yaygın eğitim kapsamında faaliyet gösteren bu liselerde meslek dersleri eğitimi yüz yüze gerçekleştirilmektedir.
Ülkemizde ortaöğretimin yönetiminde MEB merkez teşkilatı bünyesinde yer alan Ortaöğretim Genel Müdürlüğü [OÖGM] ile Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü [MTEGM] sorumlu birimlerdir. Her iki genel müdürlük, eğitim odaklı politika belgeleri çerçevesinde ortaöğretim hizmetlerinin planlanması, uygulanması ve denetlenmesi süreçlerini yönetmektedir. Türkiye’de ortaöğretimin tarihsel gelişiminde Tanzimat sonrası eğitim politikaları belirleyici olmuştur. Nitekim Tanzimat okulları olarak adlandırılan rüştiye, idadi ve sultaniler başta olmak üzere yabancı dilde öğretim yapan kolej ve azınlık okulları günümüzdeki ortaöğretim sisteminin temellerini teşkil etmektedir. Cumhuriyete geçiş öncesinde Osmanlı Devleti’nde ortaöğretim kurumları arasında medreseler (orta kısmı), idadiler, sultaniler ve öğretmen okulları bulunduğu görülmektedir. Cumhuriyetin ilanı sonrasında ise ortaöğretim hizmetlerinden sorumlu birim(ler)in çeşitli adlar aldığı görülmektedir. Bunlar arasında Orta Tedrisat Dairesi, Ortaöğretim Umum Müdürlüğü, Ortaöğretim Genel Direktörlüğü ve bugünkü adıyla Ortaöğretim Genel Müdürlüğü bulunmaktadır.
Türkiye’de tarihsel olarak ele alındığında ortaöğretimin yapılandırılması ve eğitim hizmetinin niteliğinin geliştirilmesi amacıyla özellikle Cumhuriyete geçişle birlikte çabaların yoğunluk kazandığı görülmektedir. Bu çabalar arasında Heyet-i İlmi toplantıları oldukça önemlidir. Gerçekleştirilen ilk Heyet-i İlmiye toplantısında “Sultani” adı “Lise” olarak değiştirilmiş, liseler bir ve iki devreli olacak şekilde iki kademeye ayrılmıştır. İkinci Heyet-i İlmiye’de ise lise öğretiminin altı yıla çıkartılması tartışılmış; Kız liselerinin de öğretim süresi bakımından erkek liselerine eşit olması kararlaştırılmıştır. Ayrıca ortaokul ve liselerin üçer yıllık okullar olması kararlaştırılmış 1 Eylül 1924 tarihinde bir devreli liseler “Orta Mektep” olarak isimlendirilmiştir. Nihayet gerçekleştirilen üçüncü Heyet-i İlmiye’de liselerin sayıca artırılması yönünde kararlar alındığı görülmektedir. Benzer şekilde meslek okullarının da sayılarının artırılması yönünde bir tavsiye kararın da alındığı görülmektedir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile ortaöğretimde faaliyet yürüten İdadiler de genel lise statüsüne dönüştürülmüştür. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaöğretimde dikkat çeken bir gelişme ise başta Eskişehir, İzmir, İstanbul ve Konya’da açılması planlanan daha sonra 1955 tarihli TBMM bütçe kanunu ile Samsun ve Diyarbakır’ın da eklenmesiyle birlikte toplam altı adet yabancı dilde eğitim veren Kolejlerin (Maarif Kolejleri) açılması olmuştur. Adları daha sonra Anadolu Lisesi olarak yeniden değiştirilen bu okullarda orta ve lise kısımları bir arada tasarlanmış ve hazırlık sınıfıyla birlikte bu okullarda öğrenim süresi yedi yıl olarak belirlenmiştir.
1960’lı yıllarında ortalarından itibaren uygulamaya koyulan planlı büyüme dönemliyle birlikte ortaöğretim konusunda çeşitli gelişmeler dikkat çekici olmuştur. Örneğin ülkemizde öğrencilerin genel ve mesleki ve teknik okullara dağılımı konusu sürekli gündemde olmuş, bu amaçla çeşitli çalışmalar yapılmış ancak 1986-1987 öğretim yılı istisna olmak üzere tüm eğitim öğretim dönemlerinde arzu edilen denge bir türlü sağlanamamıştır. Özellikle 1980 sonrasında ortaöğretimin yeniden yapılandırılması ve bununla ilgili diğer hususlar sürekli olarak gündemde olmuştur. 80’sonrasında bina ve derslik yetersizlikleri, şube mevcutlarının fazla oluşu, laboratuvar araç ve gereçleri konusu, kütüphane sorunları ile yönlendirme süreçlerinde karşılaşılan sorunların çözümü için çaba gösterilmiş olup, bu çabaların halen gündemde olduğu görülmektedir.
Günümüzde ortaöğretimde süregelen temel problemlerden biri ortaöğretime erişimdir. Nitekim MEB 2019-2023 Stratejik Planında ortaöğretime katılım ve tamamlama oranının artırılması temel hedefler arasında sıralanmaktadır. Bu kapsamda gerçekleştirilmiş olan yoğun çabalar neticesinde ortaöğretimde okullaşma oranın her yıl tedricen arttığı görülmektedir. Örneğin 2009-2010 eğitim öğretim yılında ortaöğretimde okullaşma oranı %65 iken bu oranın ortaöğretimin zorunlu hale gelmesinin de bir sonucu olarak 2018-2019 eğitim öğretim yılında %84’ün üzerine çıkmıştır. Bununla birlikte kız ve erkek öğrenciler arasındaki okullaşma oranındaki farkın, liselerin zorunlu hale gelmesiyle birlikte kapanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle ortaöğretimde zorunlu eğitime geçişle birlikte eğitimin genellik ve eşitlik ilkesinin işler hale gelmesine önemli bir katkı sunduğu söylenebilir. Diğer yandan ortaöğretimde okullaşma konusunda iller arasında farklar olduğu dikkat çekmektedir. MEB verileri ortaöğretimde net okullaşma oranının en yüksek Bolu, Rize ve Isparta olduğunu, buna karşın okullaşma oranının en düşük olduğu illerin ise Muş, Ağrı ve Şanlıurfa olduğunu ortaya koymaktadır. Bu verilere dayalı olarak ortaöğretimde okullaşma konusunda henüz ülke sathında bir standarda ulaşılamadığı anlaşılmaktadır.
Ortaöğretimde yaşanan kronik sorunlardan bir diğeri ise devamsızlık konusudur. MEB verileri ortaöğretimde öğrenim gören öğrencilerin 20 gün ve üzerindeki devamsızlık oranının yıllar içerisinde düşüş yaşadığını ortaya koymaktadır. Örneğin 2015-2016 eğitim öğretim yılında tüm okul türlerinde 20 gün ve üzerinde devamsızlık yapan öğrenci oranının genel ortaöğretimde %31, mesleki ve teknik ortaöğretim ile Anadolu imam hatip liselerinde %40 dolayındadır. Diğer yandan 2018-2019 öğretim yılında genel ortaöğretimdeki devamsızlık oranı %23’e düşerken, mesleki ve teknik ortaöğretimde devamsızlık oranı %39 civarındadır. Bu verile ışığında mesleki ve teknik ortaöğretimde öğrenciler arasında devamsızlık sorununun gündemdeki yerine koruduğu anlaşılmaktadır.
Yaşanan bir diğer problem de ortaöğretimde yaşanan sınıf tekrarlarıdır. Genel itibariyle ortaöğretimde gözlenen sınıf tekrarı ağırlıklı olarak 9uncu sınıflarda görülmektedir. Nitekim MEB 2018 Yılı İdare Faaliyet Raporu 9. Sınıflarda sınıf tekrarı yapan öğrenci oranın %10 dolayında olduğunu ortaya koymaktadır. Buna mukabil bu oran 10. Sınıflarda %4.6, 11. Sınıflarda %1.5 buçuk ve nihayet 12. Sınıflarda %0.6 düzeyindedir. Bu veriler ortaöğretimde sınıf tekrarı oranının sınıf düzeyi arttıkça düşme eğilimine girdiğini göstermektedir. Ancak mesleki ve teknik ortaöğretimde sınıf tekrarı oranı genel ortaöğretime oranla daha yüksektir. Nitekim 2018-2019 öğretim yılında mesleki ve teknik ortaöğretimde sınıf tekrarı oranı 9. Sınıf düzeyinde %33.3 şeklinde gerçekleşmiştir.
Ortaöğretimin diğer bir kronik sorunu eğitim ve öğretimden erken ayrılma şeklinde kendini göstermektedir. Son yıllarda yapılan kimi çalışmanın bir sonucu olarak ortaöğretimde okulu terk oranlarının giderek azalma eğilimine girdiği gözlenmektedir. Örneğin Avrupa İstatistik Ofisi verilerine göre 2013’de %37.5 olan okulu terk oranı 2018 yılı itibariyle %31 düzeyine düşmüştür. Karşılaştırmaları verilere bakıldığında ise Türkiye’de ortaöğretimde okul terk oranının gelişmiş ülkelere oranla halen yüksek seyrettiği görülmektedir.
Ülkemizde ortaöğretim düzeyinde devam eden ve kamuoyunun gündeminde yer alan konular arasında toplumsal cinsiyet sorunları, engellilik ve mültecilerin eğitime erişimleri öne çıkmaktadır. Bu konular genel itibariyle eğitimde sosyal içerme (kapsama) ana başlığı altında değerlendirilmektedir. Eğitimin bir hak olduğu gerçeğinden hareketle tüm dünyada ve tüm eğitim kademelerinde eğitime erişim sorunlarının sıkça tartışıldığı ve devletlerin bölgesel ve küresel çapta eğitime erişimde imkan ve fırsat eşitliğini sağlayabilmek amacıyla gayret gösterdikleri söylenebilir. Tüm veriler Türkiye’de kız ve erkek çocukların okullaşma oranındaki farkların giderek kapandığını ortaya koymaktadır. Diğer yandan diğer eğitim kademelerinde gözlenmekte olduğu gibi ortaöğretim kademesinde de engelli öğrencilerin eğitime erişim sorunları gündemdeki yerini korumaktadır. Ülkemizde son yıllarla yapılan kimi çabaların bir sonucu olarak engelli öğrencilerin kaynaştırma eğitimi yoluyla eğitime erişim imkanları artırılmaya çalışılmaktadır. Burada dikkat çeken konu; yapılan iyileştirmelerde bir felsefe değişikliğinin yaşandığı yönündedir. Diğer bir ifadeyle günümüzde eğitim hizmetinin sunumunda engellilerin sistemle bütünleştirilmesi düşüncesi giderek terk edilmekte, tam aksine sistem, engelli öğrencilerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yeniden yapılandırılmaktadır. Yaşanan bir diğer problem ise özellikle yaşanan iç savaşlar nedeniyle ülkemizde misafir etmiş olduğumuz mültecilerin eğitime erişimleridir. Bu konuda MEB’in mültecilerin eğitim hakkı ve eğitime erişim sorunlarının aza indirilmesi amacıyla çalışmalar yürüttüğü görülmektedir.
Ortaöğretimde yaşanan problemlerin çözümüne yönelik olarak son süreçte MEB’in çeşitli politika belgesinde niyet beyanında bulunduğu dikkat çekmektedir. Bunlar arasında 2023 Eğitim Vizyonu önemlidir. 2023 eğitim vizyonunda ortaöğretim odaklı olarak başarılmak istenen hedefler sıralanmıştır. Bu hedeflerden ilki ortaöğretimde öğrencilerin ilgi, yetenek ve mizaçlarına uygun esnek modüler bir program ve ders çizelgesi yapısına geçilmesidir. Bunun yanı sıra akademik bilginin beceriye dönüşmesinin sağlanması da ikinci bir hedef olarak belirlenmiştir. Vizyon belgesinin üçüncü hedefi ise okullar arasındaki başarı farkının azaltılması şeklinde belirlenmiştir. Dördüncü hedefin ise okul pansiyonlarında hizmet standartları oluşturulması yoluyla hizmet kalitesinin artırılması olduğu görülmektedir. Bununla birlikte yine vizyon belgesinde ortaöğretimin yönetimi başlığı altında fen ve sosyal bilimler liseleri, imam hatip ortaokulları ve liseleri ile mesleki ve teknik eğitime yönelik kimi hedefin belirlenmiş olduğu dikkat çekmektedir.
Kaynaklar
Murat Özdemir, Eğitim Yönetimi, Anı Yayıncılık: Ankara
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu
430 Sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu
652 Sayılı MEB’in Görev ve Teşkilatı Hakkında KHK
Uluslararası İnsan Hakları ve Çok Hakları Odaklı Bildirge ve Sözleşmeler
MEB Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği
MEB Stratejik Planları
MEB 2023 Vizyon Belgesi
MEB İstatistik ve Verileri
MEB Şura Kararları
Kalkınma Planları
TEDMEM 2019 Eğitim Değerlendirme Raporu
ERG Türkiye’de Ortaöğretimde Kapsayıcı Eğitim Durum Analizi
UNICEF Ortaöğretimde sınıf tekrarı, okul terk sebepleri ve örgün eğitim dışında kalan çocuklar politika önerileri raporu
MEB, Türk Eğitim Sistemi ve Ortaöğretim, Ortaöğretim Genel Müdürlüğü, 2015
04 Ekim 2024 14:08
09 Ekim 2024 01:01
01 Ekim 2024 22:48
06 Ekim 2024 21:34
06 Ekim 2024 20:54
01 Ekim 2024 17:29
05 Ekim 2024 13:12
01 Ekim 2024 19:24
09 Ekim 2024 10:39
05 Ekim 2024 19:52