Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Kadının Ders Kitaplarındaki Durumu

Mustafa SOLAK

Kategori: Eğitim Bilimleri - Tarih: 08 Mart 2020 17:58 - Okunma sayısı: 1.686

Kadının Ders Kitaplarındaki Durumu

1926 tarihli Medeni Kanun’un gerekçesinde dinlerin sadece bir vicdan işi olduğuna, yasaların günü ihtiyaçlarına göre yapılması gerektiğine dair şunlar yazılıdır:

“İnsanlık yaşamı, hergün hatta her an esaslı değişikliklerle karşı karşıyadır. Bunun değişikliklerini, yürüyüşünü hiçbir zaman bir nota çevresinde saptamak ve doldurmak mümkün değildir. Kanunları dine dayalı olan devletler kısa bir zaman sonra ülkenin ve ulusun ihtiyaç ve isteklerini karşılayamazlar. Çünkü dinler değişmez hükümler belirtirler. Yaşam yürür; ihtiyaçlar hızla değişir, din kanunları, kesinlikle ilerleyen yaşamın önünde biçimden ve ölü sözcüklerden fazla bir değer, bir anlam ifade edemezler. Değişmemek dinler için bir zorunluluktur. Bu bakımdan dinlerin sadece bir vicdan işi olarak kalması günümüz uygarlığının esaslarından ve eski uygarlıkla yeni uygarlığın en önemli ayırt edici özelliklerinden birisidir…Yüzyılımızın devletini ilkel siyasal kuruluşlardan ayıran niteliklerin birisi de toplumun kaderine uygulanan kanunların akılcı bir zihniyetle hazırlanıp tedvin edilerek konulmasıdır…Yaşamın gereklerine uymayan gelenek ve göreneklerde isrardır ki, uluslar için felakete neden olur. Bu saydığımız kanunlarda esas din ile devletin mutlak biçimde ayrılığıdır…Kuşku yoktur ki, kanunların amacı herhangi bir gelenek ve görenek veya yalnız vicdanla ilgili olması gereken dinsel hükümler değil, siyasal, toplumsal, ulusal birliğin her neye mal olursa olsun güvencesi ve tatminidir. Yüzyılımız uygarlığına mensup devletlerin ilk ayırıcı nitelikleri din ile dünyayı ayrı görmektedir. Bunun tersi, devletin kabul ettiği din esaslarını kabul etmeyen kimselerin vicdanlarını baskı altına almak olur. Bunu yüzyılımızın devlet anlayışı kabul edemez. Din, devlet gözünde vicdanlarda kaldıkça saygındır ve temizdir. Dinin hüküm halinde kanunlara girmesi tarihin akışında çoğu kez hükümdarların, zorbaların, güçlülerin keyif ve isteklerini tatmine aracı olması sonucunu getirmiştir. Dini dünyadan ayırmakla yüzyılımızın devleti, insanlığı tarihin bu kanlı sıkıntısından kurtarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdanı ayırmıştır. Özellikle çeşitli dinlere mensup uyruklara sahip devletlerde tek bir kanunun bütün toplumda uygulanma yetkinliğini kazanabilmesi için bunun dinle ilişkisini kesmesi ulus egemenliği için de bir zorunluluktur. Çünkü kanunlar dine dayanırsa, vicdan özgürlüğünü kabul zorunluluğunda bulan devlete, çeşitli dinlere girmiş uyrukları için ayrı ayrı kanun yapmak gerekir…Türk ulusunun yüksek temsilcisi olan büyük Meclis'in uygun bulmasına ve onayına sunulan Türk Medeni Kanunu Tasarısı yürürlüğe konulduğu gün ulusumuz onüç yüzyılın kendisini çeviren hastalıklı inançlarından ve kargaşadan kurtulmuş, eski uygarlığın kapılarını kapayarak yaşam ve verimlilik getiren çağdaş uygarlığın içine girmiş bulunacaktır.

Adalet Bakanlığı bu Kanunu hazırlamakla devrim ve tarih önünde ulusal görevini yapmış ve Türk ulusunun gerçek çıkarlarını dile getirmiş olduğunda şüphe etmemektedir.”

Müfredat, ders kitaplarında kadın hakları konusunda geriye gidildi. Bazı ders kitaplarındaki metin ve görsellerde, kadın çalışma hayatından ziyade evde gösterildi, ev kadını ve anne olarak betimlendi. Kocaya çok eşlilik, kocanın boş ol sözüyle boşama, üvey kızla babanın evlenmesi gibi hususlar kitaplarda ve fetvalarda mevcut. Ders kitaplarında Medeni Kanun’un ruhuna aykırı durumunu gösterelim.

Evlenmeden boşanmaya sosyal hayatın düzenleyicisi olarak din

8.sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitabında yabancısı olduğumuz “Muamelat” kavramına rastlıyoruz. Muamelat; “insanlar arasındaki hukuki, beşeri ve sosyal ilişkileri düzenleyen hükümler” olarak tanımlanıyor.

“Bu ayetlerde borç alıp vermek, alışveriş yapmak, evlenmek, boşanmak, miras, suçlar ve cezalar gibi sosyal hayatla ilgili bir takım hükümler yer almaktadır.”[1]

Evlenmeden boşanmaya, mirasa, borçlanmaya, mülkiyete, yani sosyal hayatın tüm hususlarının İslam hukukuna düzenlenmesi isteniyor. Bu durumda modern hukuku devreden çıkarılmak istendiği anlaşılmaktadır.

MEB, kölelik ve cariyeliği savunuyor mu?

10.sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitabında “Din ve Aile” başlığında evliliğin önemi, içinde köle ve cariyenin de geçtiği Nur Suresi 32. ayetle anlatılıyor. Kitapta diyor ki:

“Kura’nda ‘Aranızdaki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanlarla evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler,  Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.’ ayetiyle evlilik teşvik edilir.”[2]

Kadın evlenmeye kendi karar verebilecek mi?

10.sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitabında evlilik engelinin bulunmamasına dair Nisa Suresi 23. Ayet’e atıf yapıldığı şu cümle geçmektedir:

“İslam’da kişinin kendi üst ve alt soyuyla; yani annesi, kızı, kız torunu, halası, teyzesi, erkek kardeşlerinin kızları, kız kardeşleri gibi yakın akrabalık bulunan kişilerle evlenmesi engellenmiştir.”[3]

Erkek, kadınlar akraba değilse birden fazla kadınla evlenebilir

Fıkıh ders kitabında geçici evlenme engelleri de şöyle sıralanmıştır:

“• Müslüman erkek müşrik kadınla, Müslüman kadın da Müslüman olmayanlarla evlenemez.

  • Evli olan ya da iddet bekleyen dul kadınla evlenilemez.
  • Koca üç talakla boşadığı kadınla evlenemez.
  • Bir kadın bir erkekten fazla kişiyle, aynı anda evlenemez.
  • Bir adam aynı anda kadının teyze, hala ve kız kardeşi ile evli olamaz.”[4]

“Fıkıh Okumaları” ders kitabında erkeğin kadının iki akrabasıyla birden evlenmesi evlenme engellerinden biri olarak sayılmış ve şöyle denmiştir:

“Bu durum, erkeğin birden fazla kadınla aynı anda evli olması hâlinde geçerli olan bir evlenme engelidir. Örneğin iki kız kardeşin veya hala ve yeğeninin ya da teyze ve yeğeninin aynı anda bir erkeğin nikâh altında olmaları yasaklanmıştır. Ancak bu şekilde olan iki kadından evli olduğu kadın ölür ya da onu boşarsa diğeri ile evlenebilir.”[5]

Boşama yetkisi kocaya ait

Talak yani boşanma Fıkıh kitabında şöyle düzenlendi:

“Boşanma (talak), evliliğin son bulmasıdır. Talak, taraflar arasındaki evlilik bağını sona erdirir. Evliliği bitirecek boşama işlemi, ‘Aramızdaki evlilik bitti, seninle boşandım.’ gibi açık (sarih) bir sözle veya ‘Artık senin eşin değilim. Ben senden ayrıldım.’ gibi içinde boşama ve talak kelimesi geçmeyen fakat boşanma kastıyla üstü kapalı (kinayeli) söylenen cümlelerle de gerçekleşebilir.”[6]

“Koca üç talakla boşadığı kadınla evlenemez” ifadesinden de anlaşılacağı üzere boşama hakkı kocanındır ve mahkemeye başvurulmadan boşanmanın önü açılıyor.

Anneleri ile zifafa girilmeyen üvey kızlarla evlenilebilir

Evlenilmesi “haram” kılınanlar arasında üvey kızlar ile de evlenilemeyeceğine dair verilen ayet, Fıkıh Okumaları kitabında şu şekilde yer almıştır:

“Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız –eğer anneleri ile zifafa girmediyseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur-, öz oğullarınız karıları, iki kız kardeşi (nikah altında) bir araya getirmeniz ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır ve çok merhamet edicidir.”[7]

Bir yandan üvey kızla evlenmek, sürekli evlenme engellerinden sayılmakta diğer yandan “anneleri ile zifafa girmeme” şartıyla üvey kızla evlenilebileceğinden bahsedilmektedir.

Miras payı Medeni Yasa’ya değil ayete göre

Fıkıh kitabında “Mirastan kimin ne kadar pay alacağı bizzat Kur'an-ı Kerim tarafından belirlenmiştir. Hak sahiplerine belirlenen paylar Kur’an-ı Kerim’in gösterdiği doğrultuda verilmelidir.”[8] İfadesi yer almaktadır.

Kadının “açmasına izin verilen avreti; yüzü, bilekleriyle birlikte elleridir”

İmam Hatip Ortaokulu Temel Dini Bilgiler 8. sınıf kitabında da var. [9] erkek ve kadınlar için avret yerlerine dair şöyle bir hüküm verilmiştir:

“Kadının, mahrem olmayan erkekler yanında açmasına izin verilen avreti; yüzü, bilekleriyle birlikte elleridir. Erkeğin açabileceği yerleri ise göbeği ile dizkapağı arası dışında kalan vücûdudur.”[10]

Elbise, karşı cinsin dikkatini çekmemeli

Yine bu kitapta elbisenin “karşı cinsin dikkatini çekmek amacı taşımadan” giyilmesi belirtilmektedir.[11]

Elbisenin karşı cinsin dikkatini çekmek amacı taşıdığına kim hüküm verecek? Şeriat komisyonu mu? Dini adap komisyonu mu?

Kadın, eşinin sevmediği kimseleri evinize sokmamalı ve hoşlanmadığı kimselerle konuşmamalı

Aile içi haklar ile ilgili olarak da kocanın istemediği kişilerle kadının konuşmamasının kocanın hakkı olduğu Tirmizî’den rivayet edilen peygamberin hadisine şu şekilde dayandırılıyor:

“Sizin kadınlarınız üzerindeki hakkınız, sevmediğiniz kimseleri evinize sokmamaları ve hoşlanmadığınız kimselerle konuşmamalarıdır. Dikkat edin! Onların sizin üzerinizdeki hakları ise yedirmek ve giydirmek hususlarında ihsanda bulunmanızdır.”[12]

Kadın konuşmasını istemediği halde erkek istediğiyle konuşabilecek ama tersi olamayacak. Kadının isteği yedirilmek ve giydirilmekle sınırlanıyor.

Mezheplere göre avret yeri farklılığı

Bu vurguyu pekiştirmek üzere de peygamberin baldızı Esma’nın ince bir elbise giymiş olması karşısında peygamberin sözüne dayandırılan “Ey Esma! Bulûğa erdikten sonra kadının –yüz ve ellerine işaret ederek- şu ve şundan başka yerlerinin (başkaları tarafından) görülmesi doğru olmaz” ifadesi örnek verilmiştir. Kadının yabancı erkekler karşısında avret yeri “yüzü, elleri ve –Hanefi mezhebine göre ayakları hariç- bütün vücududur. Şâfiîler dahil diğer mezhep fakihlerine göre kadının ayakları da avrettir.”[13] Kadının avret yeri Hanefilik’e ve diğer mezheplere göre değişmektedir.

Kürtaj “cinayettir” yaklaşımı

Kürtajın dince yasaklandığına dair şu ifadeler geçiyor:

“İslam, annenin hayatını doğrudan etkileyecek tıbbi bir zaruret bulunmadıkça anne karnındaki çocuğun düşürülmesini veya aldırılmasını kabul etmemektedir.”[14]

Tecavüze uğrayıp hamile kalan kadının konumu açık kalmakta, açıkça yöneticilerin tecavüz edenin çocuğunun doğmasına yönelik sözleri onaylanmaktadır. Kitapta cenini herhangi bir döneminde öldürmek, düşürmek, aldırmak “cinayet” olarak görülmüş, bunu kasten yapanların cezası üzerinde farklı fıkıhçıların görüşlerine yer verilmiştir. Kimine göre cezası, “cinayet işlemiş birine verilen ceza gibidir.” Bazılarına göre “tam diyettir.” Ceninin müdahale ile öldürülmesi ve çıkarılması, bazı fıkıhçılara göre, yalnızca annenin hayatını kurtarmak için dahi uygun görülmemiştir.[15]Böyle bir durumda anne veya çocuktan birinin sağlığı tehlikeye girdiğinde hangisi tercih edilecektir?

Sorunun yanıtı yoktur. Açıkça kimi siyasetçinin dile getirdiği “cenin değil anne ölsün” anlayışına karşı çıkılmamaktadır. Dahası farklı fıkıhçıların görüşlerine yer verip de tartışmayı ortada bırakması öğrencinin kendine doğru geleni inanabileceği yönünde ucu açık görüş ortaya atmaktır. Bu durumda cenini aldıran cinayet suçuyla yargılanabilecek, diyet ödeyebilecek veya başka bir ceza uygulayabilecektir.

Taşıyıcı annelik dini açıdan “caiz görülmemiştir.”[16]

Estetik yasak

Estetik konusunda da şunlar belirtilmiştir:

“İslam'da, insanın doğuştan getirdiği özellik ve şeklinin değiştirilmesi ve bu amaçla yapılacak her türlü estetik ve tıbbi müdahale fıtratı bozma olarak kabul edilmiş ve yasaklanmıştır.”

Dahası estetik ameliyatlar “güzel görünmek ve dikkat çekmek” için yapıldığında “haram” sayılmıştır.”[17]

Tekfir eden (dinden çıkan) erkekse Müslüman bir kadınla evlenemez

“Akaid” ders kitabında mümine tanınan haklara dair şunlar yazılıdır:

“Müslüman muamelesi görür. Müslüman bir kadınla evlenebilir. Kestiği hayvanın eti yenir, zekât ve öşür gibi dinî vergilerle yükümlü tutulur. Ölünce de cenaze namazı kılınır, Müslüman mezarlığına defnedilir. Eğer bir kimse inancını diliyle ikrar etmezse ona, Müslüman’a özgü bu tür hükümler uygulanmaz.”[18]

Peygamber cariyenin kendi sahibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yarış ettiklerini görmendir”[19] diye yanıtlar.

MEB, bu diyaloğu imanı anlatmak için mi sunmuştur? Yoksa cariyeliği, hadise dayanarak meşru mu görmektedir?

MEB, bu sorulara yanıt vermelidir.

Dinini ve ahlakını beğendiğiniz dünürün oğluna kızınızı vermezseniz yeryüzünde fitne ve bozgunculuk olurmuş

Peygamberden hadis sunulmuştur:

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ‘Dinini ve ahlakını beğendiğiniz bir kimse size dünür olarak gelirse kızınızı ona nikahlayın. Böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve bozgunculuk olacaktır.’ Ey Allah’ın Resûlü! Dediler: ‘Eğer o kimsede mal ve denklik olarak bir eksiklik olursa ne olacak? Buyurdular ki: Üç kere ‘Dinini ve ahlakını beğendiğiniz size gelirse kızınızı onunla mutlaka nikahlayın.’ ”[20]

Tarih yazıcılığında kadının rolü çıkarıldı

‘Türklerde Tarih Yazıcılığı’ başlığı altında ele alınan kadınların tarih yazıcılığındaki rolü üzerine iki paragraf, 2017 yılında kaldırıldı. Bu paragraflarda tarih sürecinde kadının ve kadın tarih yazıcılığının yeri ile kadın tarihi alanında çalışmalar yapan öğre­tim üyesi Serpil Çakır’ın sözleri yazılıydı.[21]

Ayrıca tarih yazımına ayrılmış bölümde 4 görselden 3’ünde kadın figürlerine yer verilirken, 2017 yılından sonra ders kitaplarında yer alan 6 görsel tamamen erkek figürleri içermektedir. Kadınlara özel olarak ayrılan tek başlık olan ‘Türk toplumunda kadının yeri’ de kaldırıldı.

[1] Sabahattin Nayir, Abdullah Açık, Muhammet Beyazal, Hatice Büşra Paksoy, Ortaokul Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 8, T.C. MEB Yayınları, Ankara, 2018, s.123. Ders kitabını şu bağlantıdan indirebilirsiniz: http://www.eba.gov.tr/ekitap?icerik-id=6508.

[2] Recai Doğan, Ortaöğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 10, Nev Kitap, Ankara, 2018, s.75. Ders kitabını şu bağlantıdan indirebilirsiniz: http://www.eba.gov.tr/ekitap?icerik-id=6328.

[3] Doğan, age, s.76.

[4] Orhan Çeker, Saffet Köse, Abdullah Kahraman, Servet Bayındır, İbrahim Yılmaz, Recep Özdirek, Adnan Memduhoğlu, Hasan Serhat Yeter, Editör: Recep Özdirek, Fıkıh, 2. Baskı, MEB Yayınları, Ankara, 2019, s.157.

[5] Abdullah Kahraman, Servet Bayındır, Recep Özdirek, Adnan Memduhoğlu, İbrahim Yılmaz, Ahmet Özdemir, Fıkıh Okumaları, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2019, s.105. Her ne kadar kitapta tarih yazmasa da 2018 basımında yazmaktadır ve kitap, MEB’in sitesindeki güncel halidir. Ders kitabını şu bağlantıdan indirebilirsiniz: http://dogm.eba.gov.tr/panel/upload/etkilesimli/pdf/fok.pdf

[6] Fıkıh kitabı, s.158.

[7] Fıkıh Okumaları, s.104.

[8] Fıkıh kitabı, s.159.

[9] Fatimetuzzehra Kurt, Sevde Hızlı, Nihal Soydaş, Mustafa Yıldız, Zeliha Karaağaç, İmam Hatip Ortaokulu Temel Dini Bilgiler İslam 8, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2018, s.14

[10] Aynı yer.

[11] Aynı yer.

[12] Age, s.17.

[13] Fıkıh Okumaları, s.124-125.

[14] Age, s.162.

[15] Age, s.163.

[16] Age, s.161.

[17] Age, s.159.

[18] Murat Kılavuz, Nihat Morgül, Veli Karataş, Eba Müslim Yaşaroğlu, Ed. Ahmet Saim Kılavuz, Akaid, 2. Baskı, MEB Devlet Kitapları, Ankara, 2019, s.27.

[19] Age, s.39.                                          

[20] İmam Hatip Ortaokulu Temel Dini Bilgiler İslam 8, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2018, s.29.

[21] Behçet Önder, Ortaöğretim Tarih 9 Ders Kitabı, Bir-Yay Kitapçılık Yayıncılık, Ankara, 2016, s.38.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Eğitim Bilimleri Yazıları