340 milyon nüfuslu ABD, dünya ekonomi pastasının yüzde 24’ünü yiyor. Yani gezegenin yüzde 5’i kadar nüfusu olan Amerika, pastanın yüzde 24’ünü ele geçirmiş. 1.4 milyar nüfuslu Çin ise yüzde 10’luk pazar payına sahip. Dünyanın yüzde 20 kadarı Çin’de yaşamakta. Bu ülke her yıl yüzde 10 büyüme kaydediyor. Önümüzdeki 20 yıl içinde dünyanın tüm şirketlerinin 4’te 1’i Çinlilerin olacak...
ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya gibi ülkeler Çin’in hızlı (agresif) büyüme modelinin altında kalacaklarını şimdiden gördükleri için her türlü sinsi planlarını uygulamaya sokuyorlar.
AB ülkelerinde satılığa çıkan firmaların yüzde 90’ına Çinli holdingler talip oluyor. AB’nin önde gelen ülkelerinin çarşı-pazarlarını kabaca dolaşın. Her yerin Çinliler tarafından ele geçirilmiş olduğunu fark edersiniz.
Çin, Asya, Afrika, Avrupa ve Amerika kıtasında ne kadar şirket, fabrika, liman, havaalanı varsa topluyor.
Bizim ülkemiz son 40 yılda dünyadaki gelişmenin farkına pek varamadı. Koalisyonlar, darbeler, ekonomik krizler, depremler, terör olayları derken dijital dünyanın estirdiği rüzgarları anlayamadık.
1990’larda evlerimize giren çarçur özel TV kanalları bizi İvedikleştirdi. Reha Muhtar stili habercilik yapıldığı için insanlar hiçbir şekilde küresel olayları algılayamadı.
Dünya hızla kod yüklü cihazların, fabrikaların kontrolüne giriyor. Bizde “kod, yazılım, dijital, robotik, endüstri 4.0” sözlerini edenlere dengesiz, kaçık gözüyle bakılmakta.
1980’lerden itibaren evlerimize girmeye başlayan çamaşır makinesinin gelişim aşamalarını fark edebilsek geleceği de tahmin edebileceğiz. Bugün her evde bulunan çamaşır makineleri insan gibi düşünüp karar vermektedir.
Okullarımızda hala Himalaya Dağının yüksekliği, Hamburabi Kanunları, Aztekler, Lidyalılar, Sümerler, logaritma, radyonun çalışma prensibi gibi konuları faydasız bilgileri öğretmeye devam ediyoruz.
Veterinerden, mühendise kadar toplumun geniş kesimlerinin yazılım, kodlama, uygulama (aplikasyon), makine yapan makineler konusunda bilgi sahibi olması icap etmektedir.
Çin, çalışkanlığıyla, disipliniyle her türlü sağlık sorununu, virüsleri yok etmeyi becerecektir. Her engel onları daha agresif yapmaktadır. Çin’i övdüğüm sanılmasın. Onların vahşi kapitalist sistemine hayran da değilim. Sadece şunu anlatmaya çalışıyorum: Çin her ürünü çok ucuz fiyata sunarak bizi üretimden alıkoymaktadır. 1982 yılında ilk bilgisayar faresi IBM tarafından 1500 Dolara satışa sunuldu. Bugün Çin 0.5 Dolara fare satmaktadır.
Çin, Türkiye’nin üretebildiği 5000 kadar eşyanın (gerecin) tümünü 3’te 1 fiyata sunabilmektedir. Bu konuda herhangi bir önlem aldığımızı da göremiyorum. Kolumdaki saati Çin’den nakliye dahil 1 Dolara aldım. Web üzerinde fiyatı görünce aklım almadı. Deneme yapayım dedim. 1 ay sonra ürün geldi. Bu durumu görünce 20 yıl sonra Çin’e tamamen teslim olacağımızı hissettim.
Çin’den virüs gelir mi diye soranlar ekonomik kuşatmayı artık görmelidir. Evlerde kullandığımız 50 kadar eşyanın üzerinde Türk malı yazıyor. Ama bu malların içindeki parçaların yüzde 86’sı artık Çin’den geliyor.
Bu yazıyı moral bozmak için yazmadım. Sadece şunu söyleyeyim. Yazılım dünyasına uzak durduğumuz sürece Çin bizi soymaya devam edecek.
Günlük hayatta kullandığımız 30 kadar yazılımın hiç biri Türk malı değil.
02 Aralık 2024 21:54
02 Aralık 2024 22:54
01 Aralık 2024 19:03
01 Aralık 2024 13:19
02 Aralık 2024 13:05
02 Aralık 2024 21:30