Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

EMEK SEVGİSİ, EMEĞE KARŞI DÜRÜSTÜLÜK

Yaşamdaki olaylara somut yaklaşıldığında, sorunun çözümüne doğru yön verilebilir. Doğanın insana sunduğu iyiliğe saygılı olma emeğe sevginin bir göstergesidir.

Kategori: Felsefe-Mantık - Tarih: 12 Aralık 2019 01:56 - Okunma sayısı: 1.996

EMEK SEVGİSİ, EMEĞE KARŞI DÜRÜSTÜLÜK

EMEK SEVGİSİ, EMEĞE KARŞI DÜRÜSTÜLÜK

Yaşamdaki olaylara somut yaklaşıldığında, sorunun çözümüne doğru yön verilebilir. Doğanın insana sunduğu iyiliğe saygılı olma emeğe sevginin bir göstergesidir. İnsanın, bir başka insanın emeğine saygı duyması ya da insan savurganlığı yapmaması, başkasının emeğinden çıkar sağlamaması emeğe karşı dürüstlüktür. Emeğe dürüst olmak, hak ihlali yapmamaktır. Ahlakın ve demokrasinin başlıca unsurlarından biri emeğe ilgidir, emek sevgisidir. Bu yazıda, bazı başlıklar altında emek sevgisi ve emeğe karşı dürüstlük probleminden söz edilecektir.

Okul uzmanlaşmış emeğe hazırlar

Okul, sistematik çalışma alışkanlığını geliştiren biricik yerdir.  Okul, insana sistematize edilmiş bilgileri sunarak, insanı uzmanlaşmış emeğe hazırlar. Sistemleştirilmiş bilgiyi öğrenme ve sistemli çalışma alışkanlığı, insana anadilini özgün biçimde kullanma, bilimsel dünya görüşü savunma, belleğini etkin kullanma becerilerini kazandırır. Düşün düzeyinin yükselmesine dayalı bu bilişsel farkındalık ve sorgulayan karakter okul yıllarında oluşur (Kalinin, 2006). Eğitbilimsel açıdan yorumlanacak olursa bu dönem, kritik öğrenme yaşantılarının gerçekleştiği dönemdir. Bir başka deyişle, kritik dönem, öğrenilmesi beklenen bilişsel, duyuşsal ve devinişsel öğrenmelerin, öğrenilmesi gereken yaş ve dönemde öğrenilmesidir. Böylece tamamlanması gereken gelişim görevleri oluşur. Öğrencinin bağımsız çalışması, araştırma-inceleme alışkanlığı edinmesi, entelektüel ilgilerini oluşturması, not sistemiyle başarısının değerlendirilmesi kendi emeğiyle varolduğu anlamına gelir. Bu kazanılması gereken önemli bir gelişim görevidir. Aynı zamanda demokratik birey olma sorumluluğudur.

Öğretmenlerin emek süreci

Buyruk (2015) bir praksis olarak öğretmenlik eyleminin[1], bilinçli bir faaliyet olarak özgürleştirici bir praksise dönüşme potansiyelini içinde taşıdığını belirtir. Dolayısıyla öğretmenlik, hem geçim sağlamanın bir aracı, hem “dünyaya nedensellik sağlayan” bir iş hem de yaratıcı, dönüştürücü bir eylemdir. Yazar “öğretmen emeğinin dönünüşümü” adlı çalışmasında, kapitalizmin değişen koşullarıyla birlikte öğretmenlerin emek süreçlerinin daha fazla denetim altına alınırken, sahip oldukları göreli özerkliklerinin yanı sıra mesleklerinin dönüştürücü potansiyelinin de yok olduğuna dikkat çeker. Yazara göre öğretmenler, konumları itibariyle “dönüştürücü entelektüeller”dir. Yıldız (2014) öğretmenliğin dönüşümü adlı çalışmasında idealist öğretmenden, geç kapitalizmin pedagoji mantığına hizmet eden sınava hazırlayıcı teknisyene dönüşümünü ekonomik yönleriyle analiz eder. Ayrıca neoliberal politika ve uygulamalar, toplumdaki tüm hizmetlerin metalaştırılması ve piyasalaştırılmasına dönük girişimleriyle bütün kamusal alan ve süreçleri kökten etkilemiştir (Yıldız ve diğ.2014). Öğretmenin sorun çözerken doğal ve dürüst olması, kendini de dikkatle gözlemesi gerekir. Öğrencilerin en iyi anıları biz öğretmenlerle geçirdikleri yaşantılardan oluşuyorsa, o zaman öğretmenin başarısından söz edilebilir.  

Edebi Metinlerde Emeğin tarihi

Makal (2008) aydınların ve akademinin emek evrenine ilgisinin demokrasinin önemli unsurlarından biri olduğunu ifade eder. Edebiyat, çalışma olgusunu en çok yansıtan sanat dalı olarak nitelenebilir. Dickens’ın bazı romanları, çalışma yaşamını yansıtan ilk eserler arasındadır. Örneğin, yazarın İngiltere’de Endüstri Devrimi sonrası dönemin sosyal sancılarını yansıtan Zor Zamanlar adlı romanı, yıpratıcı-öldürücü fabrika ortamı, sendikal örgütlenme mücadeleleri, işverenlerin bunları bastırma çabaları, iş kazaları ve Yoksul Yasaları da olmak üzere; işçi sınıfının karşı karşıya kaldığı çalışma ve yaşama koşullarını etraflıca resmetmektedir. Ayrıca ülkemizde Orhan Kemal’in 1947 tarihli Grev adlı hikâyesi, Reşat Enis’in Afrodit Buhurdanında Bir Kadın ve Sarı İt adlı romanları, Ertem Göreç’in Karanlıkta Uyananlar filmi örnek verilebilir (Makal, 2008). “Victor Hugo’nun Paris’i, Charles Dickens’ın Londra’sı, Zola’nın maden ocakları hiçbir ‘nesnel’ incelemenin yapamayacağı kadar canlı bir atmosfer taşır günümüze.” Danacıoğlu, akt. Makal, 2008). Endüstri Devrimi orta sınıfa belli bir güç kazandırdıysa da bu sınıfın insanları sahip olmaları gereken siyasal, sosyal ve eğitimsel haklardan yoksun bırakılmışlardı (Gutek, 2006).

Söz Beyaz Perdede!

Yönetmenliğini Alexander Smolyanov’un üstlendiği 2019 yapım yılı Güller Ülkesi: Damascena / Damascena: The Transition adlı biyografik-drama türündeki film emek ve sevgi ilişkisini konu almaktadır. 5-8 Aralık 2019 tarihinde Ankara’da, 9. AB İnsan Hakları Film Günleri’nde izlediğim bu film, insanın, hayal ve çok çalışmayla her şeyi başarabileceğini konu alıyordu. Techo adındaki bir çiftçi, gül yağı damıtma fabrikasını kurar. Kendisini, ülkesi Bulgaristan’ın gül yağı üretiminde Dünya’da öncü ülkelerden biri olmasına adar. Ülke, komünizmden liberal ekonomiye geçiş dönemindedir. Bu nedenle, farklı pazar ilişkileri oluştuğundan ülke göç verir. İnsanlara, “göçün, çağdaş kölelik” olduğunu söyleyen Techo, halkını, ülkelerinde kalarak üretime katılmaya ikna eder. Ülkesindeki bireysel mülkiyet alışkanlıklarıyla mücadele eder. Kollektif çalışma ve üretimle başarı elde edilir. Bulgaristan, hayalini kurduğu, “Güller Ülkesi” olur.   

Kadının aile içinde ev içi emeği (ücretsiz emeği)

Toplumsal rollerin cinsiyetçi bir temelde sürekli yeniden üretilmesiyle, kadının doğaya yakın, edilgen, tüketen ve özel alana ait kavramlarla tanımlanması, erkeğinse kamusal alana ait olarak anlamlandırılması sınırları keskin alanlar yaratmakta, kadının tarih boyunca görünürlüğünü örten bir unsur olarak varlığını sürdürmektedir (Karakaya, 2018). Oxfam’ın raporuna göre eğer tüm dünyada ücretsiz ev işleri tek bir şirket tarafından yapılsaydı, bu şirketin yıllık cirosu 10 trilyon dolara ulaşırdı. Bu ciro da Apple şirketinin yıllık cirosunun 43 katına denk gelmektedir. Ev içi emeğin piyasa değerinin büyüklüğünü düşününce kadının yaşadığı istihdam sorunu başlı başına adaletsizliktir (Taşcıer, 2019).

Sonuç olarak,

Kalinin (2006) toplumun sınıflara ayrılmasıyla, doğal olarak ahlakın da sınıf temeline oturduğunu, sınıflı bir toplumda, hiçbir zaman sınıf dışı ya da sınıf üstü bir eğitimin varolmadığını belirtir. Yüreklilik ve mertlik, köylülerin, işçilerin sahip olduğu temel değerler iken, emek sevgisi de, herkesin yani her bireyin, çalışırken en iyi emek başarısı için çabalamasıdır. Ahlakın başlıca unsurlarından biri emeğe sevgidir. Toplum, olanı korumayı öğrenip yeteri kadar üretme ve üretilenleri koruyabildiğinde ihtiyaca göre her şeye de sahip olabilir.  Emeğe dürüst olmak, başkasının emeğini sömürmeme, başkasının emeğinden geçim veya çıkar sağlamama anlamlarını içerdiğinden her iş’in emeğine saygı en önemli toplumsal bilinçtir. Duhm (2009, s.101) “kapitalizmde korku” adlı çalışmasında, bu duruma çözüm sunar: “Ne zaman ki insan, meta fetişizmini iyice kavrar, toplumsal güçlerde kendi faaliyetini ve kendi gücünü yeniden bulur ve ne zaman ki “yabancılaşmış bilinci”ni, “yabancılaşmanın bilinci”ne dönüştürmeyi başarır; işte o zaman kurtulabilir ve kendini toplumsal özne olarak yeniden tanıyabilir.” Boethius, felsefeye, kendi kaderini şikâyet eder. Felsefe, O’na “Sen kim olduğunu tanımaktan vazgeçmişsin, bu insanlığın en büyük hastalığıdır. Kendini unutmak zihni allak bullak eder” diye yanıtlar. Boethius’un deyimiyle insanoğlunun özündeki doymazlık yıkım ve zarara yol açar. İnsandan beklenen “emek” gibi “kendine iyi olan her şeye” saygı duymayı bilmesidir.

 

Kaynaklar

 

Boethius. (2011) Felsefenin Tesellisi. “Philosophiae Consolatio.” Humanitas. Yunan ve Latin

Klasikleri. (Çev. Ç. Dürüşken) . İstanbul: Kabalcı.

Buyruk, H. (2015). Öğretmen Emeğinin Dönüşümü. İstanbul: İletişim Yayınları.

Danacıoğlu, E. (2007). Geçmişin İzleri – Yanıbaşımızdaki Tarih İçin Bir Kılavuz. İkinci Baskı.

İstanbul:  Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

Duhm, D. (2009). Kapitalizmde Korku. (Çev. S. Şölçün). İstanbul: Kırmızı Yayınları.

Kalinin, M. İ. (2006). Devrimci Eğitim Devrimci Ahlak. (Çev. R. Sarı). İstanbul: Sorun Yayınları.

Karakaya, H. (2018). Görünmez Emek ve Ev Kadınları. Fırat Üniversitesi İİBF Uluslararası

İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi 2, 1, 73.

Makal, A. (2008). Türkiye Emek Tarihinin Bir İzdüşüm Alanı Olarak “Edebiyat.” Çalışma ve Toplum

Dergisi, 3, 15-43.

Gutek, G.L. (2006). Eğitimde Felfesi ve İdeolojik Yaklaşımlar. (Çev. N. Kale) Ankara: Ütopya

Yayınevi.

Taşcıer, G. “Kocan çalışıyor ya!” BirGün Gazetesi. https://www.birgun.net/haber/kocan-calisiyor-ya-257874 04.06.2019 tarihinde erişilmiştir.

Yıldız, A. (2014). İdealist Öğretmenden Sınava Hazırlayıcı Teknisyene Öğretmenliğin Dönüşümü.

Ankara: Kalkedon Yayınları.

Yıldız, A., Ünlü, D., Alica, Z., Sarpkaya, D. (2014). Neo-Liberal Bir Çağda Mahmut Hoca’yı   

Anımsamak: “Ben Tüccar Değil, Öğretmenim. (İçinde) s. 255-270. İdealist Öğretmenden Sınava Hazırlayıcı Teknisyene Öğretmenliğin Dönüşümü.  Ankara: Kalkedon Yayınları.

 

 

 

 

 

 

 

 

[1] Eylem, insanlar arası anlam dünyasının kurulmasında rol oynar ve özgürleşmeyi çağrıştırır. Kaynak: Halil Buyruk (2015). Öğretmen Emeğinin Dönüşümü. İstanbul: İletişim Yayınları.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Felsefe-Mantık Yazıları