Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

ÖĞRETMENLİK ÜZERİNE… 

Atatürk’ün başöğretmenliği kabul ettiği 24 Kasım 1928, 1981 yılından bu yana ülkemizde “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır. Bilindiği gibi 1 Kasım 1928 günü Atatürk dil devriminin çok önemli bir aşama olan harf devrimini gerçekleştirerek Arap harfler

Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 23 Kasım 2019 14:43 - Okunma sayısı: 1.642

ÖĞRETMENLİK ÜZERİNE… 

ÖĞRETMENLİK ÜZERİNE… 

Atatürk’ün başöğretmenliği kabul ettiği 24 Kasım 1928, 1981 yılından bu yana ülkemizde “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır. Bilindiği gibi 1 Kasım 1928 günü Atatürk dil devriminin çok önemli bir aşama olan harf devrimini gerçekleştirerek Arap harfleri yerine Latin harflerini getirmiştir. Günümüzde kimi çevreler bu konuyu dillerine dolayarak tarihle bugün arasındaki bağların koptuğunu ileri sürmektedirler Hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamız gereken bir durum, yenilikler her zaman dirençle karşılaşmışlardır. Biz bu durumu her zaman yaşarız. Kurulu düzenin devamından yana olanların karşı çıkışları bu bağlamda ele alınmalıdır. Biz öğretmenlik yaparken büyük bir sorumluluk yükleniriz omuzlarımıza. Bu sorumluluk öncelikle yaptığımız işin öneminden ve ağırlığından kaynaklanmaktadır. Bir tarafımızda “Kimseden feyz ummam, kol kanat dilenmem; kendi gök kubbemde kendim uçarım. Eğiliş boynuma esirlik halkasından ağır gelir. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.” diyen Tevfik Fikret var. Bir tarafımızda da Tevfik Fikret’in şiirlerini okuyarak fikrî temellerini oluşturan ve “Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller ister.” diyen Mustafa Kemal var.

 Öğretmenlik, toplumların geleceğini belirleyen, toplumlara yön veren bir uğraştır. Öğretmenlik toplumu dönüştürme işinin ta kendisidir. Önce nasıl bir toplumda yaşamak istediğinize karar vereceksiniz. Daha sonra yaşamak istediğiniz toplumu biçimlendirecek insan gücünü ortaya koyacaksınız. Bugün içinde yaşadığımız sorunların esas nedeni, eğitim politikalarının sürekli değişiyor olmasıdır. Bugün henüz nasıl bir öğretmen yetiştireceğimiz konusunda bir politikamız yoktur. Öğretmen okullarının kapatılarak Eğitim Fakültelerine giden sürecin sonunda küçük yaşlarda öğretmek olmak isteyen ve bu format içinde eğitimine devam eden öğretmen adaylarının yerine her üniversite mezunun kısa bir zaman diliminde aldığı formasyonla öğretmen olduğu bir noktaya geldik. Bundan daha kötüsü Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un kısa bir zaman önce açıkladığı öğretmenlerin artık formasyon almadan atanabilecek ve formasyonu atandıktan sonra alabilecek olmasıdır. Bu formasyonu hangi üniversiteler nasıl verecektir? Bu sistem uygulanırsa öğretmen niteliğinde bugünkü durumu da ararız. Oysa öğretmen yetiştirmede cumhuriyet ilk yıllarında izlenen politikaların başarılı örneklerine hepimiz tanığız. Köy Enstitülerinde yetişen öğretmenlerin efsanesi, cumhuriyetin ilk yıllarındaki öğretmenlerin fedakâr, cefakâr tutumla Anadolu’da aydınlık meşalesi oluşları romanlara konu olmuştur. Özellikle Türk aydınlanmasında önemli bir eşik olan 68 kuşağının yetişmesinde cumhuriyetin kuruluş yıllarında yetişen öğretmenlerin etkisi büyüktür.

Öğretmenlik aynı zamanda öğrenme mesleğidir. Toplumun öğrencisi olunmadan öğretmeni olunamaz. Bizler öğretirken öğreniyoruz. Öğrenme ve öğretme iç içe geçiyor. Karşımızdakiyle empati kurmadan öğretemeyiz, öğrenci olduğumuzu unutarak öğretmen olamayız.  Öğretmenlik hoşgörünün, tahammülün ve sabrın adıdır. Öğretmenlik çağdaşlaşma ve aydınlanma mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bir mum yakabilmektir karanlığa. Vatan sevgisinin ve vatan için özveride bulunmanın öbür adıdır.

Günümüze geldiğimizde aynı işyerinde aynı işi yapan öğretmenlerimiz dört ayrı statüde bulunmaktadır. Uzman öğretmen, kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmen… Bu, kabul edilebilir değildir. Çalışma barışını ve öğretmenlerin motivasyonunu bu bozan, eşit işe eşit ücret ilkesine aykırı bu duruma son verilmelidir. Güvencesiz istihdama son verilmeli, atama ve görevde yükselmede liyakat öne çıkarılmalıdır. Öğretmenlerin sosyal, ekonomik durumları yüklendikleri ağır sorumluluklara göre düzenlenmeli, tehdide, tacize, saldırıya maruz kalan öğretmelerin güvenliği sağlayacak tedbirler alınmalıdır.

Eğitim ve öğretmen toplumun aynasıdır. Bir toplum öğretmene verdiği değer ölçüsünde gelişir. Bu vesileyle Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önünde saygıyla eğiliyor, şehit öğretmenlerimizi minnetle anıyor, tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutluyorum.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Fikir Yazıları Yazıları