Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

MİKROPLASTİKLER

Fatoş Negiş Çırnaz Yazdı

Kategori: Sağlık Bilimleri - Tarih: 10 Ocak 2023 21:18 - Okunma sayısı: 1.726

MİKROPLASTİKLER

Mikroplastik, çıplak gözle görmediğimiz 5 mm’den küçük olan plastik tanelerine, mikro boncuklara verilen isimdir. Bu mikro boncuklar pestisitleri, motoryağını ve zehirli kimyasalları bünyelerinde tutabilmektedir. Biz insan oğulları, kızları, çoluk çocuk bu küçük plastik tanelerini yiyor, içiyor, suluyor, güzellik uğruna sürüyor, sonra da doğaya bırakıyoruz.

Bizimle birlikte birçok hayvan, özellikle Kargalar, Martılar ve deniz canlıları da bu mikrop plastikleri besin zannederek yiyor, hatta alışkanlık ediniyor ve hatta bu plastik atıklar nedeniyle tıkanan sindirim sistemleri besin kabul etmediğinden ölüyorlar.

Halkımız da hâlihazırda plastiklerin zararlarını bilmezken kendilerine bildirilmezken, bir de mikroplastikler yaşamımıza girdi Aslında Plastikler son 60 yıldır bizimleler. Mikroplastikler 2000'li yıllarda araştırılmaya başlandı ve bu çalışmaların sonucunda mikroplastiklerin Soluduğumuz havada, gıdalarda, İçme, sularında diş macunlarında, giysilerde, şampuanlarda, sabun ve jellerde, deterjanlarda, halı ve kilimlerde, ayakkabılarda, çantalarda bulundu ortaya çıktı.

Peki Nasıl Oluşuyorlar?

Plastik ürünlerin zaman içerisinde aşınmasıyla oluşuyorlar. Parçalanıp ufalanarak küçücük boyutlara inen mikroplastiklerin doğuya ve okyanuslara kadar taşınıyorlar. Böylece tüm canlılar için büyük bir tehlike oluşturuyorlar. Atıksu arıtma tesisleri de bunlar için çözüm olamıyor. Zira atıksu artıma tesislerindeki filtreler bu mikroplastikler tutamıyor, bu nedenle de arıtılmış suların deşarj edildiği su kaynaklarına kadar ulaşıyorlar.

Mikroplastiklerin içerdiği kimyasallar asıl problemi teşkil ediyor, çünkü bu kimyasallar henüz üretim aşamasında bünyelerine karıştırılıyor, bir kısmı da uçarak doğaya karışıyor. Bizim tüketici olarak plastikleri ayrıştırmamız, geri dönüşüm yapmamız hem bizi rahatlatıp hem de doğa için büyük bir katkı olsa da satın aldığımız, kullandığımız her şey sonunda doğaya, okyanuslara gidiyor. Çamaşır makinamızda yıkadığımız tek bir sentetik polar bir giysiden 1900 adetten fazla Mikroplastik lifin çıktığını biliyor muydunuz? Ve bu Mikroplastik lifler doğrudan kanalizasyona gitmektedir. Mikroplastikler insan eliyle yapılan her faaliyetten meydana gelebiliyor. Örneğin tarım ve bahçecilikte kullanılan plastik bir araç zamanla ufalansa da uzun yıllar boyunca aynı yerde aynı toprakta bozulmadan kalabilmektedir. Kullanım alanı (Maalesef) çok fazla olan mikroplastikler kişisel bakım ürününden, gıdalara, şişe sularından, araba lastiklerine kadar kullanılmaktadır. Dünya genelinde kozmetiklerde kullanımı yasaklanmaya başlansa da halen güneş kremlerinde, makyaj ürünlerinde, deodorantlarda kullanılmaya devam ediliyor. Plastik bir kavanozda, parlak, renkli, çekici ve masum gibi satışa sunulan bir cilt temizleme ürünü olan peeling kreminde 360 bin adet Mikroplastik barındığı aklımıza gelir miydi? Deterjan ve yüzey temizleyicilerinde ve hatta hijyenik olarak düşünülen özel bakım ürünlerini alan kadınların çantalarından eksik etmedikleri ıslak mendiller, çocuk bezleri ve kadın pedlerinde kullanılan nonwoven1 dokuda da Mikroplastik/mikroboncuklar bulunmaktadır. Bu küçücük zararlı plastik parçaların; içme suları, tuz, şeker, bal, soda, bira, balık, midye ve su ürünündeki varlığı ile ilgili olarak yapılan bilimsel araştırmalar mevcut. Yani insanların besin zinciriyle mikroplastiklere maruz kaldığı araştırmalar sonucu bilinse de henüz insan sağlığına etkileri ile ilgili bir çalışma yapılmamıştır. Ancak kesin olarak bilinmektedir ki mikroplastiklerin solunması, yutulması durumunda biriken mikroplastikler kimyasal toksik etki yaratmaktadır.

150 mikron büyüklüğündeki parçaların bağırsak epitalyumundan, dolaşım sistemine, oradan da bazı organlara geçişinin mümkün olduğu araştırmalarca tespit edilmiştir. Özellikle su damacanaları, konserveler, meyve suyu ve süt kutuları, diş kaplama malzemeleri ve hatta biberonlarda ve oyuncaklarda kullanılan polikarbon plastiklerde kullanılmaktadır. Dünya genelinde birçok Avrupa ülkesi de dahil olmak üzere benzer durumlar yaşanmaktadır. Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve Meksika’da yapılan araştırmalara göre Meksika’da incelenen 19 bal örneğinde plastik liflere, plastik parçacıklara yani mikroplastiklere rastlanmıştır. Almanya’ da süper marketlerden temin edilen 24 bira örteneğinde yapılan analizlerde biraların tümünde Mikroplastik saptanmıştır.

Bisphenol A’nın (“BPA”) ise insan beyin hücrelerinde toksik etkiler yaratığı deneysel olarak da gösterilmiştir. Hamilelik sürecinde alınan BPA’nın kız çocuklarında davranış ve duygusal sorunlara neden olduğu (Barun ve Diğerleri,2011) kadın ve erkeklerde kısırlığa yol açtığı (Rahmen ve diğerleri 2015) rapor edilmiştir. Ayrıca, tekstil emekçileri de başta silikozis hastalığı nedeniyle hayatlarını kaybederken, mikroplastikler solumaları nedeniyle de çeşitli başka hastalıklara yakalanmaktadır. Bu yeni raporlar sonrasında BPA; ABD (Obama döneminde), Kanada, Danimarka gibi ülkelerde yasaklanmıştır. Türkiye’den örnekleyecek olursak da; Türkiye’de marketlerde satışa sunulan kaya tuzu, deniz tuzu, ve göl tuzunda, yapılan araştırmalar neticesinde; deniz tuzunda 16-84 parça/kg, kaya tuzunda 8-102 parça/kg, kaya tuzunda ise 9-16 parça/kg Mikroplastik bulunmuştur. Ancak bu çalışmalara dair olarak henüz referans bir metot bulunmaktadır. Mikroplastikler taşıt araçları seyir halindeyken lastiklerde oluşan sürtünmeden kaynaklı olarak da ortaya çıkmakta ve havaya dağılmaktadır. Bu nedenle mikroplastikleri maalesef hava yoluyla da almaktayız. En korkunç olanı da mikroplatikleri şişelenmiş sularda bulunması. OrbMedia şirketinin New York Eyalet Üniversitesi’nde çalışan bilim insanların gerçekleştiği, 9 ülkenin 11 farklı markalı 250 su şişesinde yaptığı araştırmalarda satılan her litre suda insan saçından salın ebatlarda yaklaşık 10 plastik partikül tespit edilmiştir. Test edilen 250şişenin yalnızca 17 tanesinde Mikroplastik parçaya rastlanmadı. Aynı şirketin yaptığı diğer bir araştırmada (2017-2018) şişelenmiş sularda musluk sularına oranla iki kat daha Mikroplastik parçaya rastlanılmıştır.

Mikroplastikler, mikrolifler, mikroboncuklar doğrudan toprağa, akarsulara, denizlere, okyanuslara yani kısaca tüm atmosfere karışmaktadır. Mikroplastiklerin okyanus, deniz ve tatlı su kaynaklarındaki varlığı ve olumsuz etkileri yazık ki sadece son 5 yıldır tartışılagelmektedir.

İngiltere’de Manchester Üniversitesi’ndeki bilim insanlarının 2018 yılında yaptıkları araştırmada; mega kentlerden geçen nehirlerde kirliliğin daha da fazla olduğunun altı çizilerek, nehirlerde milyarlarca küçük plastik parçası olduğu sonucuna ulaşıldığını raporlamışlardır. Araştırmada Thames nehrinin belirli yerlerinde kirliliğin metrekarede 500 bin Mikroplastik parçaya ulaştığı görülmüştür. İşin vahim tarafı; mikroplastiklerin endüstriyel üretim de daha büyük plastik parçaların üretiminde de kullanılması ve bu plastik parçaların da sonunda ulaştıkların yerlerin okyanuslar olmasıdır. Sadece insan eliyle değil, su, rüzgâr gibi doğal nedenlerle de mikroplastikler okyanusu, “Sakin Deniz” bugün bir plastik okyanusu halini almış durumdadır. Yapılan araştırmalarda; Kuzey buz Denizi’nde yüzen buzulların tek probleminin küresel ısınma kaynaklı olmadığı ortaya çıkmış ve buzulların erimesinde ilişkin olarak yapılan araştırmalarda buzulların içinde önceki değerlerden farklı olarak 17 farklı tür Mikroplastik bulunması ile birlikte işin farklı bir boyuta da ortaya çıkmıştır. Çağımızın en önemli problemi olan küresel ısınma nedeniyle zaten halihazırda yok olmakta olan buzullardaki mikroplastikler de doğaya karışarak hem buzulların doğal yapısını olumsuz etkilemekte hem de doğaya karışarak canlı yaşamını tehdit etmektedir. Zira deniz, akarsu ce okyanuslardaki canlıların çoğu Mikroplastik tüketmemektedir. Söz konusu bu durumun mimarı elbette insan. Plastik torbalar, plastik parçalar, kısaca tüm plastikler süreç içerisinde suda çözünmeye başlamakta, çözünme sırasında barındırdıkları kimyasallar suya karışarak planktonlarla birlikte canlılar tarafından besin olarak algılanmaktadır. Bu besin zinciri ile de önce deniz canlılarına, oradan da insanlara geçmektedir.

Akdeniz dünyada plastik kirliliği en yüksek olan denizlerden biri olarak anılmaktadır. Bu Kirliliğin kaynağının daha çok Türkiye, İspanya, Fransa ve Mısır kıyılarından kaynaklandığı raporlanmaktadır. Bu nedenle de Akdeniz’de yaşayan 134 tür deniz canlısı plastik tüketmektedir. Denizlere her yıl 8 milyon ton plastik atık atılmaktadır. Bu da yaklaşık her saniyede bir çöp kamyonuna denk gelmektedir. Tüm bu nedenlerle 1 milyon deni kuşu ve 100 bin deniz memelisi, sayısız balık yaşamını yitirmekte. 2018 yılında İspanya’nın güney sahillerinde kıyıya vuran ispenmeçet balinasını sindirim organlarına 29 kg plastik poşet, pet su şişesi, konserve kutusu, balık ağı gibi maddelerde çıkartıldı. Bilim insanları plastik tüketiminin bu şekilde sürmesi durumunda 2050 yılında denizlerde balıktan çok plastik olacağını savunuyor. Plastiklerin denizlere, okyanuslara bu denli karışmasının en büyük nedeni kötü olan veya hiç olmayan atık yönetimi ve geri dönüşüm sistemi. Mikroplastikler ile ilgili ise herhangi bir düzenleme mevcut değil. Araştırmalara göre şişe sularında bulunan en yaygın plastik parça türü polipropilen. Polipropilen yiyecek ambalajlarında, tekstilde ve otomobilde sanayide sıklıkla kullanılmakta. Ancak en yaygın örneği plastik şişe kapaklarında. Üstelik sıvılara karışması da oldukça kolay, kapak açıldığında bile bu gözle görülemeyen plastik parçacıklarının sıvı ile birleşmesi kaçınılmaz.

Kapitalizm can alıcı bir şekilde hükümranlığını sürdürürken büyük şirketler sorumluluklarından kaçmaktadır. Bunun yanı sıra Mikroplastik biliminin daha fazla bilimsel analize muhtaç olduğu ve paydaşlar arasında daha fazla iş birliği gerektirmesi de süreçlerin doğa ve insan sağlığını aleyhine işlemesine neden olmakta.

Çözüm Nedir?

ABD’de Obama döneminde Mikroplastik içeren ürünlerin üretimi yasaklandı. İngiltere’de avam kamarası Çevre Komisyonu karton bardaklardan en az 25 pence ücret alınmasına karar verdi. Zira hazırladıkları raporda yılda yaklaşık 2,5 milyar tek kullanımlık bardak tüketildiği tespit edilmiş. Yine İngiltere’de marketlerde 5 pence plastik torba ücreti halen başarıyla uygulanıyor. Yine benzer şekilde dünyanın birçok başka ülkesinde de plastik torba kullanımı yasaklanmış veya ücrete tabi hale getirilmiş bulunmaktadır. Buna karşın ne yazık ki dünya genelinde plastik üretimi 560 kat artmış bulunmakta.

Peki biz ne yapabiliriz?

  • Öncelikle satın almayı düşündüğümüz şeyin ne kadar “gerekli” olduğu sorusunu kendimize sormalıyız.
  • Yine de satın alacaksak etiket okuma alışkanlığı edinmeliyiz. Polietilen, polipropilen, polimetil kelimeleri etikette geçiyorsa uzak durmakta fayda olacaktır.
  • Alışverişimizde mutlaka bez torba, file kullanmalıyız.
  • Plastik ve benzeri ambalajlı gıda satın almaktan kaçınmalıyız.
  • “BPA yoktur” etiketli ürünler tercih sebebi olabilir.
  • “Break Free From Plastic” küresel hareketinin raporuna göre dünyadaki plastik kirliliğine neden olan şirketlerin ilk üç sırasında Coca- Cola, Pepsico ve Nestle bulunmakta. Özellikle bu gibi büyük markaların ürünlerini tüketirken, plastik tüketimlerinin de bilinçli bir tüketici olarak göz önünde bulundurulması uygun olacaktır.
  • Sağlık Bakanlığı’ndan sorumluluk talep etmeliyiz.

Daha sürdürülebilir bir dünya için; satın alma alışkanlıklarımızı değiştirmek zor değil, “Satın al, satın al ve daha çok satın al”, “tüket, at” dayatmalarına direnmemiz gerekmekte.

Plastik kirliliği durdurmanın en önemli Aktörlerinin başında şirketler gelmektedir. Şirketlerin plastik kirliliğine duyarlı politikalar benimsemesi, plastik ambalaj gerektirmeyen teknolojileri tercih etmesi gerekmektedir. Nitekim Unilever firması 2015 senesinden itibaren dünya çapındaki tüm ürünlerden mikroplastikleri çıkarttığını açıkladı.

Yaşamda, evlerimizde alışverişten genelde biz kadınlar sorumlu olduğundan, bizim satın aldığımız veya almadığımız her şey taleplerimizi de belirleyecek. Ufuk Uras’ın deyişiyle plastiğin küreselleşmesine hizmet etmeliyim. En azından biz yeşil kadınlar.

Yeşil kadınlarla daha yaşanılası bir dünya mümkün.

  • İpliğe dönüştürülmemiş, çeşitli yöntemlerle birbirine tutturulan elyafların oluşturduğu yumuşak doku

Kaynaklar:

Mehtap Keskin Evcümen, Yüksek Kimyager Teknik Müdür

Yardımcı Doç. Dr. Meral Yurtsever

Su kayanlarındaki mikroplastikler Ve Ekotoksikoloji etkileri, Ahmet Erken Kıdeyş, 2018

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Sağlık Bilimleri Yazıları