Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit ile " ANAOKULLARIMIZ , ÖĞRENCİLERİMİZ VE ÖZEL İHTİYAÇLARI " Üzerine söyleşi

Uğur Özeren

Kategori: Eğitim Bilimleri - Tarih: 18 Nisan 2022 19:17 - Okunma sayısı: 1.502

Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit ile

" ANAOKULLARIMIZ , ÖĞRENCİLERİMİZ VE ÖZEL İHTİYAÇLARI "
Uğur Özeren: Sayın Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit, kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit: Yeniden Merhaba; Ben Osman Basit. Okul öncesi öğretmeniyim ve okul öncesi eğitimi alanında çalışmalar yürüten bir akademisyenim. Çukurova Üniversitesi’nden 2009 yılında okul öncesi öğretmeni olarak mezun oldum. Aynı yıl Milli Eğitim Bakanlığı’nda göreve başladım. Yaklaşık dört yıl çeşitli köy okullarında öğretmenlik yaptıktan sonra Araştırma görevlisi olarak akademiye geçiş yaptım. Gazi Üniversitesi’nde Okul Öncesi Eğitimi alanında 2017 yılında Yüksek Lisansımı, 2020 yılında da Doktoramı tamamladım. Halen Necmettin Erbakan Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalında Doktor Öğretim Üyesi olarak çalışmaktayım.
Uğur Özeren: Sayın Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit, anaokullarımız çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılamak için yeniden planlansa neler çocukların lehine değiştirilebilir?
Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit: Öncelikle planlamanın olması sevindirici bir gelişme. En başında çocuğun doğduğu gün başlanmalı plan yapmaya. Çünkü bu bebek 3 yaşına geldiğinde bir okul öncesi eğitim kurumu ihtiyacı olacak. Eğer annesi ve babası tam zamanlı bir işte çalışıyorsa bu ihtiyaç daha erken hasıl olacaktır. Ülkemizde her yıl yaklaşık 1 milyon bebek dünyaya geliyor. 2020-2021 eğitim öğretim yılı MEB istatistiklerine göre resmi ve özel okul öncesi eğitim kurumlarına kayıtlı çocuk sayısı 1.225.981, MEB’e bağlı kurumlarda kayıtlı çocuk sayısı 978.659. Bu kayıtlı çocuklar 2016, 2017, 2018 yıllarında dünyaya gelmiş olan çocuklar. Oysaki 2016 yılında 1.311.895, 2017 yılında 1.295.784, 2018 yılında ise 1.248.847 doğum gerçekleşmiş. Bu üç yılda doğan çocuk sayısı toplamda kabaca 3.856.000. bu verilerden hareketle çağ nüfusunun %31,79’unu okullaştırabilmişiz. Okul öncesi eğitim ile ilgili önemli bir gösterge olan okullaşma oranı bize planlama noktasında bir eksikliği gösteriyor. Bakanlığın yaptığı okullaşma oranı benim yaptığımdan daha iyimser olsa da daha çok okula daha çok dersliğe ve daha çok öğretmene ihtiyacımızın olduğu son günlerde Milli Eğitim Bakanı tarafından da dillendiriliyor.
Yeniden planlama yapacaksak üzerinde durmamız gereken diğer konu nitelik. Nitelik meselesini de öğretmen niteliği ve eğitim ortamının niteliği şekilinde ele alabiliriz. Öğretmen niteliği ile ilgili hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimlerle öğretmenleri desteklememizin yanında öğretmenlerimizi tek başına bırakmamamız gerekir düşüncesindeyim. Tek başına çırpınan öğretmenler çabuk yoruluyorlar ve bu yorgunluk çocuklara verebileceklerinin azını vermelerine neden oluyor. Bu noktada özellikle özel okullarda istihdam edilen personelin okul öncesi öğretmenliği lisans mezunu olması gerekliliğini bir kere daha vurgulamam gerekir. Lise yada önlisans mezunu çocuk gelişimi mezunları okul öncesi eğitim kurumlarında ancak yardımcı personel olarak istihdam edilebilir öğretmen olarak değil. Ciddi bir şekilde yaralanma sonucunda acil servise gittiğinizde tıp fakültesi mezunu bir doktor yerine önlisans yada lise mezunu bir acil tıp teknisyeni tercih etmiyorsanız çocuğunuzun okulunda da benzer bir tercihte bulunmamanız mantıklı olandır. Özel okullar bu hatalı tercihi öyle yada böyle yapıyor olsalar da MEB’in yapmaması gerekir. Zaruri haller dışında ücretli öğretmen görevlendirmemeli eğer görevlendirme yapıyorsa da uzmanlık alanı uygun olmayan bölümlerden okul öncesi sınıflarına ücretli öğretmen görevlendirmemeli.
Okul öncesi eğitim ortamlarının niteliği ile ilgili planlamada çocukların zengin uyarıcı çevre ile buluşması öncelik olmalıdır. Çocuğa görelik ön planda tutulmalı özel okullardaki gibi “velilerin hoşuna gidecek”, devlet okullarındaki gibi “bu da böyle oluversin” denilerek okul ortamı düzenlenmemeli. Eğitim ortamları çocukların gelişimsel özellikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda yeniden ele alınmalı. Içerisinde çocukların ekip biçebildiği, meyve ağaçlarına tırmanabildiği, dalından meyve ve sebzeleri koparabildiği, bir köşesinde hayvan beslenen geniş bahçeleri olan, sınıflarında çocukların rahat hareket edebildiği bir okulu her mahallede kurmalıyız. Devlet okullarındaki gibi tamamı asfalt kaplı okul bahçelerine, özel okullardaki gibi çocukların ancak üç haftada bir bir ihtimal kullandıkları ama her veliye muhakkak gösterilen yüzme havuzuna hiç ihtiyacımız yok bence.
Uğur Özeren: Okul Öncesi Eğitim Programı, çocukların tüm gelişim alanlarına uygun olarak nasıl planlanabilir?
Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit: 2013 yılında hazılanan okul öncesi eğitim programımız oldukça nitelikli bir program. Bu programın öğretmenler tarafından içselleştirilmesi ve uygulamaya konulması gerekir. Uygulama aşamasında öğretmenin bir takım desteğe ihtiyacı oluyor. Bu noktada bu desteğin bazen sınıfındaki çocukların ebeveyninden bazen yerel yönetimlerden bazen de Milli Eğitim tarafından verilmesi gerekiyor. Okul öncesi eğitim konusunda öğretmeni tek başına kalırsa sınıfın dışına çıkamaz. Oysaki 2013 programında alan gezileri vurgulanıyor, aile eğitimleri ve katılımı önemseniyor, öğrenme merkezleri ve eğitim ortamının nitelikleri dataylı bir şekilde açıklanıyor. Öğretmenlerin çocukların bireysel farklılıklarını gözetip, çocukların gelişim özelliklerini ve ihtiyaçlarını belirleyip, yaratıcılıklarını geliştirecek, problem çözme, akıl yürütme, neden sonuç ilişkisi kurma, tahminde bulunma gibi bilişsel gelişim; iletişim başlatma ve sürdürme, yardımlaşma, dayanışma, birlikte bir işi başarma, empati kurma, kendi duygularını ifade etme gibi sosyal duygusal gelişim; atlama, zıplama, itme çekme, kalem tutma, ayakkabı bağını bağlama gibi psikomotor gelişim; Türkçe’yi akıcı ve etkili kullanma, sözel olarak ifade becerisi gibi dil gelişimi; kişisel temizliğini sağlama, kıyafetlerini giyip çıkarma, tuvalet ihtiyacını yardımsı yapabilme gibi öz bakım becerilerini destekleyici eğitim etkinlikleri planlamalı ve uygulamalıdır.
Uğur Özeren: Okul öncesi kurumlarda çocuk ve öğretmen odaklı olmak nedir?
Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit: Okul öncesi eğitim öğretmen merkezli değil çocuk merkezli olarak yürütülür. Çocuğun gelişimsel özellikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda eğitim etkinlikleri planlanır ve uygulanır. Okul öncesi öğretmenleri her çocuğu kendi biricikliğinde değerlendirir bazen bireysel, bazen küçük grup bazen de büyük etkinlikleri planlar. Diyelim ki sınıftaki çocukların iletişim becerisi yada sosyal ilişkileri yeterli değil o zaman onlara iletişim kurabilecekleri, yardımlaşabilecekleri, işbirliği halinde olacakları bir büyük grup etkinliği olarak oyun yada drama etkinliği planlayabilir. Yada diyelim ki sınıfında hafif düzeyde öğrenme güçlüğü olan bir kaynaştırma öğrencisi var bu çocuğa yönelik bireysel etkinlikler uygulayabilir.
Öğretmen odaklı bir sınıfta çocukların yaratıcılıkları ve özgürlükleri kısıtlanıyor. Çocukların ne yapmak istediklerinin önemsenmediği, öğretmen tarafından tamamiyle kesin olarak tasarlanmış eğitim etkinliklerine çocuklar figüran olarak katılıyorlar. Öğretmen odaklı bir eğitim anlayışında çocukların insiyatif almaları pek mümkün değildir. Öğretmenlik mesleği son yıllarda öğreten, tek ve mutlak bilgi kaynağı rolünden giderek uzaklaşmakta ve yerini birlikte öğrenen ve rehber olan rolüne dönüşmektedir.
Okul öncesi eğitim kurumlarındaki eğitim çocuk merkezli olarak yürütülmelidir. Çocuklar gün içerisinde yapmak istedikleri etkinlikleri kendileri planlamalı, uygulamalı ve değerlendirmelidir. Öğretmen tarafından planlanan çoğu etkinlik çocuklara ciddi katkılar sunmadığı gibi onların yaratıcılıklarına zarar vermektedir. Örneğin ördeklerin yaşamlarını konu edinmek isteyen bir öğretmen sınıfında ördek şarkısı öğretip, ördek ile ilgili bir hikaye okuyup, ördek yürüyüşü yarışı yaptırıp, ördek maketi yaptırmak yerine sınıfa farklı ördeklere ait fotoğraflar, ördek tüyleri, ördek yumurtaları getirip çocukların incelemelerine fırsat vermeli onların incelemeler sırasında sordukları sorulara cevap vermelidir. Kitap merkezine ördekleri konu edinen farklı hikaye kitapları ve dergiler ekleyip incelemelerini sağlayıp çocukların istemesi halinde oradaki bilgileri çocuklara aktarabilir. Sanat merkezine ördeklere ait çeşitli görseller ekleyip farklı materyallerle çocukların bu bölümde çalışması desteklenebilir.
Uğur Özeren: Okul Öncesi Eğitim kurumlarında rehberlik hizmeti nasıl verilebilir? Rehberlik hizmetlerinin nitaliği çocuklara, ebeveynlere ve öğretmenlere ne gibi katkıları olur?
Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit: Okul Öncesi Eğitim kurumlarında önceden olan rehber öğretmen normu bir süre önce kaldırılmıştı. Neyseki bu yanlıştan dönülerek okul öncesi eğitim kurumlarına yeniden rehber öğretmen görevlendirilmesi yapılmaya başlandı. Rehberlik hizmetleri denilince akla sınav, tercih, ders çalışma programları gelse de aslında çok daha fazlası. Okul öncesi dönemdeki rehberlik hizmetleri öncelikle çocuğu tanıma üzerine kurulu. Çocuğun gelişiminin izlenmesi ve ailesi ile paylaşılması önem arz ediyor. Okul öncesi öğretmenleri de çocukları tanıma ve gelişimlerinin izlenmesi ile ilgili gözlem kayıtları, anekdot kayıtları, gelişim gözlem raporları hazırlasa da rehber öğretmenlerin uyguladığı standart gelişimsel değerlendirme araçları ile objektif olarak çocukların gelişimlerinin izlenmesi son derece önemli.
Sistematik olarak objektif değerlendirmeler yapmak çocuklardaki olası bir gelişimsel geriliğin erken fark edilmesi ve müdahale edilmesi açısından hayatidir. Sadece gelişimsel gerilik değil aynı zamanda üstün yetenekli olması muhtemel çocukların da erken dönemde tespiti ve ailenin bilgilendirilmesi sağlanabilir.
Çocukların gelişimsel takiplerinin yanında önleyici rahberlik hizmetleri kapsamında çocukların gelişimsel özellikleri ve muhtemel sorunlar ile ilgili verilecek olan aile ve öğretmen seminerlerinin de rehber öğretmenlerce planlanması ve düzenlenmesi öğretmen çocuk, ebeveyn çocuk ve öğretmen ebeveyn arasındaki olumlu ilişkilerin gelişmesine katkı sağlayabilir.
Dönem dönem çocuklarda gözlenebilecek olan bazı olumsuz davranışların nedenleri ve çözüm yolları noktasında rehber öğretmen, okul öncesi öğretmeni ve ebeveynlerin iş birliği de çocuklar açısından olumlu sonuçlar ortaya çıkaracaktır.
Uğur Özeren: Sayın Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit, değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için hem Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi ailesi adına hem de okuyucularımız adına çok teşekkür ederiz.
Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit: Ben teşekkür ediyorum. Okuyucularınıza, ailelere ve dolaylı olarak da çocuklara faydalı olmasını diliyorum. Görüşmek dileğiyle.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Eğitim Bilimleri Yazıları