Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

EĞİTSEL VE TOPLUMSAL İLİŞKİLERDE KRİSTALLEŞTİRİCİ YAŞANTILAR:

TUGAY GEÇİMLİ ÖĞRETMENİM, SENİ HİÇ UNUTMAYACAĞIZ

Kategori: Bilimsel Makaleler - Tarih: 24 Haziran 2019 14:57 - Okunma sayısı: 2.999

EĞİTSEL VE TOPLUMSAL İLİŞKİLERDE KRİSTALLEŞTİRİCİ YAŞANTILAR:

EĞİTSEL VE TOPLUMSAL İLİŞKİLERDE KRİSTALLEŞTİRİCİ YAŞANTILAR:

TUGAY GEÇİMLİ ÖĞRETMENİM, SENİ HİÇ UNUTMAYACAĞIZ

Bir organizma, olgun insan ilişkileri kurarak kişi haline gelir. Kişi olmak,Freire’nin ifadesiyle “insanlaşmak, sevmek, umutlu olmak, herkesin söz hakkının olduğu eğtitsel, toplumsal yaşantılarla, diyaloglabirlikte özgürleşmektir” (Freire, 2014). Sokratesçi Humanizm kötülük yapma, kötü yazgı, zayıf istencin bilgisizliğin sonucu olduğunu söyleyerek bilgi ve erdem ilişkisine dikkat çeker (Versenyi, 1995)

Çevremizde her yerde doğum ve ölüm var, para kazanmak, mevki, güç sahibi olmak için bir didişme var. İşte bu sonu gelmez olaylar zincirine yaşam adını veriyoruz. Yaşamın anlamı herhangi bir yerde yazılı değildir, onu biz bulmak zorundayız (Krişnamurti, 1998). Meditasyonun epistemolojisini, birey olmanın ontolojisini (Önkal, 2014) konu alan Hesse’nin Siddertha (1922) adlı eserinde Siddertha adlı Brahman,Ben’in hikmetini ve içyüzünü öğrenmek ister. Kendi kendinin öğretmeni olur, yazgısını sever (amor forti) ve kendi izlediği yolda düşünerek hedefine varır. Siddertha, insanın yazgısının, sonsuz bir araştırma ve öğrenme olduğunu söyler (Hesse, 2016).

 

Âşık Veysel’in özgün deyişiyle “uzun ince bir yol…” Bu yolda bazen kristalleştirici bazen de felç edici yaşantılar olur. Kişisel tarihimizde özel insanlarla karşılaşır, bize kazandırdıkları için onlara bir ömür vefa duyabiliriz. Yaşamda bazen de öyle felç edici uğraklar olur ki, uzun bir stres bozukluğu sonrasında küllerimizden yeniden doğarız. Bazen de tahayyül bile edilemeyen art niyetli, manipulatif davranışlara maruz kalır, tek başına üstesinden gelmekte güçlük çekilen duygulara, olumsuzluklara kıskıvrak yakalanırız. Bir mengenede sıkışmışcasına durmadan yüzleşir, girdaptan çıkmaya çalışır, iç dünyamızda sorgulama, monolog yoluyla psikolojik dayanıklılığımızı artırırız. Tüm bunlar yaşantıyla kazanılan bilgidir. Morelli ve Couderc (2015) gündelik yaşamın çoğu ayrıntısının kaygı kaynağı olduğunu bu olayların kaygı bulanıklığına yol açabileceğini söyler. Bu nedenle manipule edilmeye maruz kalacabilecek kişi iradesi, özsaygısı, gelecek ve yaşam coşkusu olumsuz ilişkilere kurban edilmemelidir. Başaran’ın (2007) özlü ve yalın ifadesiyle “yaşamak sürekli gelişmektir.” Kristalleştirici ya da felç edici yaşantılar öğrenmek için fırsatlara dönüştürülebilir.

 

Eaglaton (2007) kapitalist modernitede araçsal bir ekonomik sistemin bazen insanlığı ipotek altına alabildiğini söyler. Yaşamak için temel sebep nedir? Aşk? ya da İnanç mı? Hayatın anlamı sorgulaması ne zaman başlar? Kanıksanmış roller, inanışlar ve gelenekler krize girdiğinde insan şiddetli bir biçimde düşünmeye sürüklenir.

 

Yaşam boyunca hep “iyi,” daima “dürüst” mütemadiyen “çalışkan” olunsa, yaşam bunun için insanlara hak ettiği ödülü sunar mı? Tanınırlık, varsıllık, kariyer basamakları veya mutluluk gibi? Aşk’a ve sevgiye inanan birinin yazgısı, aşk evliliğine rast gelmek mi olacaktır yoksa hep ihanete uğramak mı? Ne kadar çalışkan, dürüst, tutarlı,ne kadar düzgün bir ahlak diline sahip olunsa dahi bukarakter erdemlerininyaşamda her zaman maddi bir karşılığı olamayabilir. Hatta bu liyakata hiç sahip olmayanlar, sahip olanlara nazarankaygısız ve gamsız bir yaşam sürebilir.

 

Asıl ödül, dürüst ve liyakat sahibi insanlar için kendi kendilerine inşa ettikleri özgüven, özsaygı ve özyönetimdir. Bu insanların iyi, tutarlı olmak için kendilerine duydukları özsaygıdan başka hiçbir şeye gereksinimleri yoktur. Eaglaton’un (2007) deyimiyle“erdemli olmanın en iyi ödülü, erdemli olarak bilinmektir.”“Uzun ince” bu yolda umutlu, iyimser ve kalıcı izler bırakmaya çalışarak yürüyorum. Öz’üm neyse biçim’im de öylesine tutarlı olmak zorundadır. Çünkü bir hümanistim ve eğitimciyim, kendime duyduyum öz saygı,daima yüzeysel ve araçsal ilişkilerden uzak durmayı, tutarlı ve dürüst olmayı gerektirir.

 

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde 19 Haziran sabahı yüreğimizi yakıp geçen bir olayı paylaşmak, acımızı, siz değerli okuyucularımızla paylaşmak naif bir insanı, naif bir yaşamı, 22 yaşındaki bir fidan Tugay öğretmenden söz etmek isterim. Tugay Geçimli! Bana Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün özel kalem müdürü Sabit Şevki Şeren ile öğretmen Münevver Şeren'in ikinci erkek çocuğu olarak doğan ve ismini, Atatürk’ün Türkay olarak koyduğu çok değerli sporcumuzu hatırlatıyordun. Turgay Şeren gibi gibi güçlü ve azimli tavırlarınla sınıfın sosyal ilişkilerine değer kattın. Kimlik duygusu (sense of identity) güçlü bir meslektaşımızdın. Biz seni yitirmedik. Sen, hepimizin yaşamında kristalleştirici bir iz bıraktın. Yürekten inanarak ifade ediyorum. Tugay, kişilik özellikleri itibariyle başkalarından ayrılan nitelikleri olan özgün biriydi.Zinde bir kişiliğe sahipti, kalp yetmezliği nedeniyle bir refakatçıya ihtiyacı vardı. O da ilkokuldan beri hep yanında olan biricik annesi Sultan Hanım. Tugay bu rahatsızlıkla tüm gücünle savaştı. Tugay’ı yaşama bağlayan en önemli şey spor yapmak, Galatasaraylı olmak, mizah, gülmek, güldürmek, hayal kurmak, okumak ve öğrenmekti. Sevdiği mesleği icra etmesine bir yıl kala,tayin olup da gitmesi olası şehirlerin kültürel dokusunu heyecanla araştırıyordu. Hiçbir zaman rahatsızlığının, derslerine engel olmasına izin vermedi. Rekabetin düşman ürettiği eğitsel ilişkilerin dışında kaldı.

 

Sen kendini aştın. Tugay’ın ders saatlerinde, koridorda kitap okurken gördüğümüz o fedakâr Sultan anne, eğitsel ilişkilere örnek olacak güçlü bir karakterdir.Kimseyi rahatsız etmemek için koridorda oturmayı tercih etmiştir. Sen ve biricik annen, örnek kişiliğinizle, eğitsel ve toplumsal ilişkilere etik birerözgün karaktersiniz.Liyakat sahibi sana, yaşamın hakettiğin o maddi ödülü sunamadığı.

 

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi ailesi olarak seni erken yitirmenin acısını yaşarken tüm karakter erdemlerin ile hoş bir sadayı; gururlu olmayı, dik durmayı, yılmamayı, umudu yitirmemeyi, zor zamanda gülmeyi, güçlü olmayı ve sana duyulan sevgiyi,  saygıyı bizlere baki bıraktın. Seni çok seviyoruz. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. Ahmet Makal Hocam’ın sosyal medayada güncel bir paylaşımını iletmek isterim. “Türk şiirinin önemli ve kendine özgü şairlerinden Cahit Külebi'yi ölümünün 22. Yıldönümünde”, Cebeci Yerleşkesi’ndeki öğretmenler olarak, "Cebeci Köprüsü" isimli şiiriyle birlikte analım:

 

CEBECİ KÖPRÜSÜ


Cebeci köprüsünün üstü 
Karınca yuvasına benziyor, 
Hamallar, körler, topallar, 
Oturmuş nasibini bekliyor.

Cebeci köprüsü yüksek 
Altından tren geçiyor, 
Ya benim aklımdan geçenler? 
Kimse bilmiyor.

Su dünya güzelim dünya 
Tıkır tıkır işliyor, 
İnsanlar insanlar insanlar,
Neden böyle çekişir durur,
Aklım ermiyor.

Cebeci köprüsünün korkulukları
Kara boyalı
Daha böyle köprülerden geçersin çok 


Cahit Külebi.

 

Kaynakça

Başaran, İ.E (2007). Eğitim Bilimine Giriş.Ankara: Ekinoks Yayınları.

Eagleton, T. (2007). Hayatın Anlamı. (Çev. K Tunca) 4. Basım. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Freire, P. (2014). Yüreğin Pedagojisi. (Çev. Ö. Orhangazi) Ankara: Ütopya Yayınları.

Morelli, P.C. ve Couderc, P. (2015). İkili İlişkilerde Duygusal Manipülasyon. Narsist Bir

Partnerle Yüzleşmek.(Çev. I. Ergüden) 7. Baskı. İstanbul: İletişim Yayınları.

Hesse, H. (2016). Siddhartha.(Çev. Kamuran Şipal)39. Baskı. İstanbul: Can Yayınları

Krişnamurti (1998). İç Özgürlük.(Çev. İ. Güngören) 5. Basım. İstanbul: Yol Yayınları.

Önkal, G. (2014). “Bir yazarı anlamak: Edebiyat felsefesi açısından Hermann Hesse.” (387-

408) İçinde: Felsefe ve edebiyat.(Edt. Mustafa Günay, Ali Osman Gündoğan) Konya: Çizgi Kitabevi.

Versenyi, L. (1995). Sokrates ve İnsan Sevgisi. (Çev. A. Cevizci) 2. Basım. Ankara:

Gündoğan Yayınları.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/spor/775931/Galatasaray_Turgay_Seren_i_unutmadi.html. 15 Haziran 2019 tarihinde erişilmiştir.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Bilimsel Makaleler Yazıları