Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Yaşamak, Hata Yapmak ve Sevgi Üzerine

MUHAMMET ÖZDEMİR

Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 21 Ekim 2021 18:58 - Okunma sayısı: 891

Yaşamak, Hata Yapmak ve Sevgi Üzerine

Yaşamak, Hata Yapmak ve Sevgi Üzerine
Tüm dünyada insanlar yaşama sevinci ve motivasyonuyla hayatta kalabilirler. Yaşama sevinci ve motivasyonu hata yapma hakkı ve affedicilik yaklaşımıyla mümkün olabilir. Hata yapma hakkı ile affediciliğin bir arada bulunabilmesi ancak insanların birbirlerini sevmeleriyle mümkün olabilir. Aristoteles, Politika kitabında, insanların yaşadığı dünyadaki en yüce ve kapsayıcı kavramın sevgi olduğunu belirtmektedir. Onun toplum felsefesi ve etiği büyük ölçüde insanın zorunlu sosyalliğine (zoon politikon/political animal) dayanmaktadır. Toplumu ayakta tutan ve insana yaşama isteği aşılayan sevgidir. Bu sevgi, karşılıklı affetme garantisi ve hata yapma hakkıyla gösterilebilir.
Günümüzde yaşamın büyük ölçüde çıkarcılık dolayısıyla kirlendiğini düşündürtecek pek çok deneyim bulunabilir. Çıkarcılığı suçlayabilecek her türden argüman aslında insanın gereksinimlerinden kaynaklanan doğal çıkar denklemlerini ötekileştirmeye varabilir, ama bu yanlıştır. Çünkü insan, çıkar ve akıl arasındaki ilişki doğal bir ilişkidir. Sevgi, insan ile çıkarları arasındaki ilişkileri iptal etmek demek değildir. Bunun yerine çıkarı, empati içeren uzun vadeli çıkar hesaplamaları ve bencillik içeren kısa vadeli çıkar hesaplamaları olmak üzere ikiye ayırmayı gerektirmektedir. Her zaman deneyimli insan ile deneyimsiz insanı ayıran bu iki çıkarı ayırabilecek bir bilince sahip olup olmamasıdır. “Ben çıkarlara karşıyım” veya “Ben çıkarcıyım” cümlesinin toplumsal yaşamda gerçek bir karşılığı bulunamaz. Çünkü insanın gereksinimleri önce bireysel, sonra ailesel, sonra mahalle düzeyinde, sonra ilçe, il, bölge ve ülke düzeyinde olağandır. Bir insanın deneyimli veya uzun vadeli çıkar hesabına dayalı düşünebilmesi, dünyayı ve yaşamı kendinden ibaret görmemesi ve bunu davranışlarında gösterebilmesiyle mümkün olabilmektedir. Kısa vadeli ve hele de bir insanın kendinden ibaret bir çıkar algısıyla davranması, bizzat kendisine ve geleceğine de zarar verecektir. Çünkü Aristoteles’in saptadığı ve günümüzde John Rawls’un Politik Liberalizm kitabında yeniden çözümlediği şekliyle, insanlar dünyada yaşamak ve gereksinimlerini giderebilmek bakımından birbirlerine muhtaçtırlar. Bu muhtaçlık ilişkisi ve gerçeği, insanların birbirlerinin çıkarlarını da gözetmelerini gerekli kılmaktadır. Her insan bireyi bir anne ve bir babanın bir araya gelmesiyle dünyaya gelebilmektedirler. Aristoteles’in görüşlerini Ortaçağda oldukça gelişmiş bir toplum içeriğinde yorumlamış bulunan İbn Miskeveyh ve Nasireddin et-Tûsî, dostluğu ve sevgiyi gerekçelendirirken, birbirinden çok farklı insanlara ait çıkarların her birey tarafından gözetilmesinin ortak iyiliğe katkısına özellikle dikkat çekmişlerdir. Açıkça çıkar kötü bir şey değildir, o var olan, gerçek ve doğal olan bir şeydir, ama onu inkâr edenler, ötekileştirenler ve onu bencil bir bireyin gereksinimlerinden ibaret gösterenler ya deneyimsizdirler veya iyi niyetli değildirler. Sevgi, deneyimli insanların, çıkar bağlamındaki gerçeklikleri gözeterek hata yapma hakkı ve affediciliği birlikte işletmeleriyle mümkün olabilmektedir.
Hata yapma hakkı ve affedicilik olmaksızın sevgi olamaz. Buna ilişkin bir itiraz, sosyal medyada kimliğini gizleyen veya bir anlık itibar için başka insanları rahatsız eden insanlardan söz etmekle olabilir. Benim etüdüme göre, sosyal medyadaki art niyetli insanların veya fırsatçıların varlığı, hata yapmak hakkı ve affediciliğin yeterince deneyimli işletilmemesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü kimliği bilinmeyen insanlara ancak doğru soru ve itirazlarında cevap verilebilir ve böylece doğru davranışlar pekiştirilmiş olurlar. Ne var ki, her art niyetli girişim –cezalandırılmak için bile olsa- ifşa edilip de üstelik cevaplandırıldığında aynı zamanda pekiştirilmiş olmaktadır. Böylece yanlış örneklerin yayılmasına yardımcı olunmuş olmaktadır. Bunun yerine pekiştirmenin bilinçli ve deneyimli işletilmesi gerekmektedir. Böyle yapıldıktan sonra bile suiistimaller ve hata yapma hakkı adına rahatsız etmeler devam ederse, bu takdirde affedicilikten vazgeçmek doğru mudur? Bence doğru değildir. Çünkü yaşamak sevinci için hata yapma hakkı ve affediciliğin verdiği faydaya gereksinim vardır ve suiistimal riski nedeniyle bundan vazgeçmek Rawls’un hep söyleye geldiği şekilde insanları yalnızlaştırır ve psikolojik ve psikiyatrik rahatsızlıklara yatkın hale getirir.
Yaşam sevinci hata yapma hakkına koşuttur. Hata yapma hakkı olmadığında affediciliği gerilemiş insanların yargılama girişimleri iptal olmaz. Aksine yaşamın rutin unsurları da artık hataymış gibi olumsuzlanıp ötekileştirilmeye başlarlar. Örneğin ayakkabı bağcığının bağlanması, toplu ulaşımın kullanılması ve nefes alınıp verilmesi gibi son derece doğal davranışlar kınanmaya ve müdahaleye açık hale gelirler. Nitekim Afrika ülkelerinde bu türden deneyimlerin sayısı sürekli artmaktadır. İnsanlar birbirlerinin her şeylerine müdahale etmeye başlamaktadırlar ve bu durum da insanların ortak işbirliğine dayalı sağlık, emniyet, adalet, eğitim, dinsel inanç ve yönetim organizasyonlarını olumsuz etkileyebilmektedir.
Hata yapma hakkı ve affedicilik olmaksızın öğrenme ve kişisel gelişim eksik meydana gelir. Dünya ve yaşam, Paul Feyerabend’in Metoda Karşı kitabında ifade ettiği şekliyle, “kendi alışkanlıklarının her şey olduğunu” söylemek demek değildir. Bunun aşılabilmesi, bilim, felsefe ve düşünce üretebilmek için hata yapma hakkına ihtiyaç vardır. Immanuel Kant’ın “aklını kullanma cesaretini göster” cümlesi, “yaşama, sevme, hata yapma ve affetme cesaretini göster” şeklinde güncellenebilir. İnsanların birbirlerini affedebilmesine sevgi denir.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Fikir Yazıları Yazıları