Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Prof. Dr. Halil ÇİVİ ile “UYGAR İNSAN VE YAŞAMA DAİR”

Hülya Kandemir Yavuz

Kategori: Yaşam Bilimleri - Tarih: 08 Nisan 2021 18:44 - Okunma sayısı: 2.295

Prof. Dr. Halil ÇİVİ ile “UYGAR İNSAN VE YAŞAMA DAİR”

Prof. Dr. Halil ÇİVİ ile “UYGAR İNSAN VE YAŞAMA DAİR”

Hülya Kandemir Yavuz: Hocam öncelikle “UYGAR İNSAN VE YAŞAMA DAİR” konulu söyleşimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz.
Hülya Kandemir Yavuz: Hocam sizce uygar insan nedir? Ölçütleri nelerdir?
Prof. Dr. Halil ÇİVİ: Uygar insan sözcüğünün tanımından da anlaşılacağı üzere kendi yaşamını kuşatan her alanda, evde, sokakta, işte, arkadaşlık ve komşuluk ilişkilerinde... her zaman, her yerde ve her koşulda, uygarca düşünen, uygarca konuşan ve uygarca davranabilen insandır. Uygar insan bencilleşmeden doğru bireyselleşmiş özgür insandır. Hukukun üstünlüğüne, din ve vicdan özgürlüğüne, cinsiyet, ırk ve hiç bir sosyo-ekonomik statü farkı olmadan insanların eşitliğine inanır. Aile ve toplum içinde yaşadığının bilincindedir. Rasyoneldir; akıl ve bilimle hareket eder. Ahlaklı ve adildir; çünkü herkesin hak ve hukukuna saygılıdır. Çalışkandır, kendi kazancını kendi fikri ve bedenin emeği ile üretmenin yollarını arar, bulur ve kullanır. Kişilikli ve özgüven sahibidir, kendini doğru ifade eder; kendi hak ve hukukunu uygarca sonuna kadar savunur...
Hülya Kandemir Yavuz: Eğitimin amacı uygar insan yetiştirmektir, bu işlevi gerçekleştiriyoruz mu? Eğer gerçekleştiremiyorsak nedenlerini açıklar mısınız?
Prof. Dr. Halil ÇİVİ: Çağdaş bir insan, uygar bir ülkenin, çağdaş bir toplumun, çağdaş bir ailenin ve çağdaş bir çevrenin yani maddi, manevi çağdaş bir sosyo-ekonomik, siyasi, sanatsal ve kültürel çevrenin ürünüdür.
Bir toplumda hem meslekler ve hem de değerler sisteminin en önemli girdisi, değiştiricisi ve dönüştürücüsü o toplumun A dan Z ye eğitim sistemidir. Eğitim kaynakları, eğitim programları, eğitim mekânları ve özellikle de eğitimciler çağdaş olmadan üretken, özgür, adil ve çağdaş bireyler yetişmez. Hacı Bektaş Veli'nin deyimi ile yıkayıcı temiz değilse yıkanılanlar temizlenmez. Yani kirli su ile yıkanan çamaşır temiz olmaz. Eğitim sisteminin, deney, gözlem ve rasyonelliğe dayanmayan her türlü dogmalardan, ön kabullerden ve ideolojik saplantılardan mutlaka kurtarılması lazımdır.
Hülya Kandemir Yavuz: Kayıp uygarlığın nedeni nedir?
Prof. Dr. Halil ÇİVİ: Kayıp uygarlık yoktur. Geçmişteki yüksek kültürlü uygarlıklar kendi devirlerinin bireysel, ailevi ve toplumsal ihtiyaçlarına göre ön plana çıkmış uygarlıkları olabilir. Geçmiş, öykünmek için değil, ders almak içindir. Eğer ileri bir uygarlık kurmak istiyorsanız çağın değerler sistemi ve çağın bireysel, ailevi ve toplumsal ihtiyaçlarını göz önüne almak gerekir. Bu da çağdaş bir siyasi yönetim anlayışı ve çağdaş bir eğitim sistemi gerektirir. Hani; kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sırma saçlı olur, derler.
Herkes, hepimiz, toplumlar ve devletler geçmişe dönemezler. İstikbal gelecektedir. Geçmiş ders almak içindir. Dünün rüzgarı ile bu günün harmanı savrulmaz.
Hülya Kandemir Yavuz: Uygarlığın gelişmesinde rol oynayan temel kurum hangisidir?
Prof. Dr. Halil ÇİVİ: Sosyologlar aile, din, hukuk, siyaset, ekonomi ve eğitim gibi altı temel kurumdan söz ederler.
Bence her kurumun kendine göre belirleyici, çok önemli görevleri ve özellikleri vardır. Fakat çağımıza bakacak olursak, kararları siyaset kurumu belirler, olanakları ekonomi kurumu üretir, değerleri aile, din ve hukuk kurumları oluşturulur. Yanlışları doğrulara dönüştürmek, toplumu çağlaştırmakta çağdaş donanımlı eğitim kurumuna düşer. Kurumlar arası ilişkiler donuk değil aktif ve interaktiftir. Zaman ve gelişme süreci içinde hem birbirlerini etkiler ve hem de birbirlerinden etkilenirler. Uygarlık ve total kültür böyle oluşur...

Hülya Kandemir Yavuz: Bir topluluğun uygarlık aşamasına vardığını söyleyebilmek için kendisine hangi koşulları ve öğeleri toplamış olması gerekiyor?
Prof. Dr. Halil ÇİVİ: Eğer bir toplumda hukukun üstünlüğü ve yurttaşların yasalar karşısında eşitliği varsa, çoğulcu demokrasi bütün kurum ve kuralları ile egemense, yargı bağımızsa, inanç yapısı devlet vesayetinden kurtulmuş, laikleşmiş ve özgürleşmişse, ekonomi toplumda herkese iş ve çağın gereklerine uygun, yeterli kazanç sağlayacak bir düzeye gelmişse, medya vesayet altında değilse, uygar bir eğitim sistemi ile cehalet yenilgiye uğratılmışsa... işler epeyce yoluna girmiş demektir.
Hülya Kandemir Yavuz: Pandemi süreci ve sonrası bizim uygarlığımızla ilgili neler düşündürüyor?
Prof. Dr. Halil ÇİVİ: Pandemi herkesin can güvenliğini tehlikeye soktu. Fakat zengin ve gelişmiş toplumlar halklarının sağlık ve ekonomik ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabiliyorlar. Diğerleri ise daha yüksek risk altıdalar. Pandemi döneminde şunlar ön plana çıktı.
- Ekonomik gelişmişlik her alandaki riskleri karşılamada çok önemli bir faktördür. O nedenle hızla gelişmek lazım.
- Servetin ve gelirin adil dağılımı, orta sınıfın yaygın ve ekonomik açıdan güçlü olması devlete düşen görevleri hafifletir. Gelir ve servet dağılımını adilleştirmek gerekir.
- Aklın ve bilimin ne kadar çok önemli olduğu yeniden kanıtlandı. Pandemi aşısını bilim insanları buldu. Bilimsel eğitimi artırıp cehaleti yenmek lazım.
- Sosyal ve adil bir hukuk devletinin önemi daha da aydınlandı. Güç durumdaki birey ve ailelerin devlet desteğine büyük ihtiyaçları doğdu. Sosyal devleti güçlendirmek lazım.
- Pandemi birbirlerini çok seven insanları bile birbirlerinden ayırdı. Sevginin, dayanışmanın, duygudaşlığın, yardımlaşmanın ve insanların birbirlerine ne kadar muhtaç olduklarının önemi daha iyi anlaşıldı. Hemcinslerimize, ailemize, toplumumuza ve tüm insanlığa karşı ötekileştirmeden, bencillikten, her türlü şiddetten, kavgadan, kinden uzak durmak gerekiyor
- Doğanın ve çevrenin ne kadar önemli ve yaşamsal olduğu iyice anlaşıldı. Gözle görülmeyecek kadar küçük bir virüsün tüm dünyayı ve yedi milyarı aşkın insanı, zengin, fakir insan, toplum ve devlet farkı gözetmeksizin tehdit edip kaoslara neden olabileceği kanıtlandı. Demek oluyor ki herkes, hem doğaya ve çevreye ve hem de diğer toplum ve insanlara karşı, karşılıklı sorumluluk taşımak zorundadır.
Hülya Kandemir Yavuz: Hocam değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için hem Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi ailesi adına hem de okuyucularımız adına çok teşekkür ederiz.
Prof. Dr. Halil ÇİVİ: Bana görüşlerimi topluma açıklama ve paylaşma fırsatı verdiğiniz için size ve kurumunuza çok teşekkür ederim.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Yaşam Bilimleri Yazıları