Prof. Dr. Selahattin TURAN’la Eğitim Yönetimi ve Okul Müdürlüğü Üzerine Nazmiye HAZAR’ın Yapmış Olduğu Söyleşi

Eğitim Bilimleri - Prof. Dr. Selahattin TURAN/ Nazmiye HAZAR

Nazmiye Hazar: Hocam öncelikle görüşme yapmakla ilgili isteğimize olumlu yanıt verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Eğitim yönetimi ile ilgili pek çok okul yöneticisine ve eğitim yönetimi alanında akademik anlamda ilerlemek isteyen araştırmacılara kaynaklar sağlıyorsunuz. Bu kaynakların Türkiye ile sınırlıyla kalmaması, eğitimde bakış şeklimizi genişletmemiz açısından da önemli olduğunu düşünüyorum. Genel olarak, günümüz eğitim sistemleri ve yöneticilerinden beklentileri nelerdir? Kısaca söz edebilir misiniz?

Selahattin Turan: Dünya kurulduğu günden beri değişiyor fakat son yarım yüzyılda daha hızlı değişiyor. Bu değişim kendi içinde belirsizlikleri ve krizleri peşinde getiriyor. Eğitimde biz bu dönüşümlere ‘sismik’ değişimler diyoruz. Bunlar, eğitim sistemlerini ve okulu yeniden kurmaya iten köklü ve itici eğilimler. Özge bir ifadeyle eğitim sistemini sarsan veya sarsıntıya uğratan, acil ve adil çözümler üretmeyi zorunlu kılan değişimler bunlar. Sismik değişimler okul hakkında sahip olduğumuz bütün varsayımları gözden geçirmemizi zorunlu kılar, bu süreçte eğitimin kök sorunlarını anlama ve anlamlandırma kritik bir öneme sahiptir. Bu sismik değişimler, okul yöneticilerinin analitik çözümleme yapabilme kapasiteleri yüksek, belirsizlik ve krizi yönetebilecek, toplum ve bütün velilerin beklentilerini karşılayabilecek veya çözümleyebilecek rol model bir kişilik örüntüsüne sahip olmasını zorunlu kılıyor. Her çocuk öğrenebilir, hiçbir çocuk elenmesin, hiçbir çocuk geride kalmasın, akademik beceri kadar insani beceriler de ön plana çıkarılsın, eğitim aracılığı ile toplumda adalet ve sosyal eşitlik sağlansın, her çocuk özgün ve özgür ruhunun ufkuna yürürsün ve benzeri beklentiler Türkiye’nin geleceği açısında da önemli sismik değişim ve beklentilerdir. Bu ve benzeri sismik değişimleri yorumlamak ve anlamlandırmak eğitimde politika yapıcı ve müdürlerin işidir. Sismik değişimler açısından, okul müdürleri, eğitim bürokratları olarak görülebilir. Bürokrat okul müdürü size bugün tuhaf gelebilir. İşin aslı öğle değildir. Her şeyden önce okul disiplin ve ciddiyet demektir. Bürokrat olarak okul müdüründen kasıt şudur: Bir kişinin geldiği makama atama veya seçimle gelmesinin ötesinde, geldiği makamın gerektirdiği bilgi ve beceriye yani liyakate sahip olup olmadığıdır. Eğitimde karşılaşılan problemleri çözme, eğitimde ve toplumda sosyal adaleti sağlama ve eğitimdeki sismik değişimleri anlamlandırma eğitimde politika yapıcılarının üstesinden gelmesi gereken en temel beklentilerdendir.

Nazmiye Hazar: Bize Türk eğitim sistemi ve okul yönetiminin yapısından bahseder misiniz? Bu anlamda okulların genel olarak hangi yönetim kuramı ile işleyiş gösterdiklerine örnekler sunabilir misiniz?

Selahattin Turan: Eğitim yönetiminde yapı davranışı belirler. Türk eğitim sistemi yapısı içinde yapı-işleyiş-yetki-sorumluluk-hesapverebilirlik ilişkisi bilimsel araştırmalar ışığında, yükseköğretim sistemi dâhil, kurulamadı daha doğrusu eskiden beri var olan yapı güncellenemedi. Güncelleme eğitim sistemi ve okulların kapasitesi ile ilgili bir husustur. Bunun birçok sebebi var. Otorite ve gücün tek merkezde toplanması, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bugüne, istisnasız bütün politika yapıcıların işine geldi. O bakımdan okullar klasik yönetim anlayışının dışına çıkarılmak istenmedi. Özge bir ifadeyle Türk eğitim sistemi bir sistem bütünlüğü içinde işleyen, bütün bileşenleri ile birlikte ele alınıp yeni bir yapı ve davranışı kurmada başarısız oldu. Türk eğitim sistemindeki yapı ve işleyiş Weber’in klasik bürokrasi modelinin başlıca özelliklerinden olan uzmanlaşma, nesnellik, yetkinin kademeleştirilmesi, kariyer yönelimi (liyakat) ve verimlilik gibi temel ilkelerden de uzaklaştığını görmekteyiz.

Nazmiye Hazar: Peki Türk Eğitim Sisteminin 21. Yy. şartlarına uygunluk durumu da göz önünde bulundurarak eğitim yöneticilerinin okulları etkili yönetme ile ilgili ne gibi güçlüklerle karşılaştıklarını düşünmektesiniz? Ve diğer gelişmiş ülkelerden farkımız nelerdir?

Selahattin Turan: Farklı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bugün 10 yaşında olan çocuklar tahminen 2080’li yıllarda emekli olacak ve 2100’lü yıllarda ölecekler. Bu yeni kuşağın en tipik özelliği gelecek otuz yıl içinde kendi kendini yönetememe veya yönetme konusunda ciddi bir şekilde zorlanacak. Bu konuda bizim hiçbir hazırlığımız yok. Sistem ve anne babalar kendi çocuklarını ve günü kurtarma derdinde. Kendi çocuğu için istediğini, bütün ülkenin hatta insanlığın çocukları için isteme konusunda, her geçen gün toplum ve velilerin bencilleştiğini görmekteyiz. Bu hazin bir tablodur, kendimiz için istediğimizi herkes için isteme, başkalarını düşünme bizim geleneğin en önemli ve erdemli davranışı olarak görülüyordu. Okul müdürlerine düşen en temel görev önce okulu yeniden kurmak, bütün öğrencilerin başarılı olabileceği/öğrenebileceğine inanmak, eğitim ile ilgili toplum ve ailelerin beklentilerine cevap üretmek, merkezi sınavlar aracılığıyla çocukların elenmesine, sıralanmasına, yaftalamasına itiraz etmek, çocukların yaşamı bir bütün olarak algılayıp yaşayabilecekleri dair derin bir anlayışı egemen kılmak, kendilerini ve dünyanı her şeyden önce iyi tanımak, yarınların bugünden daha iyi olacağına ve bugünkü okulların geleceği kuşakların yaşam niteliğinin belirleyici inanmak, giderek kaybolan toplum bilinci ve kolektif şuuru yeniden canlandırmak, okulu toplumsal sorunlara çözüm üretebilme kapasitesine kavuşturmak ve en önemlisi okullarda kaybolan disiplin ve çok çalışmayı yeniden temel değer kılmak gibi birçok karmaşık görev ve sorumluluklarla karşı karşıyadırlar.

Nazmiye Hazar: Sosyal bir alan olan okullarda iletişimin önemi ile ilgili sınıfı yöneten öğretmen ve okulu yöneten okul müdürlerinin iletişim uzmanlığı ile ilgili ne gibi beceriler alışkanlık düzeyde olursa okullarda etkili iletişim gerçekleşir?

Selahattin Turan: Okul bir öğrenme ve yaşama alanıdır. Hem öğrenmenin hem de yaşamın niteliğini belirleyen en temel özellik insanlarla etkili iletişim kurabilmektir. Hem okul yöneticilerinin hem de öğretmenlerin hatta bütün okul çalışanlarının sahip olması gereken en önemli temel özellik iletişim becerisidir. Öğrenme ve yaşam iletişim üzerine kuruludur. Bu konuda okul yönetici ve öğretmenlerimize Stephan Cowey’in Etkili İnsanların Yedi Özelliği başlıklı eserini okumalarını öneririm. Bu bağlamda söyleyeceğim en önemli husus, okul müdürlerinin bütün öğretmenlerle açık ve samimi ilişki ve iletişim kurmasıdır. İletişim aynı zamanda anlamı ortak hale getirme ve güven inşa etme sürecidir. Güven, iyi bir okul müdürü ve öğretmenin sahip olması gereken temel özniteliktir. Pozitif bir okul, sınıf iklimi oluşturma ve okul kültürünün mükemmelleşmesinde, etkili iletişim anahtardır.

Nazmiye Hazar: Okullarda sürekli çağın gereklilikleri için öneriler ve imkânlarla ilgili sınırları zorlamaya çalışıyoruz. Ancak nedense gerek eğitimde çağdaş olmak, gerek okullarda sınıf içerisinde çağdaş sınıf yönetimini ve çağdaş eğitim yönetimini uygulamakla ilgili ilgili bazen bildiğimiz teorik bilgilerde bile aksaklıklar yaşamaktayız. Bu konu ile ilgili bizlere neler önerirsiniz?

Selahattin Turan: Okul müdürlüğü ve öğretmenlik bir sanattır veya sanat tarafı ağırlık basan liyakat temelli mesleklerdir. Türkiye’de okullar bilimsel bilgiyi tüketme, bilimsel gelişmeleri yakından izleme ve pratiğe geçirme konusunda zayıf kalmıştır. Bir sistemde yönetici ve öğretmenler ne kadar zayıfsa o kadar fazla pedagojik retorik vardır, üretilir. Eğitimde konuşma ve söylediklerimizin teorik veya retorik düzeyde kalması bir sistem ve yapı meselesidir. Pedagojik retoriği üreten yapı ve davranıştır. Bunu ideolojik ve politik söylemler izler. Özetle, pedagojik retorik ve çözümsüzlüğün kaynağı yapısaldır. Bunlardan en önemlisi, yasal metinlerde, öğretmenin bir memur olarak tasarlanması diğer taraftan eğitim yöneticisi atamada liyakatten ziyade ideolojik tercihlerin ön plana çıkarılmasıdır. Özge bir deyişle okul müdürlerinin yüksek kavramsal (vizyon oluşturma fikir ve düşünce vb.), insani (işbirliği, iletişin vb.), teknik (uzmanlık yetkinliği vb) gibi hususlarda d yetkinliğe sahip olmaması söylenebilir.

Nazmiye Hazar: Okul lideri sadece okulu yöneten kişi midir? Yoksa okuldaki öğretmen, öğrenci ya da farklı birileri de bu rolü üstlenebilir mi? Günümüz okulları okul liderlerinde var olan özelliklerden biraz bahseder misiniz? Bu konuda öğretmenlere neler önerirsiniz?

Selahattin Turan: Her insan lider olarak doğmaz fakat lider olabilir, bu bir süreçtir. Liderlik, doğumdan başlar ölüme kadar devam eder. Liderlik kişinin sahip olduğu potansiyeli kullanma derecesi ile ilgili bir etkileme sürecidir. Okulun lideri okul müdürüdür, öğretmen de liderdir, öğrenci de liderdir. O zaman şöyle diyebiliriz: Okul müdürü liderlerin lideridir. Liderlik esas itibariyle bireyin kendini ve dünyayı tanıması ile ilgilidir. Alanyazında lider okul müdürü ve lider öğretmen özelliklerini konu alan birçok araştırma yapılmıştır. Kavramsal, insanı ve teknik becerilerin yanından çalışkan, istekli, yaratıcı, anlayışlı, adil, üretken, sorumluluk sahibi rol model gibi nitelikler okul müdürü ve öğretmenlerin sahip olması gereken kişisel özellikler olarak not edilmektedir.

Nazmiye Hazar: Türkiye Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı kendi okullarına bağlı öğretmenlerin üyesi olduğu bakanlığa bağlı bir adreste girişimcilik ile ilgili olarak öğretmenler eğitimle ilgili çalışmalarını ortaya koymakta. Türkiye’de öğretmenlerin bu yönde değerlendirildiğini görmekteyiz. Bu oluşum öğretmenlerin eğitimde iyi örnekler sunma fırsatı yakalamaları öğretmenlerin motivasyonunu olumlu yönde arttırıcı bir unsur da olmuş durumda. KKTC’de henüz Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın böyle bir çalışması mevcut değil. Böyle bir çalışmanın yapılması Kuzey Kıbrıs’taki öğretmenlerin mesleki motivasyonlarına ne gibi bir etkisi olur bunu da bilemiyoruz. Bu yönde Türkiye’de uygulanmakta olan bu motivasyon unsuru sizce Kıbrıs’ta da olsa okullarda görev yapmakta olan öğretmenlere olumlu bir etkisi olur mu? Neden?

Selahattin Turan: Her toplumun kendine özgü eğitim politikası ve insan kaynağını geliştirme strateji vardır.  Bununla birlikte ve okulun temel amacı çocuğun doğuştan var olan potansiyelin ortaya çıkarmaktır. Bu bakımdan sözünü ettiğiniz girişimi ‘öğretmenlerin sürekli mesleki gelişimi’ kapsamında değerlendirmek gerekir. Okul müdürü yetiştirme, seçme, atama ile sürekli mesleki gelişim bir süreç olup birbirini tamamlayan süreçlerdir. Türkiye’de ve KKTC’de okul müdürlüğü bir meslek olarak görülmedikçe ve buna göre yeni yasal düzenlemeler yapılmadıkça bu söylediklerinizin okul yönetimlerine kalıcı etkisi olmayacaktır. Bu eğitimlerin sonuçlarını değerlendiren mekanizmalar kurulması gerekiyor.

Nazmiye Hazar: Peki hocam! Motivasyondan konu açılmışken;  okul yöneticilerine çalışanları motive edebilmeleri için ne gibi önerilerde bulunursunuz? Mesela ne gibi hataları yapmamaları hususunda uyarıda bulunursunuz?

Selahattin Turan: Okul müdürünün esas görevi öğretmenlere destek olmak, onlarla samimi ilişkiler kurmak, okulda pozitif bir çalışma ortamı ve güven oluşturmaktır. Tekrar etmekte yarar var okul müdürü iyi insan, rol model, güvenilir, dürüst, adil bir kişi olmak zorundadır. Kısaca kavramsal, teknik ve insani becerilerle temayüz etmiş bir kişidir. Üstün insani ve teknik becerilere sahip okul müdürleri problem çözme ve analitik çözümleme yağabilme kapasiteleri yüksek olduğu için bu tür okullarda öğretmen bağlılığı ve adanmışlığı daha yüksektir. Aksi hal zaten bütün diğer sorunları peşinde getirir ve içsel motivasyon yerine dışsal motivasyonu öne çıkarır.

Nazmiye Hazar: Vizyon sahibi liderlerin özelliklerinden bahseder misiniz?

Selahattin Turan: Bu özellikler arasında yüksek insani niteliklere sahip başkalarını etkileme veya başkalarına rol model olma, okulun amaçlarını gerçekleştirmek için okul çalışmalarını veriye dayalı sürekli değerlendiren, yapısal ve kültürel değişimi etkili yöneten, pozitif okul iklimi ve çalışma ortamı oluşturan ve mükemmel okul kültürü yaratıcısı gibi temel özellikleri sıralayabiliriz. Bununla birlikte sistemi çözümleme, okulun varlık sebebini okul paydaşlarına anlatabilme ve problem çözme becerisini de ekleyebiliriz.

Nazmiye Hazar: Kriz yönetimi – çatışma çözme becerileri ile ilgili okul müdürlerinin karşılaştıkları güçlüklerden yola çıkacak olur isek okul yöneticilerine okul iklimini olumsuz etkileyebilecek olan çözme stratejileri ile ilgili ne gibi önerilerde bulunursunuz?

Selahattin Turan: Çatışma ve kriz insan yaşamının doğal bir parçasıdır. Kriz ve çatışma çözüldüğü müddetçe okul için yeni fırsat ve imkânlar doğurur. Kriz ve çatışma yönetimi iyi bir okul yöneticisinin sahip olması gereken yetkinlikler arasındadır. İnsan merkezli örgütlerde çatışma ve kriz kaçınılmazdır. Her iki durum içinde önceden hazırlıklı olmak ve muhtemel senaryolar üzerinde çalışmak, vaka incelemeleri yapmak karşılaşılacak sorunların üstesinden gelmek ve olası çözümleri üretebilmek için büyük önem arz eder. Okullarda çatışmaları azaltabilmek için okul çalışanlarının karar alma süreçlerin katılması, konuyla ilgili mesleki eğitimler alması ve olası kriz senaryoları üzerinde önceden çalışmaları gerekmektedir.

Nazmiye Hazar: Okullarda okul işleyişleri ile ilgili alınacak olan kararlarda toplantıların öneminden bahseder misiniz lütfen? Okul yöneticileri öğretmenlere birlikte yapmakta oldukları toplantılarda ve bu toplantıların karara bağlanma süreci aşamalarında ve son olarak alınan kararların yürütülmesi işleminde nasıl bir sıra izlemeli ve süreklilik açısından ne gibi prensipler edinmelidirler?

Selahattin Turan: Okul müdürü, okulu öğretmelerle hatta bütün paydaşlarla birlikte yönetir. Okul yönetiminin kalbini karar alma ve karar verme oluşturur. Okulda birlikte öğretir birlikte öğreniriz, birlikte karar alır birlikte çözüm üretiriz. Birlikte karar alınan okullarda, okula yenilik getirme ve yenilikçi bir ruh kazandırmak daha hızlı ve kolaydır. Özge bir ifadeyle okullar içeriden ancak düzeltilebilirler, bu düzeltme esas itibariyle bir karar alma ve karar verme ile ilgili bir süreçtir. Yaratıcılık, yenilik yapabilme ve bütün öğrencilerin öğrenebileceği bir okul iklimi ve ortamı oluşturma ancak kolektif akıl ve karar alma süreçlerinin tam işlemesiyle mümkündür.

Nazmiye Hazar:  Eğitim yönetiminde okul yöneticileri ile ilgili “liderlik” “okul yöneticisi” “okul idarecileri” “okul müdürleri” tanımlamalarının yapılmakta olduğunu gözlemlemekteyiz. Bu anlamda okullarda değişim ve dönüşümün de öncüsü olacak olan eğitim yöneticilerine ne olmaları- ne olmamaları yönünde ikazlarınız olabilir?

Selahattin Turan: Okul müdürlüğü ontolojik bir kavramdır. Okul müdürü okulu idare eden kişi olarak tanımlanmakta idi. Fakat son çeyrek yüzyılda okul müdürlüğünden okul liderliğine doğru bir değişimin olduğunu görüyoruz. Bu okul müdürlüğünün değerini düşürmek, aksine okul müdürünün sahip olması gereken liderlik özelliklerine göndermede bulunur. Warren Bennis yönetici ile lider arasındaki farkı şöyle ifade etmiştir: ‘Yönetici işleri doğru yapar lider ise doğru işler yapar.’ Bu ifade okul müdürlüğünün stratejik önemine işaret etmektedir. Bir lider olarak okul müdürü o kadar yüksek kavramsal, insani ve teknik yeterliliklere sahip olacak ki hiç hata yapmayacak şeklinde yorumlanabilir. Okul müdürlüğü profesyonel bir meslek olarak tasarlanmadıkça bu ayrımları tartışmanın bir anlamı yoktur.

Nazmiye Hazar:  Okullarda adalet,  liyakat, etik, örgüt aidiyet, gibi kavramların olumlu yönde geliştirilmesinde okul yöneticilerine neler önerirsiniz?

Selahattin Turan: Okul müdürlüğü profesyonel bir meslek olarak tasarlanmadıkça okullarda adalet, liyakat, etik, aidiyet kavramları retoriğin ötesine geçemez. Memur öğretmen ve idareci okul müdürü, kendi çocuklarını kurtarmaya çalışan bir veli profili ile yola devam ederiz gibi görünüyor.

Nazmiye Hazar: Peki kamu kuruluşlarından biri olan okullarda mobbing, örgüt ikiyüzlülüğü ve çalışanların iş yerine karşı hissedebilecekleri yabancılaşma olgularının oluşmasında yöneticileri ne şekilde uyarırsınız?

Selahattin Turan: Okullar sorun alanlarıdır. Bu yüzden okul müdürünün bir lider olarak sahip olması gereken en önemli yetkinliği problem çözme, analitik çözümleme yapabilmedir. Okuldan yabancılaşmanın baş sorumlusu yetkinliği ve liderlik becerisine sahip okul müdürleridir. Bunu sistem de destekler. Bu sorunları aşmak için okul müdürünün kişisel özellikleri belirleyicidir. Özgüven. Kararlı, dürüst, adil ve rol model okul müdürleri bu sorunları çözmede veya bu sorunların ortaya çıkmasını engellemede belirleyicidir.

Nazmiye Hazar: Eğitim programlarının denetlenmesinde adeta milli eğitim bakanlığı içerisinde müfettişler, okullarda okul yöneticileri, zümre arkadaşları, bazen ebeveynlerin bile öğretmenleri denetlediklerini hissedebilmekteyiz. Eğitim yönetimi ile ilgili okul yöneticilerinin öğretmenleri ve programı denetlemek adına ölçme ve değerlendirmelerle ilgili neleri takip etmeleri gerekmektedir? Bu yönde ne gibi önerileriniz olurdu?

Selahattin Turan: Sistem kendi kendini denetleyemez fakat iyileştirebilir. Okul ve sınıf içi iyileştirmelerin düzenli olarak raporlanması ve bir önceki yıl ile sürekli karşılaştırılması gerekir. Terzi kendi yırtığını dikemez sözü çok özgün bir ifadedir ve okulları veriye dayalı dışardan bağımsız denetçiler tarafından çok yönlü değerlendirilmesi gerekir. Bizim sistem elem ve yarış üzerine kurulu olduğu içini böyle bir kaygı taşamamaktadır. Bazı seçkin okullarla durum kurtarılmaya çalışılıyor, Türkiye ve KKTC için bütün okulların iyi olacağı bir bakış açısını ve felsefesini içselleştirmek ve bu bağlamda okulu yeniden kurmak zorundayız diye düşünüyorum. Okul türlerinin fazlalığı sistemin iflasa sürüklendiğinin en açık göstergesidir. Daha öncede söz ettim, bazı okullar değil bütün okullar iyi olmak zorundadır. Herkesin kendi çocuğunu kurtarmaya çalıştığı bir toplumun geleceği tehlikededir.

Nazmiye Hazar: Okulları etkileyen iç ve dış faktörleri düşünecek olur isek; okulları tehdit eden iç ve dış faktörlerde yöneticilerin özellikle ne gibi durumları, ön bilgileri ve tedbir unsurlarını oluşturma becerilerinde okul güvenliğini sağlama açısından neler yapabilmelidirler?

Selahattin Turan: Bu husus yukarıda sözünü ettiğim eğitimde sismik değişimlerle ilgili bir husustur. Geleneksel aile yapısının çözülmesi, kuşaklararası kopuş, toplumun okuldan beklentilerinin artması, eğitimde sosyal adaletin bozulması, Türkiye ve KKTC kendi eliyle yetiştirdiği nitelikli öğrencileri dair bir strateji geliştirememesi ve nitelikli öğrencilerin ABD ve İngiltere gibi batılı ülkelere göçü, yoğun bireysellik, yaratıcık ve yenilik yapabilme kapasitesi geliştirememe başlıca meydan okumalar olarak not edilmesi gerekir.

Nazmiye Hazar: Öğretmen yetiştirme ve geliştirme programları ile ilgili KKTC Milli eğitim ve kültür bakanlığı İle Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortaklaşa imzaladıkları protokol gereği Kıbrıslı öğretmenler için 2019 Eylül ayından itibaren kapsayıcı eğitim programları gerçekleşti. Oldukça verimli olan eğitimler sonrasında gerek öğretmenler, gerek yöneticiler çok memnun kaldı. Yönetici adayları ile ilgili düzenlenen eğitim programlarına katılan bir öğretmen olarak ve hala daha eğitim yönetimi alanında eğitim görmeye devam eden bir öğrenci olarak ben Türkiye’de büyük değişmeler ve gelişmeler olduğu düşüncesini hissettim. Başta eğitim yönetimi felsefesinde adalet olgusuyla ilgili yöneticilerin birer adalet elçisi olmaları yönündeki gereklilikle ilgili bir algı hissettim. Hizmetçi eğitimler akademisyen hocaların da destek ve çabalarıyla geliştirilen bir program yapısına sahip mi? Her ne kadar akademik anlamda eğitim yönetimi alanında yüksek lisans tamamlamak bir avantaj gibi görünse de eğitim yönetimi alanında başarılı olabilmek bir öğretmen olarak gözlemlediğim kadarıyla bilgi gerektiriyor olsa da; bu alandan mezun olmayan; hatta yüksek lisans yapmayan okul müdürlerimizin de başarılı olabildiğini görebilmekteyiz. Bu anlamada bu konu ile ilgili biri olarak sizin görüşleriniz nelerdir?

Selahattin Turan: ‘Taşıma su ile değirmen dönmez.’ bir Türk atasözü vardır. Türkiye ve KKTC’de okul müdürlüğü profesyonel bir meslek olarak görülmemektedir. Hizmetiçi eğitimlerle okul müdürü yetiştirilemez, sözünü ettiğiniz eğitim ve çalışmalar, tazelenme eğitimleridir. Okul müdürlüğü profesyonel, dünyaca kabul gören standartları ve etik ilkeleri olan kavramsal, insani ve teknik beceri yetkinlik alanları açıkça belirlenmiş bir meslektir. Palyatif ve politik, günü kurtarmaya dönük çalışmalar, alanın melekleşmesini engellemektedir. Bu politika yapıcıların bilinçli bir tercihidir. 

Nazmiye Hazar: Hocam vermiş olduğunuz bilgilerden ötürü çok teşekkür ederim. Pek çok okul yöneticisine, yönetici adayına, öğretmene rehber olacak bilgilerinizi bizimle paylaştınız. Yeniden görüşmek dileğiyle. Sağlıcakla kalın!