POSTMODERN DEĞERLERDEN YENİDEN MODERN DEĞERLERE

Fikir Yazıları - Modernizm insan aklının hakikati aramada, doğanın sırlarını çözmede tek ve kesin araç olduğunu kabul eder. Akıl yoluyla elde edilen bilgi herkes için doğrudur. Bu nedenle de nesneldir. Akılcılık ilerlemeciliğe dayanır. Doğada ve toplumda inişli çıkışlı da

POSTMODERN DEĞERLERDEN YENİDEN MODERN DEĞERLERE

Modernizm insan aklının hakikati aramada, doğanın sırlarını çözmede tek ve kesin araç olduğunu kabul eder. Akıl yoluyla elde edilen bilgi herkes için doğrudur. Bu nedenle de nesneldir. Akılcılık ilerlemeciliğe dayanır. Doğada ve toplumda inişli çıkışlı da olsa ileriye doğru sıçrama hâkimdir. Doğayı tanıma ve anlama ve hâkim olma çabası bireyi toplumu araştırmaya ve üretime sevk eder. Böylece hem bilim hem üretim gelişir. Üreten toplum akılcıdır. Akılcılık üretimin geliştiği toplumda yükselir.

Postmodernizmmodernizm reddidir. Aklı ve bilimi en hakikî mürşit olarak kabul etmez. Gerçeğe sadece akıl yoluyla ulaşılabileceğini reddeder. Bunun yerine, hurafelere, efsanelere, yöresel inanışlara da eşit derecede doğruluk payı verir. Nesnellik yerine göreliği; ilerlemecilik yerine kaosu koyar. Aslında herkesçe kabul edilecek bir gerçeğin olmadığını dün ile ilgili bilinenlerin de yarın ile ilgili tasarımdan da bir varsayımdan ibaret olduğunu ortaya koyarak insanın öğrenme, araştırma iradesini kırar. Gerçeği bulmaya yaramayacaksa akıl ve bilim ne işe yarar? Gerçek diye bir şey yoksa neyi, niçin araştıralım?  Bu bakış açısı sonucu toplum, tarihiyle hesaplaşır. Tarih diye bildiği her şeyin bir varsayım veya yalan olduğu iddiası karşısında travma yaşar ve kimliğini sorgulamaya başlar.Bireyi toplumdan ve toplumsal üretimden koparır, bireyde kimlik ve benlik sorununu ortaya çıkarır.Toplumdan kopan insan yalnızlaşır, hayatın beyhudeliğine kapılır, büyük amaçlardan, mücadelelerden, ideolojiden kopar ve kimliksizleşir. Böylece ya bu hayatın geçici olduğu kabulüyle öteki dünyaya yönelir ya da bireysel hazlarının peşinden koşar. Ya cemaat ve tarikatların müridi olur ya da emperyalist sistemin müşterisi, tüketim budalası! Orta Çağ kurum ve ilişkilerinden kopamamış toplumlarda üretim düşerken toplum dinselleşip, cemaat ve tarikatlar yükselirken, emperyalist ülkelerde bireysel düşkünlükler, bağımlılıklar ve sapkınlıklar ivme kazanır.

Postmodernizmin kimlik bunalımına sürüklediği birey ve toplum emperyalist tekellerin amacına hizmet etmektedir. Bunalıma giren hayatın beyhudeliğine kapılan, kimliksizleşen, üretimden kopan ve bireysel hazlarının peşine düşen bireyler tüketim budalası hâline gelir. Böylece emperyalist tekellerin müşterisi olurlar ve tekeller ellerindeki malları bu kitlelere tükettirir. Tüketim için, harcama için akla gerek yoktur. Akıldan ve bilimden kopmuş, millî kimliğinden uzaklaşmış bireylere uygun tüketim araçları yaratılarak tüketime katılmaları sağlanır.

Şöyle bir bakalım: Eğitim sistemimiz felsefesiyle, yapısıyla, modeliyle, işleyişiyle okul öncesinden üniversiteye kadar tüketime hizmet etmiyor mu? Üniversiteleri açarken esas gerekçemiz her ilde genç tüketicilerin olması ve bu yolla tüketim çarkının dönmesi değil mi? Okullarımızda son yıllarda değerler eğitimi adı altındaki muhafazakârlık aslında tüketim çılgınlığının örtüsüdür. Tüketimde hiç de muhafazakâr olmayan bir toplumuz.

Türkiye dünya sisteminin yaşadığı ekonomik krize girdi. Kriz derinleşiyor. Kriz Türkiye’ye özgü değil. Bu nedenle dünyada sistemsel bir kriz yaşanıyor. Türkiye borçlanarak geliştirdiği tüketim düzeninin çarklarını çeviremiyor. Öyleyse önümüzde zorunlu olarak üretim var. Üretme dönemi önümüzdedir. Üreten toplum kimlik kazanır, dünü ile barışır, yarını kurar. Üreten toplumda akılcılık yükselirken dogmalar, hurafeler düşer. Üreten toplum kendi değerlerini ve eğitim sistemini inşa edecek ve geliştirecektir.