BAOBAP AĞAÇLARI VE KÖKLERİ GÜÇLÜ TUTMAK

Fikir Yazıları - Prof. Dr. Abdurrahman Tanrıöğen

BAOBAP AĞAÇLARI VE KÖKLERİ GÜÇLÜ TUTMAK

İnsanların Dünya üzerinde yerleşik düzene geçmelerinden ve bir arada yaşamaya başlamalarından buyana çeşitli türde ve büyüklükte topluluklar oluşturdukları bilinmektedir. İnsanlığın gelişimi ilerledikçe bu topluluklar yerlerini büyük uygarlıklara ve devletlere evrilmiştir. Bu devletlerin ve uygarlıkların bazıları yıkılmış, bazıları da biçim değiştirerek tarihin tozlu raflarındaki yerini almıştır.

Tarih kitaplarının sayfalarında devletlerin yıkılmalarına ya da başarılı olmalarına etki edecek “adalet ve hukukun üstünlüğü”, “eğitim ve bilgi”, “ekonomik istikrar”, “ulusal güvenlik”, “sosyal uyum ve dayanışma”, “demokratik işleyiş”, “çevresel sürdürülebilirlik”, “İyi yönetişim”, “kültürel ve tarihi bağlam” gibi bir dizi etken ve güvence ayrıntılarıyla anlatılmaktadır.

Birbirleriyle karşılıklı etkileşim içerisinde bulunmaları nedeniyle bir devletin bekası için son derece önemli olan bu etkenlerin bir tanesi bile iyi yapılandırılmaz ya da işlevini yerine getirmede başarısız olursa, devletlerin ve toplumların geleceğinden kaygı duymak gerekir.

Biz eğitimciler, bu etkenler içinde “eğitim ve bilginin” ilk sırada bulunması gerektiğine inanmaktayız. Çünkü, bireylerin ve toplumların gelişimi için temel bir alt sistem olan eğitim, toplumun diğer alt sistemlerini işletecek bireylerin ve dinamizmin temel kaynağıdır. Eğitim, bilgiye erişim sağlayarak toplumun bilinç düzeyini artırması ve gelişmişlik seviyesini yükseltmesi bakımından ülkenin geleceğinin güvencesi olan gençlerin yetiştirilmesi sorumluluğunun verildiği bir sistemdir.

Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, eğitim ve bilimin ne derece önemli olduğunu çeşitli fırsatlarda ifade ederken gençlerin eğitim ve bilimle donatılmasına büyük önem vermiştir. Modern, bilimsel ve laik bir eğitim sistemine olan inancı, gençlerin çağın gereksinimlerine uygun şekilde yetişmelerini sağlamayı amaçlamıştır.

Atatürk, gençlerin yönünü sadece bilgiye değil, aynı zamanda özgür düşünceye ve eleştiriye yönlendirmeyi önemsemiştir. Toplumsal ilerleme için gençlerin düşüncelerini özgürce ifade etmeleri, soru sormaları ve sorgulamaları gerektiğine inanmıştır. Özgür düşünceli gençlerin yetişmesi ile milli birlik ve beraberlik anlayışının da gelişeceğine inanan Atatürk, ülkenin bütünlüğünün ve bağımsızlığının korunması için gençlerin birbirleriyle işbirliği yapmalarını ve ortak değerlere sahip çıkmalarını arzu etmiştir.

Ulu önder, gençlerin fiziksel olarak da sağlıklı bir şekilde yetişmelerini önemsemiş ve bu nedenle spor ve beden eğitimine büyük önem vermiştir. Sporun sadece fiziksel sağlık için değil, aynı zamanda karakter gelişimi ve disiplin kazanımı için de önemli olduğunu düşünmüştür.

Gençlere çok önem veren ve onları Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin güvencesi olarak gören önderimiz, çağdaş düşünceye ve teknolojiye önem vermenin gençlerin köklü bir biçimde bu ülkenin dokularına nüfuz etmesinin önemli bir yolu olarak görmüştür. Tüm gençlerin ve vatandaşların modernizm ve yenilikçilik anlayışına sahip olmalarının ülkenin geleceğinin teminatı olduğunu ifade etmiştir.

Görüldüğü gibi bir devletin ayakta kalabilmesinin çok fazla etkeni bulunmaktadır. Ülkelerin ve toplumların çağın gelişmelerine göre, bu etkenlere verdikleri önem farklı değerlerde ve sıralarda olabilir. Ama gençlerin eğitimli ve kültürlü, evrensel değerleri tanıyan, teknolojik ve bilimsel gelişmeleri izleyen vatandaşlar olarak yetiştirilmelerinin ülke bütünlüğü açısından yaşamsal bir önem taşıdığı tartışmasız kabul görür.

Fransız yazar, pilot ve gezgin olan Saint-Exupéry 1943 yılında yazdığı “Küçük Prens” isimli kitabında, “baobap” ağaçlarının daha küçük tohumlar halindeyken temizlenmemesi durumunda tüm gezegende kök salarak, gezegenin geleceğini tehlikeye düşüreceğinden ustaca söz etmektedir. Burada baobap ağaçlarının ülkelerdeki yanlış uygulamaların ve olumsuz koşulların bir metaforu olduğu düşünülebilir. Özellikle eğitim sistemimiz içerisinde Atatürk’ün işaret ettiği niteliklere sahip gençlerin yetiştirilmesini engelleyip, ülkenin geleceğini karartabilecek “baobap” misali yanlış uygulamaların kökleşmesinin önüne geçilmemesi durumunda, ülkenin ayakta kalabilmesi mümkün olmayacaktır. Ülkenin tüm eğitimcilerinin sistem içerisinde kökleşme eğilimi olan “baobap” ağaçlarının daha büyümeden temizlenmesi sürecine ilgi ve kuşkuyla bakmaları gerekmektedir.

Çok eskiden okuduğum bir öyküyü burada tekrar etmenin faydalı olacağını düşünüyorum:

Bir zamanlar evleri ve bahçeleri yan yana olan iki komşu varmış. Komşulardan birisi emekli bir öğretmen, diğeri ise teknolojiye çok meraklı bir sigorta satıcısıymış. İkisi de bahçelerine farklı bitkiler dikmişler Emekli öğretmen bitkilerine çok az su veriyor ve her zaman tam anlamıyla ilgilenemiyormuş, teknoloji ile ilgilenen diğer komşu ise bitkilerine çok su vermiş ve çok iyi bakmıştı.

Emekli öğretmenin bitkileri basit ve sadeymiş ama güzel görünüyormuş. Sigortacının bitkileri çok daha dolgun ve yeşilmiş. Bir gece şiddetli bir yağmur ve hafif bir fırtına çıkmış. Ertesi sabah, her iki komşu da bahçelerindeki hasarı kontrol etmek için dışarı çıkmış. Sigortacı, bitkilerinin köklerinden çıktığını ve tamamen yok olduğunu görmüş. Emekli öğretmenin bitkileri hiçbir şekilde zarar görmemiş ve dimdik ayaktaymış

Sigortacı bu duruma çok şaşırmış ve emekli öğretmene gidip sormuş, “Aynı bitkileri birlikte diktik, aslında ben kendi bitkilerime sizden daha iyi baktım, hatta daha çok su verdim. Yine de benim bitkilerim köklerinden çıktı, seninkiler çıkmadı. Bu nasıl mümkün olabilir?"

Emekli öğretmen gülümsemiş ve “Bitkilerine daha çok ilgi ve su verdin ama bu yüzden kendi kendilerine uğraşmalarına gerek kalmadı. Onların işini kolaylaştırdın. Ben onlara yeterli miktarda su verirken köklerinin daha fazlasını aramasına izin verdim; bu nedenle kökleri daha derine indi ve bu da onların toprağa daha sıkı sarılmalarına neden oldu ve güçlendiler. Bu yüzden bitkilerim hayatta kaldı”.

Bitkilere gösterdiğimiz özenin geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza ve gençlerimize de gösterilmesi gerektiğini vurgulayan bu öyküde, gençlerimizin yaşam mücadelesinde başarılı olmalarını sağlayacak bilgi, beceri ve tutumların kazandırılmasıyla olanaklı olabileceğinin altını çizmektedir. Yakın bir geçmişte yayınlanan Pisa sınavı sonuçlarına göre ülkemiz öğrencileri ne yazık ki, matematik, fen ve okumada OECD ortalamasının altında kalmıştır. Çocuklarımızın, bilim ve teknoloji yarışında Avrupalı çağdaşlarıyla baş edebilecekleri donanımlar kazandırılarak, ülkenin geleceğine “kök salmaları” sağlanmalıdır. Onların baobap ağaçları gibi ülkenin geleceğini tehlikeye atacak kökler yerine, çağdaş, bilimsel, demokratik ve laik kökler geliştirmeleri ülkenin bekası için daha faydalıdır.