Bitince SEÇİM unutuldu GEÇİM

Fikir Yazıları - Yusuf İPEKLİ Yazdı.

Şu birkaç gündür kimiyle yüz yüze, kimiyle telefonla, kimiyle sosyal medya sayesinde temmuz başını iple çeken pek çok dar gelirliyle görüşme olanağı yakaladım.

Niçin dar gelirli, niçin temmuz başı?

Çünkü TÜİK temmuz başında üzerinde epeyce oynadığı enflasyon rakamlarını açıklar. Bu açıklamaya göre de alın teri ile geçinen işçi, memur, emekli; sosyal destek alan engelli, dul ve yetimlerin aylıklarındaki artış oranı belli olur.

Yine sıcak bir temmuz ayındayız. Ancak bu yılki sıcaklar sadece bedeni yakıp kavurmuyor. Cepleri de adeta cin çarpmışa çevirdi.

Sonuçlarından kimsenin memnun olmadığı seçimlerde hesapsız kitapsız verilen vaatler ile bir yandan seçim harcamalarını finanse etmek diğer yandan seçim öncesi uygulanan ekonomik olmayan paketlerin getirdiği yükü bir nebze hafifletmek adına yine yeni güya reformlar yapılmaya başlandı.

Bu öyle bir reform ki içinden katmerli vergi çıktı. KDV yükseltilmekle kalmadı kredi faiz oranları çıldırdı, vatandaş ödediği MTV'yi bir daha ödeyecek. İmiklere çöken ÖTV dilleri bir karış dışarı fırlattı.

Henüz cebe girmeyen asgari ücret bir yandan döviz bazında öte yandan alım gücü açısından ağustos karı gibi yere düşmeden erimeye başladı.

Herkeste, her kesimde büyük bir hayal kırıklığı...

En düşük memur maaşı 22 bin TL yapıldı. Böylece müdür personelinden, doktor hasta bakıcısından, bekçi polisten, amir şoföründen daha az kazanır noktaya geldi.

Oy deposu olarak bilinen emekli sadece avucunu yaladı.

Taban maaş, kök maaş, hazine desteği, ek ödeme, seyyanen zam gibi kavramlar cuk diye gündeme oturdu.

Sordum, ne düşünüyorsunuz?

Biri, "Cumhuriyet tarihinin en acı IMF reçetesi." dedi.

Diğeri, sesini yükseltip "Oh olsun, beter olsunlar..." cümlesini kurdu.

Öteki, "Çok bile, emekli çok alırsa çok yer, o da şekeri yükseltir, sonra uğraş dur." sözleriyle dalga geçti.

Başkası duygularını, "Çok bile. Bana yetiyor. Ne yapsın, daha çok olsa daha çok verecek." biçiminde ifade etti.

Kimi, "Öteki gelse farklı mı olacaktı? O bu kadar bile veremezdi." demez mi?

Bence en dikkat çekeni ise, "Suçlu Kılıçdaroğlu'dur. O, çıktı bayram ikramiyesi asgari ücret olacak, en düşük memur maaşı yirmi bir bin beş yüz liraya çıkacak demeseydi zam olmazdı, vergiler ikiye katlamaz, haram olan kredi faizleri düşer, dolar yükselmezdi." söylemi oldu.

Ağzından bal akanın dilinden ise şu dizeler döküldü: "Piyasaya yüzdelli / Emekliye teselli / Yama filan tutmuyor / Bütçe delik besbelli.."

Durum bu olmasına bu da yakın gelecekte sosyal adalet tamamen yok olacak.

Duyardık, SSK emeklileri için iki bin öncesi iki bin sonrası tanımı yapılırdı. Artık memur emeklisi içinde temmuz yirmi üç öncesi temmuz yirmi üç sonrası tanımı yapılacak.

Şöyle ki!

Otuz beş yıl çalışıp birinci derecenin dördüncü kademesinden geçen yıl emekli olan bir öğretmen bu ay on beş bin TL aylık alacak.

Aynı kıdem, derece ve kademeden ağustosta emekli olacak bir öğretmene ise yirmi bin TL aylık bağlanacak.

Bu iki öğretmenden birincisi yüzde yirmi artışla ocak yirmi dörtte 3.000 TL artış görecekken ikincisi 4.000 TL'yi cüzdana koyacak. Böylece bir öğretmenin maaşı on sekiz bin, diğeri yirmi dört bin TL alacak. Bu makas gün geçtikçe açılacak, açılacak, açılacak.

Para daha çok değer kaybederken enerji fiyatları uçacak. Alım gücü olabildiğince düşecek. İşsizlik katlanacak, yeni yeni vergilerle tanışacağız. Esnaf kepenk kapatacak. Zam üstüne zam gelecek.

Demem o ki, "Alınca seçimi unuttular geçimi!".