Laal Singh Chaddha Filmi ve Sağır Kurbağa

Sinema - Hatice Erdem

Laal Singh Chaddha Filmi ve Sağır Kurbağa

Filmin Adı: Laal Singh Chaddha

Tür: Romantik/Dram

Süre: 2 s 39 dk

Gösterim Tarihi: Ağustos 2022

Yönetmen: Advait Chandan

Ülke: Hindistan

Başrolünde Tom Hanks'in yer aldığı 1994 yapımı “Forrest Gump" filminin Hindistan versiyonu olan “Laal Singh Chaddha” filminin başrolüne Aamir Khan hayat veriyor. Bazı filmler vardır, oyuncu kadrosuna bakıp izleme isteği uyandırır. Şimdiye kadar Aamir Khan filmi izleyip de pişman olduğum bir film olmadı.

Her ne kadar uyarlama bir film gibi görünse de birçok kültürel detayla Hindistan'ın önemli olaylarını, Gandhi'ye suikast olayını da konu alarak uyarlamasından farklılık arz ediyor. Uyarlama konusunda birçok eleştiriye maruz kalsa da; böyle bir şeye cesaret edip başarı sağlamasını taktir etmek gerekir.

IQ'su yaşıtlarına göre alt düzeyde olan bir çocuğun güçlü bir annenin desteğiyle hayata tutunması yanında çocuğun, sevdiği kıza karşı olan duygu yoğunluğunun onu bir tırtıl iken kozasından çıkarıp nasıl bir kelebeğe dönüştürdüğüne şahitlik ediyoruz. Tabii birçok detaydaki şans faktörünü de es geçemeyiz. Filmin başında ve sonunda kadraja giren şans tüyü bu hayatta herkesi bulmuyor.

Ancak aptal olarak görülen bir bireyin saf, temiz, çıkarsız ve samimi duygularla en zeki ve dahi insanlara nazaran birçok insanın hayatına olumlu yönde nasıl dokunduğunu görüyoruz. Bu detayda görünenin ne kadar yanıltıcı olduğunu fark etmekteyiz. Deli ile Dahi arasındaki ince sınır burada karşımıza çıkıyor. (“Deli ve Dahi” filminde olduğu gibi.)

O kadar fazla alışmışız ki çıkarlarla örülü dünyamızın engelleyici parmaklıklarına... Böyle bir insanın var olması ve o parmaklıkları kırması mucize gibi geliyor bize.

Birçoğumuz “Sağır Kurbağa” hikâyesini bilir. Kuleye tırmanma yarışında, olumsuz eleştirilere maruz kalan kurbağalar birer birer yarışmayı kaybeder. Ancak bir tanesi tüm kötü ve aşağılayıcı kelimelere rağmen yarışmayı kazanmayı başarır. Bunu nasıl başardığını öğrenmeye çalıştıklarında ise onun sağır olduğunu anlarlar.

Yani fiziksel ya da psikolojik birçok zorbalığa maruz kalan birçok insan, bunu umursadığı sürece potansiyelini ortaya çıkarmaktan ve de başarabileceklerini yapamadan, dokunabileceği birçok ruha dokunamadan sindirilip yok edilmektedir. Yapılan zorbalıklara kulak tıkayan bireylerin ise her zorluğa rağmen tırnaklarıyla kazıyarak elde ettiği başarılar tarihte yerini almaktadır. Ancak bu noktada o kişiye destek olan güçlü karakterli birilerinin varlığı bu durumu kolaylaştırır.

Hepimiz biliriz Einstein olsun Thomas Edison olsun okullarında onlara aptal denildiğini ve arkalarında duran sağlam karakterli ve azimli bir anne sayesinde ne tür başarılara imza attıklarını. Ya da Picasso çevresindekilerin desteği sayesinde öğrenme güçlüğüne rağmen kendini dünyaya kanıtlamıştır. İnsan kaybetmek çok kolaydır, zor ve değerli olan ise onları kazanmak için emek vermektir. Hiçbir değerli taş yer üstünde tertemiz bulunmaz. Yeraltından bin bir emekle çıkarılarak işlenir. Potansiyelleri fark edilmemiş diye hiçbir insana da değersiz diyemeyiz.

Ruhuna çöreklenmiş kin, nefret ve üstünlük duygularını kendinden daha zayıf olarak gördüğü bireylere akıtan kişilere maruz kalanların bu yaşamda tutunma ve kendini kanıtlama şansı maalesef azalmaktadır. Yaptığı iyi şeylere rağmen acımasızca eleştirilen insanların yorulması ve bunalıma girmesi çok normal... Sürekli enerjinizin çekildiği bir ortam düşünün sabrınız nereye kadar dayanır?

Gestalt kuramında fon-figür ya da zemin-şekil ilişkisini bilirsiniz. Kendisini sürekli figür sizi ise fon yapma eğiliminde birçok insan var çevremizde. Ancak şu da bir gerçek ki bakış açısına göre figür ve fonun görünürlüğü değişir. Fon hiç ummadığımız anda figür gibi görünür. Hangi gözle, zihniyetle ya da yürekle baktığımız önemlidir. Herkes her şeyin en iyisini mi görüyor dersiniz? Herkesin penceresi ve ruhuna işlediği manzarası bambaşkadır.

Her şeyin doğrusunu ben biliyorum ve herkes benim gibi düşünmeli ve bunu diğerlerine de empoze etmeliyim, empoze edemezsem de onları bir şekilde diskalifiye etmeliyim hastalığına yakalanmış birçok insan var çevremizde. Özellikle de belli olay ya da cümlelerden yola çıkarak kafasında kendine göre senaryolar üretip kurgularının gerçek olduğuna inanarak çevresindekilere saldıranlar ise en tehlikelileri...

Filmde ise temiz yüreği ve çevresindeki temiz yürekli insanlar sayesinde birçok başarıya imza atan bir karakter görüyoruz. Başarı hiçbir zaman tesadüfi değildir kanımca. Kendisine önce küçük hedefleri koyup başaran insan büyüklerini de başarır. Burada önemli olan başkalarını kendimize rakip görmek yerine enerjimizi kendi potansiyellerimizi fark etmeye kanalize edip onları geliştirmeye yönelmektir. Böylelikle mutsuzluk ve mutsuz etme hastalığından kurtuluruz.

Herkes kendi vicdanının ekmeğini yer diye boşa dememişler. Başarı, para ve hırsı ön planda tutmadan elde edilirse değerlidir. Bunun tersi durumda elde edilen başarı ise fark etsek de etmesek de ruhumuzu yavaş yavaş kemirir. Ne olduğunu bile anlamadan anlamlandıramadığımız bir mutsuzluğa sürükleniriz. Ve çareler içinde çaresiz kalırız.

Yine tekrar ediyorum ki insanlar kendi saf özünü bulup ona tutunmalı ve onu geliştirmeli. Başkalarının mutsuzluğundan beslenerek mutlu olduğunu sanmak en acınası durum olsa gerek... Ancak o tür kişilerin bilinç altlarına hapsolmuş travmalarla yüzleşip durumunu kabullenip kendini yeniden var etmek için enerjilerini harcamalarını tavsiye etmekten geri duramıyorum. Hiçbir insan tamamen kötü olarak dünyaya gelmez diye düşünüyorum. Yaşadığı koşullar ve olaylar onu bambaşka bir karaktere dönüştürür. Önemli olan bu tür insanların bir an önce özünü bulma yolunda içsel bir yolculuğa çıkmasıdır.

Hepimiz biliriz ki asıl hasta olanlar psikolojik yardım alanlar değil, onları bu duruma sokan yardım almaya muhtaç hastalardır... Bu yüzden yardım almaktan ve kendimizi iyi hissettirecek terapi niteliğinde etkinliklerde yer almaktan çekinmemeliyiz. Her birimiz biriciğiz ve değerimizi de hiç kimse belirleyemez. Fiziksel bedenimizle enerji bedenimizi barıştırdığımızda hayata bambaşka gözlerle bakacağımızı düşünüyorum.

Diğer yazımda çeşitli terapi etkinliklerine değinmek ve sizlere faydalı olmak dileğiyle.

Filmlerle, kitaplarla ve felsefeyle kalın...