Sosyal Bağlamlarından Hareketle Deizm, Agnostisizm ve Ateizm

Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Doç. Dr. Muhammed Özdemir

Sosyal Bağlamlarından Hareketle Deizm, Agnostisizm ve Ateizm

2017 yılından beri Türkiye’de muhafazakâr çevreler deizmi tartışıyorlar. Uluslararası literatüre bakıldığında ise deizm tartışmalarının inançlı insanlar arasında biraz karşılık bulduğu fark edilebilmektedir. Ama uluslararası din felsefesi literatüründe daha ziyade teizm, agnostisizm ve ateizm tartışmalarının öne çıktığı görülmektedir. Deizm çoğunlukla aydınlanma dönemi ve sonrası ile (18-19. yüzyıl toplumları ile) ilişkilendirilmektedir. Agnostisizm ve ateizm ise endüstri devrimi ve sonrası ile (19-21. yüzyıl toplumları ile) irtibatlandırılmaktadır. Felsefe tarihine müracaat açısından bakıldığında; deizmi anlatan metinler veya yazılar çoğunlukla geçmişten, Allah’ın var olduğunu veya var olmadığını savunan görüşler ile bu iddiaların hiçbirini güvenilebilir ve önemli bulmayan iddialar bugünden söz etmektedirler.[1] Muhtemelen uluslararası literatür ile Türkiye’deki literatür sosyal bağlamlar bakımından birbirine paraleldir. Bu nedenle argümanları değerlendirmek yerine ilgili inançsal kavramları sahiplenen toplumsal kesimlerden hareketle bir değerlendirme yapmak herkes için daha yararlı olabilir.

Toplumsal çevreler veya sosyolojik anlamda mahallelere göre yaklaşıldığında şöylece bir neticeye ulaşılabilir: Türkiye'de Batılı tarzda bir yaşam deneyimiyle yetişmiş insanlar eğer dinsel ve Tanrısal inançla ilgili bir sorgulama ve eleştiri içindelerse kendilerine agnostik veya ateist diyorlar. İslami veya muhafazakâr yaşam deneyimiyle yetişmiş insanlar aynı durumda kendilerine deist diyorlar. Aradaki fark dünya ve dünyevi deneyimle tanışıklığın zamanlamasından kaynaklanıyor olabilir. Deistlikle kendilerini açıklayanlar kasıtsız bir biçimde aydınlanmaya işarette bulunmaktadırlar. Agnostisizm ve ateizmle kendilerini açıklayanlar ise kasıtlı bir biçimde endüstri devrimi, bilgisayar çağı veya aktüaliteye göndermede bulunmaktadırlar. Çağdaş popüler Amerikan kültürüne yaslanmış çok-kültürcülüğün içerisinden inançlı veya muhafazakâr insanların aydınlanmaya yönelmiş olmaları son derece ilginçtir. Çünkü 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın ilk yarısında aydınlanmayı savunan insanlar inançlı insanları ortak yaşam alanlarında istememişlerdi. Ayrıca inançlı ve muhafazakâr insanlar çağdaş insan hakları ve demokrasiye dayanarak kamusal alanda kendilerini gösterme olanağına erişmişlerdi. Çağdaşlık kendini büyük ölçüde aydınlanma eleştirisine yaslamıştı. Eldeki psikolojik yönelimlerin bu minvalde şekillenmesi tarihsel bir çelişki yerine farklı mahallelerin kendi inançsal/dinsel söylemlerini güncelleyememiş olmalarıyla da izah edilebilir. Bu vakıa Türkiye ile sınırlı da değildir. Örneğin Arjantin, Brezilya, Meksika, Hindistan, İsrail, Mısır, Yunanistan, İrlanda, yer yer ABD ve Nijerya gibi dünyanın birçok ülkesinde insanlar benzer duygu ve yönelimleri deneyimlemektedirler.

Felsefi argümanların kendilerini doğrulama alışkanlıkları bakımından yaklaşıldığında; akılcı veya kavramcı tümdengelim yöntemini benimseyenlerin teizm, deizm ve ateizme eğilimli oldukları saptanabilir. Agnostisizme eğilim büyük ölçüde deneyci, deneyimci ve tümevarımsal yöntemi benimseyenlerde gelişebilmektedir. Bunun anlamı, doğa araştırmalarının yöntemlerini inançlara uygulayanların agnostisizme, doğuştancı-evrenselci ahlaki yaklaşımları inançlar alanında sürdürenlerin ise teizm, deizm ve ateizme yönelebilecekleridir. Teistler agnostikleri ateist kabul ederken ateistler agnostikleri kolaycı olmak ve bir cevap ortaya koymamakla itham etmektedirler. Deneyimle kişi arasındaki ilişkileri doğrulamanın veya bilmenin merkezine yerleştirerek Immanuel Kant’ın bilgi ve inanç ikilemini aşabilen Charles Sanders Peirce teizm, ateizm ve agnostisizmden bahsetmektedir. Ama o, 5092 sayfalık el yazmalarında deizmden hiç bahsetmemektedir.[2] Teistlerin Allah’ın varlığını antropomorfist (insan biçimci) seviyede argümanlaştırdıklarını ve kendisinin Allah inancının dünyevi sınırlarla malul olmadığını belirten Peirce’in inancına John R. Shook “panenteizm” (kamusal Tanrı kabulü/“Lâ Mevcûde İllâ Hû” doktrini) nitelendirmesinde bulunmaktadır.[3] Peirce’in yaklaşımına göre bütün teistik, ateistik ve agnostik argümanlarda bazı yetersizlikler mevcuttur. Bunun muhtemel temel nedeni, görüş sahiplerinin kendi deneyimleriyle sınırlı konuşmak yerine hayali muhataplarını etkilemek saikiyle konuşmalarıdır. İnsan kendini ikna etmek yerine başkalarını iknaya yoğunlaştığında bazı zorlamalara başvurabilmektedir. Bununla birlikte Peirce, agnostikleri ve ateistleri mantık bakımından amatör bulmaktadır.[4]

Kantçı ekolün içinden gelip Protagorasçı geleneği buraya ikame ederek felsefe tarihinde çok ilginç bir sistem felsefesi ortaya koymuş olan Peirce, agnostisizmi, toplumsal istikrara yönelik kişisel algı ve deneyimler üzerinden anlamlandırmaktadır. Bunun teizm ve ateizm için de geçerli olduğunu ima eden Peirce, insanlara ve topluma güven durumunda başka, güvensizlik durumunda başka bir inancın söz konusu olduğunu kastetmektedir.[5] Buradan hareketle Türkiye’de ve dünyada deizmi tartışanların insan ve topluma güvenmekle ilgili bazı soru işaretlerinin bulunduğu belirtilebilir. Agnostikler bu soru işaretlerini bir tavır haline getirmiş ve hayatlarını toplumsal ilişkilerden arındırmayı tercih etmiş insanlardır. Ateistler ise kendilerini her türlü toplumsal ilişkinin merkezinde kurgulama alışkanlığına sahip olan insanlardır. Peirce’in sosyal bağlamlara yaslanan felsefi analizinden böyle bir çıkarımda bulunulabilir. Öte yandan deistlerin insana beklenti ve umutla yaklaştıkları, agnostiklerin şüphe ve kaygıyla yaklaştıkları ve ateistlerin insandan bir beklenti içinde olmadıkları öne sürülebilir. Peirce’in kendisi elbette teisttir. Fakat onun inancı, agnostisizm ve ateizmin kazanımlarından hareketle dünyevi sınırlarda tanımlanmayan bir Allah inancını içermektedir. İnsanın özelliklerinin mükemmelleştirildiği bir Allah anlatımını yetersiz bulmaktadır.

Türkiye’de muhafazakârlık iki önemli toplumsal bağlamı birlikte içermektedir. Birincisi, çoğunlukla Allah’ı ve İslâm dinini kabul edip Müslümanlığın gereklerini yerine getirmeye çalışmak bağlamıdır. Bu bağlam görece toplum içinde kişisel bir bağlamdır. İkinci bağlam ise, devleti temsil eden yetişmiş insanların ve sermayeyi temsil eden iş insanlarının dışında Türkiye halkının genelinin din ve kültüre dayalı toplumsal alışkanlıkları korumaya çalışması bağlamıdır. Ben deizmin ilk bağlamla daha az ilişkili olduğunu, ama ikincisiyle yoğun bir ilişki içinde olduğunu düşünüyorum. Yerleşik toplumsal alışkanlıkları vizyoner bir planlamayla güncelleyememe vakıası insanların topluma güvenlerini tereddütlü bir hale getirebilmektedir. Batılı bir yaşam tarzında veya hiç olmazsa daha Batılı kavramlarla yetişmiş insanların bu ikinci bağlamdan pek bir beklentileri bulunmadığı için agnostisizmin konfor arayışında olduğu, ateizmin ise konforunu korumak amacında bulunduğu saptanabilir.

Bu arada teistlerin veya Allah inancı yoğun olanların hem muhafazakârlarda hem de Batılı yaşam tarzında yetişmiş insanlar içinde yaygın oldukları belirtilmelidir. Yukarıda birbirinden çok farklı ölçüt ve bakışlara yaslanan ve toplumsal deneyimleri merkeze alan değerlendirmeler geleceğin değişimleri koşullayan kesimlerini değerlendirebilmek içindir. İnsan ve toplum dünyadaki her şeyin ölçüsü durumundadır. Bütün okurlarımın Ramazan Bayramlarını tebrik eder, her birine ailece ve ülkemize ulusal çapta iyi bayramlar dilerim. Tüm dünya Müslümanlarının Ramazan Bayramları kutlu olsun.

[1] Robert Griffiths, “Deism: Traditional & Contemporary”, Philosophy Now, 2022, https://philosophynow.org/issues/152/Deism_Traditional_and_Contemporary (Erişim Tarihi: 17.04.2023); Muhammet Özdemir, “Agnostik Tanrı”, Bir Dünya Tanrı; ed.: Mustafa Tekin, İstanbul: Rağbet Yayınları, 2022, s. 437-446.

[2] Charles Sanders Peirce, the electronic edition of The Collected Papers of Charles Sanders Peirce; ed.: John Deely, 1994, https://colorysemiotica.files.wordpress.com/2014/08/peirce-collectedpapers.pdf (Erişim Tarihi: 18.04.2023)

[3] John R. Shook, “Peirce’s Pragmatic Theology and Stoic Religious Ethics”, Journal of Religious Ethics, 2011, s. 344-362.

[4] Peirce, the electronic edition of The Collected Papers of Charles Sanders Peirce, s. 4155, 4167-4168, 4278, 4290.

[5] Peirce, the electronic edition of The Collected Papers of Charles Sanders Peirce, s. 1150.