Prof. Dr. Metin Becermen ile ''Karar verme ve İnsan Doğası'' üzerine Söyleşi

Eğitim Bilimleri - Hasan Güneş

Karar Verme ve İnsan Doğası

Hasan Güneş: Bireyin kendi kararlarının doğasına kattığı değerler nelerdir?

Prof. Dr. Metin Becermen: İnsan(ın) doğasını sahip olduğu olanaklar olarak kabul ettiğimizde verilen/alınan kararların bu olanakların kullanılması ile ilgili olduğu görülür. Dolayısıyla hangi olanakları kullanacağımıza karar verdiğimizde ona uygun bir eylemsellik alanı içinde oluruz. Bu eylemsellik alanı içinde önümüzdeki hangi olanakları kullanacağına kişi kendisi karar verir. Bu kararlar da kişiyi belirler. Bu çerçevede kararlar, seçimler, tercihler ve eylemler kişiyi o kişi yapar. Burada eylemlerimizin bir değeri koruma bir değer ortaya koymasının yanında bir değeri yok etmeye/ortadan kaldırmaya yönelik olabileceğini de görmek gerekiyor. Küçük yaşlardan itibaren kişi hangi yönde eğitilirse genellikle o yönde bir tavır sergiler.

  1. Hasan Güneş. : Uygarlık Tarihi boyunca kararların yönü ne olmuştur? Bu anlayışın insan doğasına etkisi nasıl gerçekleşmiştir?
  2. Prof. Dr. Metin Becermen: Uygarlık Tarihi'ne farklı açılardan bakılabilir. Sanat eserleri, toplumsal yaşmadaki örgütlenme biçim(ler)i, kültür, "felsefe", bilim, yeni bakış açıları ortaya koymanın zeminin oluşturulması vs. uygarlığın temelini oluşturmaktadır. Ancak uygarlıklar oluşturulurken insan yaşamının, yaşamların ortadan kaldırılması da söz konusu olmuştur. Bu da uygarlığın belki de en önemli ögesi olarak düşünülecek olan tek bir insan yaşamının değeri ile çelişmektedir. Öte yandan uygarlığı bilim, felsefe, sanat gibi faaliyetler ile birlikte düşüneceksek -ki böyle düşünmek gerekiyor diye düşünüyorum- bu yönde alınan kararların ve bu kararların hayata geçirilmesinin insanlık/uygarlık tarihinde önemli bir yerinin olduğunu söyleyebiliriz. Bütün bunları bilgi ile ilişkisinde düşünmek doğru bir hareket noktası olacaktır -insan doğasının, insana ait olanakların bilgisi. Bu bilgi ile insani dünyada başka bir pratik yaşanabilir. Felsefenin, sanatın ve bilimin birbiriyle ilişkisi içinde geliştiği Eski Yunan uygarlığı, Rönesans Dönemi Batı Uygarlığı, onun öncesinde bir dönem İslam Dünyasında yaşananlar örnek olarak verilebilir.
  3. Hasan Güneş.: Gelenek ile çağdaşlık arasında kalan toplumumuzda verilen kararların toplumsal yapıya etkisi ne olmuştur?

Prof. Dr. Metin Becermen: Gelenek ile çağdaşlı tartışması maalesef sığ bir zeminde süregelmektedir. Gelenekselciler muhafazakarlık söylemi çerçevesinde çağa ait olana, yeni olana karşı çoğunlukla olumsuz değerlendirmeler yapmaktadırlar. Onlara göre gelenek her şey demektir. Bu nedenle gelenekten gelen ne varsa olumlanması gibi bir tavrı benimserler. Oysa gelenekten gelen her şey olumlu veya kabul edilebilir değildir. Bunu içinde bulunduğumuz geleneğe -bu anlamda kültüre- bakarak görebiliriz: Çocuk gelinler sorunu, kendi gibi olmayana bakış, etnik milliyetçilik/ırkçılık, ayrımcılık vs. Bu tür sorunlarla baş edebilmek için eleştirel bir bakışa ve bir "hesaplaşmaya" ihtiyaç var. Çağdaşlık'ı bu bakış ve hesaplaşma ile birlikte düşünmek gerekiyor. Toplumda verilen kararları da bu çerçevede düşünebiliriz. Bugüne kadar maalesef toplumsal yaşamı, hayatı belirleyen genellikle "olumsuz" kararlar olagelmiştir. Aksi olsaydı başka şeyleri konuşuyor olurduk.

  1. Hasan Güneş: Toplumumuzda gerçek anlamda özgürce kararlar veriliyor mu? Mevcut anlayışın toplumsal yağıya etkisi ne olmuştur?
  2. Prof. Dr. Metin Becermen: Bu soruya verilebilecek bir cevap bir önceki soruya verilen cevabın son cümleleri olabilir. Kişilerin özgürce karar verebilmesi için toplumsal yaşamın, kurumların özgür kişilerin yetişmesine uygun olarak yapılanmış olmayı gerektirir. Böyle bir yaşam da eleştirelliğin, eleştirel bakışın ve eleştirel düşünmenin olduğu bir yaşam demektir.
  3. Hasan Güneş: Bireysel ve toplumsal kararlar bağlamında gelecekte nasıl bir toplum yapısı öngörüyorsunuz?
  4. Prof. Dr. Metin Becermen: Gelecek adına umut verici bir tablo olmasa da, gençlerin çoğunluğunun dünyayı, evreni, insanın evrendeki yerini merak ettiği ve buna bağlı sorunları düşündüğü bir çağda, bin, iki bin yıl veya daha öncesi bir zamana dayalı anlatıların artık pek bir şey ifade etmediğini düşünürsek, geleceğe dair bakış da değişecektir. Yakın bir zamanda özgürlükçü, eleştirelliğin toplumsal yaşamın her alanına nüfuz ettiği bir toplumu öngörmek güç görünüyor. Ancak insana, dünyaya, evrene dair bilgiler arttıkça değişimin kaçınılmaz olacağını düşünüyorum. Geleceğin toplumunun/toplumlarının eleştirel bakış, eleştirel tavır ve buna dayalı eylemsellik alanıyla şekilleneceğini düşünüyorum. Kim bilir, belki de fazlasıyla yanılıyorumdur. Ancak bu yanılma, bu yanlış bana ait; başkalarına değil.