Eğitimde Mobbing ve Duygusal zorlama

Eğitim Bilimleri - Uğur Özeren

Eğitimde Mobbing, Bezdiri ve Duygusal zorlama
Uğur Özeren : Sayın Prof. Dr. Tuncay Akçadağ kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Prof. Dr. Tuncay Akçadağ: Köyde öğretmenlik ile başlayan, Bakanlıkta eğitim uzmanlığı, şube müdürlüğü ve sonrasında akademisyenlik ile devam eden eğitmenlik yolculuğum, Öğretmen akademisi Vakfı’nda uzman eğiticilikle çeşitlenmiş, bu vesile ile ülkemizin her şehrinde binlerce öğretmenin kendi okullarında 2-3’er günlük, sınıf yönetimi başlığındaki konular üzerine, bunun yanı sıra okul yöneticileri ve eğitim müfettişlerinin de hizmet içi eğitimlerinin gerçekleşmesinde fiilen katkıda bulunmuş biri olarak kendimi tanıtmam sanırım kısaca olur.
Uğur Özeren : Mobbing nedir? Bezdiri (Mobbing) ve Duygusal zorlama (Gaslighting ) arasında nasıl benzerlik veya ayrılık vardır?
Prof. Dr. Tuncay Akçadağ: Mobbing Türkçe’de yıldırma olarak çevriliyor, hukuksal anlamda psikolojik taciz olarak işleniyor. Kelimenin çıkış hikayesi aslında kuşların yuvalarını koruma amaçlı bir diğer yırtıcı kuşa birlikte yaptıkları, planlı ve belirli aralıklarla tekrar eden saldırma davranışları ile ilgili. Davranışlar, davetsiz misafirin etrafında uçma, dalış bombardımanı, yüksek sesle ciyaklama ve avcıya dışkılama olarak görülüyor. Konu ile ilgili çok daha detaylı açıklamalar mevcut. Yine literatürden öğrendiğimiz kadarıyla İngilizce olan “mobbing” sözcüğü, “mob” kökünden gelmektedir. “Mob” sözcüğü, “aşırı şiddetle alakalı ve yasaya uygun olmayan kalabalık” anlamındadır. Sözcük, Latince “kararsız kalabalık” anlamına gelen “mobile vulgus” tan türemiştir. “Mobbing” sözcüğü ise çevresini kuşatma, topluca saldırma ya da sıkıntı verme anlamında kullanılmaktadır. Kurumlardaki durumlara bakıldığında Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün tanımında “hedeflenen bir işçiye karşı cephe oluşturmak, güruh halinde saldırmak” şeklinde tanımlamış ve sürekli olumsuz sözleri, eleştirileri, bir işçiyi sosyal ilişkilerden izole etmeyi, hakkında dedikodu yapmayı ya da yanlış bilgi yaymayı güruh halinde saldırı olarak kabul etmiştir. Burada kuşların da yaptığı gibi sadece fiziksel saldırıları düşünerek bir anlama gitmek yanıltıcı olabilir. İşin içine psikolojik saldırı ve şiddet de girmektedir ki asıl hasarlar buralardan çıkmaktadır. Bu hasarları hem bireysel hem de örgütsel anlamda yorumlamak mümkün. Özet olarak mobbing kavramı içinde çalışanlara üstler, astlar veya eşit düzeydeki diğer çalışanlar tarafından sistematik biçimde uygulanan her tür kötü muamele, tehdit, şiddet, aşağılama gibi davranışları içine alan öğeler görülmektedir. Mobbinge genellikle hiyerarşik ortamlarda üstün astını kendi sadist emelleri için kullanması ve bundan psikolojik bir doyum elde etmesi biçiminde bir anlam yüklenmektedir.
Mobbingin belki de daha bir üst versiyonu ya da çeşitlendirilmesi olarak da düşünebileceğimiz duygusal zorlama veya manipülasyon olarak “gaslighting”i genelde narsist ve sosyopat kişilerin başvurduğu bir yöntem olarak söylemek yanlış olmaz. Terim adını “Gas Light” adlı bir tiyatro oyunundan almış. Oyunda Jack eşi Bella’yı manipüle etmeye ve deli olduğuna inandırmaya çalışmaktadır. Bu nedenle evdeki gaz lambasının ışığını her gün neredeyse fark edilmeyecek düzeyde kısmaktadır. Bella ışığın kısıldığını fark edip eşine bu durumu söylediğinde Jack sert tepkiler verip saçmaladığını söylemektedir. Bella giderek kendine olan güvenini kaybeder, delirdiğini düşünmeye başlar ve eşinin kontrolüne girer.
Duygusal manipilasyondan kastedilen psikolojik işkence ile başkasının algısını, davranışlarını veya fikirlerini stratejiler kullanarak değiştirmeye zorlama veya kurum içinde kişi üzerinde bir sosyal etki yaratma çabalarıdır denebilir. Psikolojik açıdan ise karşısındakinin zaafları üzerinden kişiyi acze düşürmeye, kendi benliğinden şüpheye düşürerek kendisini sorgulamaya çalışarak kendisinin yetersiz, işe yaramaz, güçsüz olduğu algısını yaratma ve böylece güç elde ederek çıkar sağlama çabalarıdır denebilir. Amaç, zihin ile gerçek arasında bir boşluk oluşturmak, kişinin duygusal hasarlara uğramasını ve böylece duygularını yönetemeyerek depresyon, sinir krizleri gibi reaksiyonlar oluşturmaktır. Mağdurun içine girdiği durumu fark etmesi ve yapılanların amacını anlamlandırması zor olabilir. Bu nedenle sinsice planlanmış davranışlar söz konusudur. Öyle ki bir süre sonra mağdur her şeyin sorumlusunun kendi olduğu, yönetilmeye ve bağımlı olmaya ihtiyaç duyduğu, sürekli olarak birilerinin onayına başvurması gerektiği inancına kapılır. Duygusal zorlamada bulunan kişiler narsist kişilik özelliği gösterirler; yani her türlü yola başvurarak kendisinin haklı olduğunu ve karşısındakinin zayıflığını kanıtlamaya çalışır ve kendisi olmazsa hiçbir şeyin yolunda gitmeyeceği inancını taşırlar.
Sonuç olarak her iki kavramında birbirleriyle ve ele alınış yöntemleriyle yakından ilgili olduğu hatta duygusal zorlamanın (gaslighting) yıldırmanın (mobbing) bir üst seviyesi olduğu söylenebilir. Uygulamalara bakıldığında aslında her ikisinin de birlikte kullanıldığı belirtilebilir.
Uğur Özeren : Okullarımızda yaşanan mobbing/gaslighting örnekleri nelerdir? Nasıl izler bırakır?


Prof. Dr. Tuncay Akçadağ: Bir yazıda okuduğumu hatırlıyorum. Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığından sonra en çok Mobbing şikayetinin alındığı ikinci kamu kurumu olarak yer almış. Bir eğitim sendikası 2144 katılımcı ile yapmış olduğu mobbing ile ilgili araştırmada eğitim çalışanlarının %51’i kişiye göre tavır belirlendiğini, %53’ü idarenin ders programı/ nöbet gibi planlamalarında ayrımcılığa tabi tutulduğunu belirtiyor. Katılımcıların %62’si kameralar veya kişiler yoluyla gözlendiğini belirtirken, %67’si bulunduğu okuldan başka bir okulda görev yapmak istiyor, %79’u ise sürekli olarak genel yorgunluk hissediyor.
Okullarda mobbing kapsamında değerlendirilen olayların bu kadar çok yaygın olmasının sebebi tahmin edileceği gibi okul yöneticisini seçme ve yetiştirmesi ile ilgilidir. Okul yöneticiliği ile elde edilen gücü sindiremeyen bir kişilik yapısı, bu tür davranışlara yönelebiliyor. Gerçi okul özelinde konuşuyoruz ama bu yönetim işinin olduğu her yerde geçerli. Yönetici yetiştirmek ve yöneticiliğin önemini kavratmak en önemli sorunumuz bence. Okul müdürü kendini “küçük kral” olarak belirmişse ve onu bu açıdan kabul etmeyen yapılar oluşmaya başlamışsa vay okulun haline! Kurban öğretmenler belirlenir hemen. Neyse ki sistem okuldan ayrılmalara- kaçmalara uygun da öğretmenler bu durumdan çoğu kez kaçarak sıyrılabiliyor. Tabi bu arada gözden kaçırılmaması gereken en önemli unsur, tüm paydaşların öğrenciler için orada olduğu, bozulan moral ve motivasyonların öğrencileri nasıl etkileyeceğidir. Gerçi bu tür durumların yaşandığı yerlerde öğrenci merkezli davranmaktan zaten söz edilemez.
“Küçük kral” müdürlerin okulunda en sorunlu öğretmen özgüvenli, düşüncelerini çekinmeden dile getiren, kendisine ve başkalarına saygısı olan öğretmenlerdir. Bu öğretmenlerin davranışlarını küçük kral müdür itaatsizlik olarak görür ve yıldırma planları devreye girer. Hele bir de bu öğretmen kendi fikrine uymayan bir sendika veya siyasi görüşe sahipse hemen onu kontrol altına alma, önemsizleştirme, kendini sorgulatmaya yönelik haksız davranışlarda bulunma gibi taktikler devreye girer. Öğretmeni herkesin yanında aşağılama, ders saatlerini azaltma, yapacağı etkinlikleri kısıtlama, suç olmayan şeyleri suçmuş gibi göstererek sudan bahanelerle hakkında soruşturma açma, görevi olmayan işleri vererek süresinden önce tamamlamasını isteme, giyimini, özel hayatını dedikodu masasına yatırma gibi yıkıcı, sinir bozucu tutum ve davranışlar örnek olarak gösterilebilir. Okul müdürü elindeki güçle ilçe milli eğitim müdürlüğünü, il milli eğitim müdürlüğünü hatta bakanlığı bile işin içine katabilir. Burada mobbinge uğrayan öğretmenin “sorunlu öğretmen” olarak algılanmasını sağlama temel amaçtır. Buna direnen ve mücadele eden öğretmen sayısı oldukça azdır diyebilirim. Mobbing fazla ama karşı davaların sayısı oldukça az çünkü. Öğretmenin haksızlığa uğradığı soruşturma konusu olsa bile genellikle sistem yönetimin lehine kararlar çıkardığından mıdır ya da örtbas edildiğinden midir bilinmez, öğretmen bu konuyu şikâyet konusu yapmamayı tercih edebilmektedir. Bu tür örnek olayların yaşandığı okullarda sosyal öğrenme gereği diğer öğretmenlerin de gözü korkmakta ve küçük kralı kabul ederek devam etmektedirler. Bu tür durumlar kendi içerisinde bazı örgütsel davranışlara da yola açarak kurum kültürünü olumsuz etkileyen öğelerin çoğalmasına neden olmaktadırlar. Söz gelimi dalkavukça davranışların bir nedeni bu olabilir. İletişim açısından bakıldığında “ebeveyn-çocuk” iletişiminin temele alındığı bir çerçeve daha olasıdır. Okulda mutsuzluk öğretmenleri ilaç kullanmaya ve psikolojik destek almaya kadar götürebilir. Bu tür davranışlara maruz kalan öğretmenler bu davranışların etkilerini ailelerine de yansıtabilirler. Durumu orada da başkaca sorunların çıkmasının bir nedeni olarak değerlendirebiliriz. Mobbinge uğramış öğretmenin derslerinde verimli olacağı şüphelidir. Moral ve motivasyonun düşmesi öğrencilere yansıyacak, belki de şiddet içeren davranışlar ortaya çıkabilecektir. Sonuçlara yansıyan mali külfet, zaman kaybı gibi öğeleri de söylemek gerekir. Diğer bir açıdan bu ortamların öğrenciler arasında “akran zorbalığı”nı destekleyen ortamlar olduğunu, göze gelen yanlış tutum ve davranışların modellenerek öğrenildiğini belirtmek gerekir. Özet olarak mobbing giderek tüm topluma kaybettiren ulusal bir meseledir.


Uğur Özeren : Mobbinge uğrayan birey bu durumu nasıl ispatlayabilir? Mağdur bireyin hukuki hakları nelerdir?
Prof. Dr. Tuncay Akçadağ: TCK’nın 94. Maddesi bir kişinin psikolojik yönden acı çekmesine neden olmanın bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmektedir. Yine bildiğim kadarıyla Borçlar Kanunu 417. Madde de işverenin çalıştırdığı kişiyi bu açılardan korumakla ve gerekli önlemleri almakla mükellef kılındığı belirtilmektedir. Ayrıca Mobbing ile Mücadele Derneği var. Oradan da yardım alınabilir. Bir çalışana karşı psikolojik taciz yapan ve yetkisi ve bilgisi olduğu halde bu eylem ve işleme karşı göz yumanlar da psikolojik tacizi (mobbingi) yapanlarla aynı derecede suç işlemiş sayılmakta.
Mobbinge uğradığını düşünen kişilerin en yaygın olarak ispatlama yöntemleri sanırım şikâyet oluyor. Bunun için bildiğimiz şikâyet kanalları ALO 170, CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi), Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlükleri. Mobbinge uğradığınızı nasıl ispat edebilirsiniz? Bu sorunun tam bir yanıtını vermek zor görünüyor. Önerilerden biri mobbing davranışlarını tarih, saat belirterek not etme ve mümkünse şahit belirlemek olabilir. Daha sonra bunların listesi önemli bir delil olabilir. Benzer biçimde küçük düşürücü görevler veya mobbinge yönelik işler yazılı olarak bildirildiğinde bunların dan kopyalarının saklanması işe yarayabilir. Yani mağdur bir mobbing dosyası oluşturmalı ve her türlü belge, not veya dokümanı bu dosyada saklamalıdır.
Her okulda çok yaygın olarak kullanılan whatsup veya benzeri sosyal medya gruplarındaki mesajlaşmalarda da mobbing içerikli konuşmalar veya mesajlar kanıt olarak sunulabilir. Mobbingin belirlenmesi taciz eylemlerinin sistemli ve bir süredir yapıldığını ispata dayanır. Kurban bu saldırılara cevap oluştururken dikkatli olmalıdır. Çünkü kendisi de karşı tarafa cevap verme adına kurumu küçük düşürücü veya hakarete yönelik davranışlar içinde bulunabilir. Bu durum onun elini zayıflatır.
Zamansız telefon aramaları veya görüşmelerin operatörlerden kaydı alınabilir. Bir doktor raporu bu açılardan çok işe yarayabilir. Mobbinge uğrayan kişi olayları yakın arkadaşları veya bir kurum yetkilisi ile paylaşma yolunu tercih edebilir. Okuldaki kamera kayıtları yine kullanılabilir. Dava durumunda istendiğinde kayıtlar sunulmak zorundadır.
En belirgin mobil araçlarından biri kurum içi veya dışı sürgün edilmedir. Bu durumdaki gerekçeler mobbing kanıtı olarak işe yarayabilir. Sevindirici bir gelişme olarak konu ile ilgili Yargıtay kararları mağdurların lehine doğru bir ilerleme göstermektedir. Küçük kanıtlar bile mobbing için yeterli sayılabilmektedir.


Uğur Özeren : Değerli hocam Prof. Dr. Tuncay Akçadağ eklemek istedikleriniz var mı? Son olarak neler söylemek istersiniz?
Herşeyden önce mobbingi kişisel haklara bir saldırı olarak düşünmek gerekir. Onun için yapılan eylemler bu çerçevede değilse mobbing olarak değerlendirilmeyebilir. Söz gelimi aynı davranışlar tüm öğretmenlere yapılıyorsa mobbing iddiası geçerli olmayabilir. Genellikle cinsel taciz, tehdit, hakaret, şantaj, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, ayırımcılık suçu, haberleşmenin gizliliğini ihlal, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu gibi... eylemler mobbing olarak değerlendiriliyor. Ayrıca kurban tedavi masraflarından dolayı tazminat davası da açabilir. Psikolojik seanslar bire delildir. Bunlar dava durumunda kullanılabilir.
Uğur Özeren: Prof. Dr. Tuncay Akçadağ değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için hem Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi ailesi adına hem de okuyucularımız adına çok teşekkür ederiz.