DÜŞÜNCENİN GÜCÜ: KİTAPLAR

Fikir Yazıları - SABİHA AYDIN

DÜŞÜNCENİN GÜCÜ: KİTAPLAR
Evrendeki tüm canlılar gibi insanların da besine, suya, havaya gereksinimi vardır. Ancak bunlar fiziksel yaşamın gereksinimleridir. Karmaşık ve çok yönlü bir varlık olan insanı diğer canlılardan ayıran özelliği “düşünme yetisi”ne sahip olmasıdır. Bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor becerilere sahip olan insan düşünsel süreç içerisinde edindiği bilgileri gelecek kuşaklara aktarır. Uygarlık sürecine baktığımızda bu çabanın sonucu olarak yazı icat edilmiş, geliştirilmiş matbaa ve kağıt bulunmuştur. Düşünsel ve kültürel süreç içerisinde dağınık olan bu bilgiler toplanıp kitap haline getirilmiştir. İşte biz de toplumsal yaşamı, sanatı, felsefeyi, edebiyatı, bilimi kısaca uygarlığı düşüncenin gücü olan “kitaplar”dan öğrenmekteyiz.
“Kitap aklın ilacıdır. Kitap akıl öğreten bir dosttur. İnsanlar ölür, kitaplar ölmez.” der bir bilgin. Bu açıdan baktığımızda kitapların ne denli önemli ve değerli olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bir insanın kelime dağarcığı ne kadar fazla ise, bilgi, kavrama, uygulama, sentez, değerlendirme vb. gibi işlevleri o kadar yüksektir. Söz gelimi, biz hangi organımızı daha çok çalıştırırsak o organımız daha çok gelişir, işlevsel hale gelir. Basketbol oynayanın boyu nasıl gelişiyorsa kitap okuyanın da zihinsel süreçleri aktivite edebilmesi o kadar gelişir. Algılama, kavrama düzeyi artar.
Düşüncenin gücü olan kitaplar tıpkı bir güneş gibi toplumların aydınlanmasını ve bilinçli insanlar oluşmasını sağlar. Bilinçli insan da araştıran, sorgulayan, bilimsel düşünen, bilimsel yöntem ve tekniklerini kullanan, çözüm yolu üreten, problem çözme basamaklarını kullanan insandır. Bu yönüyle kitaplar bilinçli insanlar oluşturarak toplumlarda eşitlik, adalet, hukuk, insan hakları, ahlak kavramlarının etkin ve doğru bir şekilde yaşanmasını sağlar. Bilinçli insanlardan oluşan toplumlarda da sevgi, saygı, hoşgörü, güven ortamı artar. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, “düşüncenin gücü olan kitaplar” toplum, ülke ve tüm dünya için oldukça önemlidir. Şunu da iyi bilmeliyiz ki, çağdaş insan olabilmemizin tek koşulu kitap okumaktan geçmektedir. Çünkü çağdaş insan her türlü hurafelerden uzak, dogma kalıpları yıkan, bunlara itibar etmeyen, aklını, mantığını kullanan, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir.” sözünü kendine kılavuz eden özgür insan demektir. Bu açıdan bakıldığında düşünen bir varlık olan insan için, bilgi ve değer aktarımı sağlayan bir araç niteliğinde olan kitaplar, bir toplumun hayata bakışını, yetiştirmeye çalıştığı insan tipini belirlemede önemli rol almaktadır. O halde bir toplumun bilgi ve değer aktarımını sağlanmasında, eğitim sisteminin şekillenmesinde aktif rol alan kitapları okumak, anlamak, kavramak, üst düzey bilişsel beceriler kazanmak yolu adına biz öğretmenler ve ebeveynlere ne türlü görev ve sorumluluklar düşmektedir, bunları düşünmek gerekmektedir.
Hepimiz biliyoruz ki, okuma doğuştan gelen bir beceri değildir. Çocuklar okumayı kendi kendilerine bir anda öğrenemezler. Okullarda sistemli bir eğitim ve çeşitli etkinliklerle okuma öğretilmektedir. Uzun ve yoğun çabaları gerektiren bir süreçtir. Bu süreçte yapılan bazı çalışmalarda çocuklarımızın kimi zaman zorlandıkları ve gerekli becerileri kazanamadıkları görülmektedir. Son yıllarda istatistikler dünyamızda 5-14 yaş arasındaki çocukların yarısının okuma öğrenmede sorunlar yaşadıklarını göstermektedir. Bu sorunların önemli bir bölümünün, öğrencilerin okumaya ilgi duymamasından ve sevmemesinden kaynaklandığını göstermektedir. O halde görülüyor ki okumayı özendirme çalışmaları ile bu sorunu çözebiliriz kanısındayım. Çünkü çocuğun kendini geliştirmesi, yaşam boyu öğrenmesi, öğrenmeyi sürdürmesi ve dünyayı iyi yorumlaması için okuma ilgisini artırmak, okumayı sevdirmek ve alışkanlığa dönüştürmek ile mümkün olmaktadır. Öğrencinin geçmişteki okuma başarısı, gelecekteki okuma başarısını belirleyici olmaktadır. Okumayı seven ya da ilgisini çeken bir kitabı severek okuyan öğrenci bunu alışkanlığa daha kolay dönüştürmektedir. Okuma alışkanlığı, kişilerin okumayı öğrendikten sonra bu eylemi zevkle yapmalarını sağlamak için kazanmaları gereken önemli bir beceridir. Erken dönemde okuma alışkanlığı kazanan çocukların kelime hazinesi ve düşünme yeteneği artmakta buna bağlı olarak yaratıcı zekâ, dinleme ve konuşma yeteneği gelişmektedir. Bunun için biz öğretmenler ve ebeveynler, çocuğa bu alışkanlığını kazanmada öncü ve rehber olmalı, onları bu konuda yalnız bırakmamalıyız. Her zaman model olarak çocuğumuzun karşısında dimdik durmalıyız. Onlara okuma zamanları yaratmalı, onlarla kitaplar ve yazarlar hakkında konuşmalı ve kitap seçiminde yaşlarının düzeylerine ve ilgi alanlarına hitap eden kitaplar seçmelerine yardımcı olarak yönlendirme yapmalıyız. Ancak onları anladığımızı ve onların seçimlerine saygılı olduğumuzu hissettirdiğimizi fark ettirdiğimiz anda çocuklarımızı kazanabilir, doğru seçimler yapmasına ve doğru alışkanlıklar kazanmasına yardımcı olabiliriz. Unutmamalıyız ki, istenilen, analiz edilen, sentez yapılan, değerlendirilen, üst düzey bilişsel beceriler kazanılan, toplumun bilgi ve değer aktarımında hayati rola sahip “düşüncenin gücü olan kitaplar” uygarlığın kanıtı, karanlığın amansız düşmanıdır.
SABİHA AYDIN
Müdür Yetkili Sınıf Öğretmeni
Kumköy İlkokulu
Çarşamba/SAMSUN