ARI DİLİM DURU DİLİM TÜRKÇEM – 3

Sosyal Bilimler - RASİM BAKIRCIOĞLU

ARI DİLİM DURU DİLİM TÜRKÇEM – 3

Kökleri tarihin derinliklerine uzanan öbür diller gibi, değer biçilemez bir hazinemiz olarak, kuşaktan kuşağa aktarıla aktarıla ulaştın bize. Sen ki yalnızca bir kültür öğesi değilsin; yine kökleri derinlerdeki bir kültürün de aktarıcısı konumundasın. Sana Türk dili demenin yanı sıra, Türk kültürü de desek hiç de yanlış sayılmaz.

Kendimizi bilme, başkalarını anlama erdemine uzanan yolun taşları, seninle döşeniyor. Bilmekten söz açılıyorsa bir yerde, orada kesinlikle görev başındasın sen. Ne denli egemensek sana, o denli derinliğine duyumsuyor ve yaşıyoruz her duygumuzu ve düşüncemizi. Sorun çözme yeteneğimiz, yaratıcı gücümüz de sana egemen olabilmemizle orantılı biçimde artıyor. İşte o nedenle, Dağlarca’nın dizeleriyle;

“Seslenir seni bana yakın uzak, / Yeryüzü mavisinden gökyüzü yeşiline / Tutsak uluslar var ya / Geceler boyu / Onlar için, / Türkçe haykırmak.”

Yaşayan kuşak olarak, seni koruyup kollama sırası, bizde şimdi. Senin görkemine uygun bir titizlik gerektiren bir nöbet, bu Yine Dağlarca’nın sözleriyle;

“İşte ant içiyorum, / Bütün ölüler adına, / Bütün gençler, bütün doğacak çocuklar adına, / Varacağım deyişine gündüz gündüz, / Varacağım Tanrı’ya dek, / Soluğumda soluğun”.

Çünkü;

“Seslenir seni bana “ova”m, “dağ”ım, / Nere gitsem bulur beni arınmış. / Bir çağ ki akar ötelere, / Bir ak…ki yüce atalar, bir al… ki ulu oğullar, / Türkçem, benim ses bayrağım.”

Senin söz varlığına ulaşmayı hedef bileceğiz. Bize dek ulaştıranların sözcüklere yükledikleri anlamları, en azından onlara yakın düzeyde kavramaya çaba göstermeyi asla savsaklamayacağız. Bu çabamızda, özellikle değerliliğini kanıtlamış olan yazınsal ve bilimsel kaynakları, denektaşı belleyeceğiz. Bu çetin; ama saygın yolda başarılı adımlar atarak, kişisel ve toplumsal boyutlu anlaşmazlık ve çekişmelerimizi en aza indireceğiz.

Pek çok anlaşmazlık ve çekişmenin altında ya da ardında, aynı sözcüklere eksik ya da yanlış anlam yüklemeleri yol açıyor.

Sen, toplumumuzun ortak iletişim aracısın. Öyleyse bize düşen, senin anlatım birimlerini, tümcede doğru yerde ve doğru anlamda kullanma duyarlığını göstererek istediğimiz duygu, düşünce ve davranışlarımızı karşımızdakilere iletmek olacak.

Bir kez daha söz veriyorum sana! Seni yabancı sözcüklerin akınından koruma konusunda payıma düşen her şeyi yapmayı aralıksız sürdüreceğim.; her yabancı sözcüğe senin güzelim sözcüklerini yeğleyeceğim. Eksik ya da yanlış kullanımları, seni kullananlara duyurmayı sürdüreceğim

Sözümü bitirmeden, onların birkaçını daha duyurayım hemen:

Konuşmacı, “yenmek, yenilmek”sözcüklerimizi bir yana bırakıp “galip gelmek”ten,mağlupolmak”tan söz ediyor.“Deyim yerindeyse”deme yerine, “tabiri caizse”demeye kalkıyor.“Halkla dayanışma içinde”demek varken, ekini kökünü bilmediği“tesanüt”gibi bir sözcüğü araya sıkıştırarak “halkla tesanüt içinde”diye başlıyor söze. Arı, duru“il sınırları içinde”biçimindeki anlatımı ömründe hiç duymamış gibi, anadili, öz dili Türkçe olan izleyicilere “mülki hudutlar dahilinde” sözünü dayatıyor.